24 Kasım 2024
  • Lefkoşa15°C
  • Mağusa17°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt14°C
  • İskele17°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara1°C

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN SAĞLANMASI, ŞİDDETİ ÖNLEYEN EN ÖNEMLİ UNSUR

LAÜ’de “Şiddet” konulu panel düzenlendi

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, şiddeti önleyen en önemli unsur

27 Kasım 2019 Çarşamba 19:13

Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Fen-Edebiyet Fakültesi Psikoloji Bölümü tarafından “Şiddet” konulu panel düzenlendi. Panelde, Psikoloji Bölüm Başkanı, Yrd. Doç. Dr. Zihniye Okray,öğretim görevlileri Yrd. Doç. Sultan Okumuşoğlu, Yrd. Doç. Dr. Cemaliye Direktör ve İbrahim Bahtiyar  şiddet konusunu farklı boyutları ile ele aldılar.

Okray: Şiddet türlerinin  farklı boyutları ele alnıdı

Okray, LAÜ  Psikoloji Bölümü olarak her yıl düzenlenen ve geleneksel hale gelen şiddet konulutoplantılarınınaltıncısında, bugüne kadar şiddetin farklı boyutlarının konuşulmuş olduğundan bahsederek bugüne kadar kadına, çocuğa, yaşlılara, özel gereksinimi olan bireylere, yönelik şiddet konularının yanısıra flört şiddeti ve akran zorbalığı gibi daha özel alanlardaki şiddet türlerinin de konuşulduğunu ifade etti. Okray sunumunda buyıl, gündemde olan mültecilere yönelik şiddet konusuna dikkat çekerek özellikle çocuk, yaşlı ve kadınların savaş, göç ya da bölgesel çatışmalar sonucu göç etmek zorunda olan bireylerin daha çok şiddete maruz kaldıklarını ve yaşamları  boyunca  bu  izleri taşıdıklarını belirtti.

Okumuşoğlu: Şiddeti önlemek toplumun her bireyine düşen bir görevdir

Okumuşoğlu,psikolojik şiddetin farklı görünümlerini, “Saldırganlık tipi” psikolojik şiddettin bağırma ve hakaretler şeklinde ortaya çıktığını, “zorlama tipi” psikolojik şiddetin ise hedef kişiyi tehdit etme, gözünü korkutma, izole ederek kontrol etme gibi görünümlerde ortaya çıktığını ifade etti.Okumuşoğlu, özellikle çocukken psikolojik şiddete uğramış olanların ya da şu anda ev ortamında sözlü şiddete/istismara uğrayanların psikolojik şiddetin fiziksel şiddette olduğu gibi hasar içermeyen biçimlerini “iletişimin normal biçimleri” gibi algılayabildiklerini belirtti. Dolayısıyla bu kişilerin kendilerine ya da başkalarına uygulanan duygusal/sözel şiddeti fark edemediklerini vurguladı. Şiddet ve istismar içeren iletişim biçimlerinin asla “normal iletişim” olmadığını ve bunlara maruz kalmanın çocuk ya da büyük hedefteki kişide uzun vadeli etkilere ve hasara yol açabildiğinevurgu yaptı. Okumuşoğlu, literatürdeki çözüm önerileri arasında “norm ve değerlerin değişmesi gerekliliği” ve “eğitim” gerekliliğinden söz edilmesinin dikkat çekici olduğunu,bu çözüm önerilerinin gerçekten önemli olduğu insanların neyin şiddet olup neyin olmadığını bilmediği imasını taşıdığına dikkat çekti. Okumuşoğlu, ayrıca toplumun şiddetin kimi biçimlerini destekleyen “norm ve değerlerle” şiddete ortam hazırladığı hatta teşvik ettiği gerçeğinin fark edilmesinin şiddeti önleyebilmekiçin çok önemli olduğunu vurguladı.  Okumuşoğlu, şiddeti meşrulaştırmayan bir sosyal iklim yaratmak için çabalamanın toplumun her bireyine düşen bir görev olduğunu ifade etti.

Direktör: çocukların özel alanlarına anne-baba olarak yapılan müdahaleler duygusal şiddet türleri arasındadır

“Çocukların prens ve prenses gibi yetiştirilmeye çalışılması aslında çocukların çocuk olarak yaşamasına, büyümesine izin vermediği için bunun adı duygusal şiddettir. Prenses kıyafetleri ile “gelincik” olma arasında bir fark yoktur. Çocuk gelinleri bir şiddet eylemi olarak kabul ederken, gelincik olarak kız çocuklarını nitelendirmek de şiddettin bir parçasıdır”diyen Direktör kendini koruyamayan ve bir başkasından onu korumasını bekleyecek bir çocuk yetiştirme tarzı, çocuğun gelişimini olumsuz etkilediğini ifade ederek, kız veya oğlan çocuğuna yapılan farklı davranışların da ayrımcılık olduğunu ve bunların da şiddetin nedenleri arasında yer aldığını dile getirdi.

Direktör, toplumsal cinsiyet eşitliği, bireyin kendi başına yetebilmesini sağlayan ve cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı çıkan bir tutumdur diyerek, şiddet eylemlerinin temelinde erkeğin güçlü algılanışının olması yattığından toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının sağlanması, şiddeti önleyen en önemli unsur olduğuna dikkat çekti. Direktör “çocukların özel alanlarına anne-baba olarak yapılan müdahaleler de ek sık yapılan duygusal şiddet türleri arasında yer alır. Şiddetlerin tek seferi yoktur, tekrarı vardır. Bu nedenle “hayır” demenin ötesinde karşı çıkmak için önce farkına varmalı ve mücadeleden vazgeçilmemeli”dedi.

Bahtiyar: Kişinin başına gelen olayı nasıl yorumladığı öfkenin oluşumunda belirleyicidir

  “Öfke duygusu engellenme, tehdit veya haksızlık barındıran durumlar karşısında ortaya çıkar. Fiziksel veya psikolojik ihtiyaçların karşılanamaması veya karşılanmasının engellenmesi öfke doğurur. Öfke olgusunu iyi anlamamız gerekir çünkü öfke ile saldırganlık arasında sadece bir adımlık bir mesafe vardır”diyen Bahtiyar, kişinin başına gelen olayı nasıl yorumladığı öfkenin oluşumunda belirleyici olduğuna değindi.  Bahtiyar, “öfke doğduğu zaman ne şekilde ifade edildiği kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar öfkelerini ifade edemez ve içlerinde tutarlar. Bazı insanlar ise öfkelenince aşırı saldırgan olurlar”dedi.

Bahtiyar “Öfkenin düzgün ifadesi kazanılan bir beceridir. Klinik psikologlar öfke problemi yaşayan bireylere yardımcı olabilmek için öfke kontrol yöntemlerini kullanırlar.Seanslarda beceri geliştirme çalışmaları önemli bir yer tutar”diyerek kullanılan yöntemler ile bu kişilerin daha etkili düşünce yapılarına, becerilere kavuşmaları ve daha az öfkelenmelerine yardımcı olunabilineceğine dikkat çekti.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA