18 Kasım 2024
  • Lefkoşa20°C
  • Mağusa20°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt18°C
  • İskele20°C
  • İstanbul13°C
  • Ankara12°C

TANER ULUTAŞ'TAN SAHİBİNE MESAJLAR

Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

Taner Ulutaş'tan Sahibine Mesajlar

14 Haziran 2021 Pazartesi 08:41

Sahibine Mesajlar

Sn ErsinTatar,  2010 yılından beri, kendini KKTC Düsseldorf Fahri konsolosu olarak tanıtan “Osmanen Germania” adlı örgütün yöneticilerinden olduğu iddia edilen Çetin Ay’ın oğlu Taner Ay ile çekilen resimleriniz sosyal medyada viral oldu. Resimlerin Taner Ay’ın yakınları tarafından çekildiğini belirtirken, Cumhurbaşkanlığı çalışanları olayı dışarıdan yönetilen ve yerel taşeronlar üzerinden yürütülen bir operasyon, komplo ve ahlaksızlık ile siyasi alçaklık olarak nitelendirdi. Sn. Tatar, siz sürekli olarak halk ile iç içe olan, mütevazı kişiliğinize rakiplerinizin bile saygı ve sempati duyduğu birisisiniz. Doğaya duyduğunuz saygı nedeniyle, çiçek, böcek, kuş resimleri yayınlayan size sanırım bu sözler yakışmadı. Akıl yiğide sermayedir der atalarımız. Bu da sizde fazlası ile mevcuttur. O zaman sinir yerine onu kullanmanız gerekir kanaatindeyim. Ayşaba, ateş karşısında bozulmayan altın, altın karşısında bozulmayan kadın, kadın karşısında bozulmayan erkek ve üç kuruşluk menfaat için oyunu satmayan insanların yanı sıra, bir eleştiriler karşısında metanetini koruyup aşırı sinir göstertmeyen üst düzey bir makam sahibi kalitelidir. Ersin ovlucuğuma selam söyleyin kalitesinden ödün verdirmesin dedi.

**

Sn. Meclis-i Mebusan’ın aziz ve çalışkan üyeleri, yorucu ve bitmek tükenmez bitmeyen yoğun bir sezonda, hırslı, azimli ve devlet aşkı ile çalışmalarınız halkın gözlerini yaşarttı. Mehteran Takımı gibi iki öne bir geri giderek yaptığınız toplantılarda ‘Kaplumbağa hızı’  Salyangoz sürati ile kararlar alıyor,  ‘Sakkonuzun’ ütüsü bozulmasın diye oturmadığınız boş koltuklarda (Meclis toplantılarına sürekli katılanları tenzih ediyorum) gösterttiğiniz uğraş övgüye değerdir. Yılın 365 günün 118 günü Meclisin kapısını görmeden tamamlayanları boş geçtim ama 100 günü tamamlayanların ‘Guines Rekorlar Kitabına’ girmeye hak kazandıkları söyleniyor. Sn. Vekiller, Mevcut olan çalışma aşkı Meclisin ceylan derili koltuklarında mevcuttur. Bu nedenle, alacağınız kararlar ile halkın gönlünü yapmak gelmiyorsa elinizden,  bari  gönülleri yıkılmasın yansıttığınız görüntünüzden.

**

Sn. Ersan Saner, kurultay ile ilgili geri sayım başlarken, sizin de kolları sıvadığınızı gördük. Kahvaltılar, yemekler derken, kurultay için partiye üye yazmanın da gırla gittiği söyleniyor. Atalarımızın al malın iyisini çekme kaygısını sözüne uymak istediniz. Ama siz Mevlana’ya uyarak ‘Gel kim olursan ol gel’ diyerek önüne geleni üye kaydetmeye çalıştınız. Pandeminin yarattığı ekonomik kriz nedeniyle, millet kuruşa kurşun atarak, midesindeki trompet sesini susturmaya çalışırken, siz cevizcinin çuvalında oynamayı tercih ettiniz. Karpaz’da yollar tamir edilirken, siz Dipkarpaz Belediye Başkanı ile bölge milletvekilini, siyasi nedenlerden davet etmeyi çok gördünüz. Sn. Başbakan, aman çok dikkat edin. Bu iş İngiliz Tayından inip Karpaz Eşeğine binmeye benziyor. İngiliz Tayı üzerinde kulvarda uçar gibi giderken, diğerinde sürünme modunda gitmek insanın sinirden deli olmasına neden oluyor. Ayşaba, parti içinde ve dışında, kredisi bitmiş bir dostluğun limitini yükseltmeye gerek yok diyor. Ne demek istediğini anlamadım. Siz anladıysanız sorun yok.

**

Sn. Ünal Üstel, Siyasetten, siyasetçimizden, kamuya kadar döküldüğümüz noktada, Müsteşarınız Deren Oygar başkanlığındaki ekibiniz ile uğraşlarınız sonrasında, gerek getirdiğiniz aşılar gerekse uygulamaya koyduğunuz sistem ile hem sağlıkta hemde Turizmde ülkenin nefes almasını sağladınız. Ben değil biz diyerek, devlet hastanesinin yanısıra, pandemi hastanesinde de insanların buralara korku ile değil güven içerisinde gitmesini sağladınız. Sn. Üstel herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz. Bu ülkede kaliteli un var. İrmikte var. Şekerde var. Ama helvayı yapacak usta olmadığı için helvanın ortası ya hamur kalır, yada altı cıvık olurdu. Sanırım helvayı kıvamında yapacak usta bulundu. Hacı amca, sağlık çürüdü. Bir muk olmaz diyenlere göndermede bulunarak, çürüdü zannedilen meyvenin çekirdeğinden o kadar güzel ağaçlar yetişir ve o ağaçlar o kadar güzel meyveler verir ki, görenleri hayran bırakır. Örneğini de yaşıyoruz dedi.

**

Sn. Resmiye Canaltay, aksona gardası koptum kopuyorum diyen. Tekerlek rulemaları SOS veren. Makinesi mangos ettim diye bas bas bağıran, KKTC tomofilinin ve onun yolda düzgün gitmesini sağlayan bir bakanı olduğunuz kamunun durumuna, sizin de isyan ettiğinize tanık olduk.  Kamunun, tembel Hasan gibi üç adım ötedeki yemeğini almaya üşendiği gibi iş yapma yönünde hantallaşmasına yok artık bu kadarı da olmaz bayrağını çektiniz. Anayolları karanlıktan kurtaracak, sürücüleri trafik kazalarından önleyecek lambaların bile değiştirilmesinde aciz kalındığını belirttiniz. Sn. Bakan, tarla sapan, bahçe de çapa ister. Ancak işe, dayımın oğlu, kayınçonun kızı, baldızın kardeşi oğlu ile partinin önde gelen birisinin angonisi alınırsa, bahçeye ısırgan otundan, tarlaya da yaban dikeninden girilmez.  Herkes kol kırılır yen içinde kalır felsefesine iyi alıştı. Kol yen içinde kırıla kırıla kangren oldu milletin haberi yok. Resmiye hanım, kırılan kol yen içinde öylece kalırsa kangren olur. Kangren olunca da o kolu keser atarsın. Sizlerin konuşması kolun yen içinden çıkartılıp iyileştirilmesi içindir. Konuşun çünkü konuştukça birileri uyanıyor ve kolun yen içinde kangren olmaması için kolları sıvıyor.   

**

Sn. Kudret Özersay Bakanlar Kurulu kararı ile 3 milyon TL karşılığında satın alınan hellimlerin bir bölümünün helalinden UBP parti örgüt başkanları aracılığıyla yandaşlara dağıtıldığını belirttiniz. Ve geçen haftalarda, gündeme getirdiğiniz bu konuda haklı çıktığınıza vurgu yaptınız. Bizden olanlara dağıtılan hellimler ile ilgili olarak Mecliste soru sorduğunuz ancak ağızlar Japon yapıştırıcı ile yapıştırıldığı için sus pus ayaklarının devam ettiğini belirttiniz. Sizin de belirttiğiniz gibi, Hukuk devleti olması gereken KKTC ancak Guguk devleti olmayı başararak bir parti devleti olma misyonunu sürdürmeyi tercih etti. Bu devlet kimsenin babasının malı değildir, hiç bir partinin malı da değildir tamam da babasının malı olmamasına karşın babasının malıymış gibi davrananlara da bunu hatırlatmamız gerekmiyor mu? Diz üstü yaşamaktansa ayak üstü ölmeyi tercih ederim diyen muhalefet bırak ayaküstünde kalmayı, namaz kılma pozisyonundan bir türlü kurtulamamanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyor

**

Sn. Hasan Taçoy, parti içerisinde sana yaşatılanlar sonrasında bir patladın ama pir patladın. Kurultayın 2’nci turu sonrasında bir plan yapıldığını ama Ekim ayında, kurulacak yeni kabine sonrasında ne plan nede plancık kalacağını belirttiniz. O günün genel sekreterine partiyi kurultaya götürme görevi düşerdi. Ama kafasındaki planlar nedeni ile Ali Cengiz oyunları sonrasında bunu yapmadı imasında bulundunuz. Ben adayım ve yapılacak olan kurultayda kendime güveniyorum ve iddialıyım. AKP ve Türkiye, UBP'den bir şey istese aranacak ilk kişi benim dediniz. Ayşaba, Hasan ovlucuğumun, AKP ve Türkiye otur deyince oturacağından, kalk deyince kalkacağından. Dikkat tırnak kontrolü yapılacak denildiği zaman ‘Dikili Taş’ altında esas duruşta duracağından bende eminim. Bu konuda en iyiler listesindedir dedi.

**

Sn. Emine Dizdarlı, Ombutsman olarak devletin kırılan dökülen taraflarını yazıp çizmekten sanırım sizde usandınız. Kıb-Tek’te işe gelmedikleri ve izinli oldukları günlerde fazla mesai ödeneği alanlarının yanısıra, Sayaç Kesme-Bağlama Nöbetçi Tahsisatı olarak anılan tahsisatı alan kişilerin bu bölümde çalışmadıklarını saptamanız sanırım hem size hemde bizlere ‘Yok artık ‘ dedirtti. Abdullah Çorbacı ile Yusuf Öner Yaralıoğlu isimli Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Personelinin kadroları ve izin kullanma biçimleri aynı olmasına rağmen, Abdullah Çorbacı emekli olabiliyorken, Yusuf Öner Yaralıoğlu’nun emekli olamamasına inanıyorum ki sizde şaşırdınız. Anomaliler ülkesi KKTC’de Ağustos ayında beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın derken, Ağustos’ta beyni kaynayanların tencerelerinin boş, yan gelip yatanların da ful çektiğine tanık oluyoruz. Sn. Dizdarlı, bu ülkedeki bazı sumak dayılar boğazımızdaki hıçkırık gibidir. Japon yapıştırıcısından bile daha yapışkan oldukları için ne hapşırsak, ne tıksırsak nede öksürsek boğazımızı temizleyemiyoruz

 **

Sn. Hüseyin Kemaler, Limasol Bankası Yönetim Kurulu Başkanı olarak sizin nezdinizde, bankanızın 82.Yılınızı kutluyoruz. Özenle belirlediğiniz hedeflere, titizlikle, misyon ve vizyonunuz doğrultusunda, cek cak ile biten cümleler yerine tamam yardımcı olalım sözleri ile ilerlediğinize tanık olduk. Sanırım köklü geçmişinden aldığınız güç, güven ve istikrarla, siz nerede olursanız olunuz, bankanız hep yanınızda’ sloganı ile çok daha büyük işlere imza atacağınıza yönelik inancımız tamdır. Sn. Kemaler, kar taneleri, dolu olup tangur tungur yağarak kiremit ve cam kırma yerine birbirlerine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu bizlere çok güzel anlatıyor. Limasol Bankası da dolu olup tangur tungur yağmak yerine kar taneleri gibi görsel güzellikler katarak, müşterileri ile birlikte yol alma başarısını
çok güzel yansıtıyor. Ayşaba, her insan ve kurum ile kuruluş yağmur damlası gibidir.  Kimisi çamura, kimisi gül yaprağına düşer. Hüseyin evladıma selam söyleyin. Gül yapraklarına düşmeye devam etsinler dedi.

**

Sn. Serdar Denktaş, son günlerde, at ölür meydan kalır, yiğit ölür şanı kalır sözünden hareketle, hayat pahalılığı kesintisine karşıyım ve vizileye inleye yol almaya çalışan hükümete destek konusundaki çıkışınız ile dikkatleri üzerinize çektiniz. Bunun yanı sıra Ulusal Birlik Partisi üyesi ve milletvekili 7 kişinin Beyaz Ev’e çağrıldığını da hatırlatarak, haberi basına sızdırdığı düşünülen Faiz Sucuoğlu’ndan UBP Genel Kurulu’nda ‘intikam’ alındığını söylediniz. Telefonlarınızın dinlendiğini, seçimde sana yardımcı olan Rasıh Reşat’ın da kulağının çekilmesi için Türkiye’ye çağrıldığını ancak gitmediğini belirttin. Sevgili Serdar, son zamanlarda yaşananlara baktıkça, kahvenin köpüğüne, sert esen rüzgarın uğultusuna ve yağmurun sesine suskun, dalıp giden insanlar olduk. Ben zamanımı doldurdum artık seçim meçim yok diyorsun. İnan bu toprak bir gün yağmurun kıymetini anlayacak. Ama o gün yağmur yağmayacak. Ve gözler yağması umut edilen yağmuru arayacak.

**

Sn. Zorlu Töre, UBP’nin ağır toplarından birisi olarak, özelde partinizde, genelde de siyaset arenasında yaşananlara tepki gösterterek, bazı siyasetçilerin sabah başka, öğlen başka, akşam başka konuştuğunu bunun da siyasette olan güveni yerle bir ettiğini dile getirdiniz. Büyük bir kumpas sonrasında 2 adayın çekildiğini bununda büyük deprem yarattığını, artçı depremler devam ederken UBP’ye olan güveni fırtınaya tutulan yelkenli gemiye dönüştürdü imasında bulundunuz. Adalet ablayı bile kalp krizi geçirme noktasına getiren olayda, despotizmin hakim olduğu partide 6 aydır parti meclisinin toplantıya davet edilmediğini bunun da kurultay tarihinin belirlenmemesi için yapıldığına vurgu yaptın. Sn. Töre, Gökkuşağını görmek istiyorsak, yağmura katlanmak zorundayız tamam. Ama Pirili büyüklüğünde dolu olup kafa göz yaranlara da katlanmak zorunda değiliz.

**

Sn. Hüseyin Sönmezoğlu, kalktın El Sen yönetim kurulu üyeliğine aday olup, seçime katıldın. Listeniz, seçimi 2 oy ile kaybedince intikam soğuk yenince lezetli bir yemek olur düşüncesinde olanlar seni, Lefkoşa'dan önce 6 aylık görev süresi için Mağusa'ya sonra oradan da Toplu Sözleşme ihlal edilerek 3’ncü. Kez olmak üzere İskele’ye sürgüne gönderdi. Mağusa Kıb-Tek personeli sana sahip çıkarak, bir saatlik eylem yaparak ses verirken, sendikan El Sen’in, zambakları büyütenin, gök gürültüleri değil, yağmurlardır sözünden hareketle, yağmur olup yağmasını beklerken, akmadığı için Tıssss diye ses veren çeşme gibi bile ses vermediğini gözlemledik. Sevgili Hüseyin, Kanat vardır Doğanı padişaha götürür, Kanat vardır Kuzgunu Ieşe götürür. Bırak senin kanatlar seni padişaha götürsün. Kuzgunun kanatlarına sen boş ver. Aldırma.

**

Sn. Kubilay Özkıraç, El Sen başkanı olarak bir zamanlar, bir üyenin hakkını korurken, yer titrer, gök gürülerdi. Hüseyin Sönmezoğlu meselesinde, bırak herhangi bir eylem ve grev kararını püf demediğin için yaprak bile kımıldamadı. Yaprak kımıldamaması nedeniyle sinirden buram buram terleyen bazı EL-Sen üyeleri, Mağusa ve İskele temsilcileri görevlerinden istifa etmiş. Ayşaba, geldiğin yeri unutursan, gideceğin yolda kaybolursun. Hayatta öyle seçimler yapmalısın ki, kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin. Yanlış kalbe misafir olduysan oturmasını değil, kalkmasını bileceksin diyor. Sn. Özkıraç, rahmetli babam bana nasihat ederken, oğlum sakın görünüşe aldanma. Çünkü hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su, yarın seni boğabilir derdi. Acaba ne demek istedi dersin?

**

Sn. Cansu Nazlı, bir Avukat, bir hukukçu olarak Yenibakış Gazetesi emekçilerine yönelik operasyona tepki gösterterek, Ali Cengiz oyunu ile Özel Hayatın Gizliliği Yasası çıkartılırken, bu yasanın ceza yasası ile uyumlaştırılmasının tesadüf olmadığını söylediniz. Ve yasanın 4 maymunlar örneğinde olduğu gibi, görmedim, duymadım, konuşmadım ve eğilde gulle geçsin düşüncesi ile ‘Kişisel Verileri Koruma Yasası ile ilişkilendirilmediğini belirttiniz. Yasa çıkartılırken basın örgütlerinden görüş alınmadığını dile getirirken, Mobeseler ile 24 saat insanların gözetlendiğine vurgu yaptınız. Sn. Nazlı, Ekmeğin kestiğini kılıcın kesmediğini bilenlerdeniz. Hayatın bazı Tüh noktaları vardır. Biz buna dikkat etmezsek, ve yaya şaşa diyerek cibbana çalarak oyumuzu buna dayanarak verirsek, hayatımızın geri kalanını işte böyle ‘TÜH’ noktalarında geçirmek zorunda bırakılırız.

**

Sn. Murat Koç, markete girerken engelli park yerine arabasını park eden bir kadına park yerinin engellilere ait olduğunu söyleyince, kadının Florida sahillerini yerle bir eden Maria Kasırgası gibi eserek, ağzına ne gelirse dışarı çıkarttığını belirttin. Ve ne Türkiyeliliğin nede yobazlığının bırakıldığına vurgu yaptın. Sevgili Murat, bu kasırga belki senin yüreğinde yara bıraktı. Ama bu yaralar şayet aldırmaz ve pansuman yaparsan kangrene dönüşmeden iyileşir. Ancak dil, ırk, köken gibi şeyler ile yara kaşınırsa, tedavi edilmesi imkânsız bir yaraya dönüşür. Et tırnaktan ayrılmaz. Ayırmaya çalışırsan büyük acı verir be oğlum. Sanırım senin delikanlılığın ile dik duruşun kadına iyi bir ders olmuştur.  Murat kardeşim, bizler birbirine zarar vermeden çok güzel bir görüntü yansıtarak yağan kar tanelerini örnek almadık ama almalıyız. Kar taneleri yerine bazılarının yanlışlığını sürdürür ve dolu olarak yağarsak, ne çatıda kiremit nede pencerede cam bırakırız.  

**

Fıkra

Hiçbirşey hisetmedim de!..

Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Hangi kapıyı. Yatak odasının kapısını tabii.

Soyunmuşlar. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş: "Siz dişçisiniz galiba.

" "Evet" demiş adam, biraz şaşkın.. "Nerden anladınız?.."

 "Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de..

" Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: "Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!..

" Adam hafiften kasılmış. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş:

"Peki bunu nerden anladınız.

" "Hiçbir şey hissetmedim de.."

196703274_173004344776699_1913083256525883232_n.jpg200144181_226542882381236_4617442006799170540_n.jpg198678091_2118814951591667_4304973438183132779_n.jpg

Etiketler: , ,
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA