Yerim ben sizin egemenliğinizi  ‘Emir erlerim’

Egemen olduğunu söylediğimiz KKTC’de, başımızdan kıçımıza, oradan da ayak tırnaklarımıza kadar dökülüyoruz. Dilerseniz egemenlikten dem vururken, biraz gerilere, Özal dönemine gidelim ve egemenliğimizi konuşalım. İsterseniz 1986-87 yıllarında, Özal’ın ekonomik paket diretmesi sonrasında, bozulan, UBP-TKP koalisyon hükümetinden başlayalım. Hani Özal’ın sunduğu paket sonrasında, egemen KKTC’de, Sanayi Holding’in kapatılarak, fabrikaların Türkiye’ye taşınması sonrasında, orta ölçekli sanayinin köküne kibrit suyu döküldüğü, üretici konumundan, her şeyi dışarıdan ithal eden, memur devlet durumuna sokularak tüketici konumuna dönüştürüldüğümüz yıllardan dem vuralım.

 KKTC egemen bir devlettir deniyor. Parası olmayan, toprağı insan hakları mahkemesinde davalık, nüfusu tartışmalı, bayrağı olup, Milli Marşı olmadığı için Anavatanının Milli Marşını kullanan. Ordusu ile Sivil Savunma Teşkilatının başında, Türkiyeli general ile Albay’ın bulunduğu, Merkez Bankasını, Türkiye’den atanmış 2 zat-ı muhteremin yönettiği, Anayasa’nın, 10. Maddesi ile asker vesayeti altında bir ülke konumundaki egemen KKTC için fon deep yapalım gumbarolarım.   

Egemen KKTC’ye adam, belinde tabanca, Türkiye’nin önde gelen iki isminden birisinin emri, diğerinin eşliğinde giriş yapıyor. Tahsis edilen arabanın koltuğunda Uzi, belinde tabanca ile PKK’lı yaftası yapıştırdıkları, suçsuz günahsız bir aile babasını öldürmek için osti yüro volta atıyor. Ve egemen KKTC’de, kimse ona senin yaptığın nedir be ama diyemiyor.

 Eski Başbakan ile yardımcısının, ama GKK komutanı istediğimiz bilgiyi bize vermedi ve Reddetti demesi, atanmış başbakanımızın da, kapanan bir dosyayı niçin gurcalıyorsunuz. Tozlu raflarda dosya öldü açıklaması ise tam Aziz Nesin’lik. Ört ki ölem be simmettero.  

Dünyanın, herhangi bir ülkesinde, böyle bir açıklama sonrasında, adamın ağzına acı biber, kıçına da avroşillo sürerler. Sonrada, sen Muhtar bile olmazsın. Dikomoya kadar yolun var. Hadde ‘Naş’ derler emmi oğlu.

Bu ülkede rahmetli Denktaş’ın oğlu Raif’in, ölümü bile kaza ile değil, cinayet ile ilişkilendirilirse ve kız kardeşi tarafından cinayete kurban gittiği iddia edilip parmak bazı adresleri işaret ederse, birileri sizin egemenliğinize kıçı ile güler be ciğercimin köşeleri.

Sosyal Demokrat olduğunu ileri süren CHP bile ‘kan döktük’ kurtardık. Kıbrıs bizimdir şarkılarını AKP’den bile büyük harfler ile seslendirirse ve bizim bazı ceylan derili koltuk müdavimleri buna ses çıkartmazsa, egemenlik denizinde gemi battı demektir.

Turizmi çatlattık, patlattık diyenlere, ölümüzün körü diyesim geliyor. Rum, Turist rahatsız olmasın diye askere ait birliklere ait kampları Trodos’ dağları ile ovaların en ücra köşelerine, yaparken, verilen emir gereği bizler en gözde turistik tesislerinin yanına yapmayı marifet sayıyoruz.

 KKTC’yi gezmeye gelen bir turist olduğunuzu düşünün.  En gözde turizm merkezlerinden Acapulko’ya gittiniz.  Tesisin etrafını ve karşısını çevreleyen alanın tümünü askeri birliklerin kapladığını, Hazreti Ömer’in volta attığınız Girne Limanın Dome otel, Roks otel ile Jasmine Court karsısının askeri birlikler ile kuşatıldığını görürseniz rahat gezebilirmisiniz? Yılan Adası ile Geçitköy yakınlarındaki Balina’da ayni durumlara tanık olur ve ülkeyi yönetenlerin 3 maymunları oynadığını görürseniz egemenlik ile ilgili ne düşünürsünüz?

Sahili geçtim. Beşparmak dağlarınızdan manzarayı seyredeyim dediniz, St. Hilarion, Kadife kale, Beyaz Evler’de askeri birliklerin yanısıra birçok köyün ya tamamının yada kısmen askeri birlikler tarafından parsellendiğine tanık olursanız bavulunuzu alıp gerisin geriye kaçmazmısınız? Güney’e 3 milyon turist gelirken, biz 100 bin turist geldiğinde göbek dansından figürler sunarız. Nedenini hiç araştırdınız mı ‘Dikili Taş’ altı müdavimleri. 

10. Madde kapsamında, askeri vesayetin başını alıp gittiği yıllardan beridir, Polis teşkilatında söz söyleme hakkımız yoktur. Polis alımlarında bile Güvenlik Kuvvetleri Komutanının emri, Başbakanın isteminin önünde yer alırsa, sizce bu egemenlik mi?

Lokmacı barikatı açılacaktı. Komutan, geçiş yapacaklar için Talat tarafından yaptırılan köprüye hayır dedi. Başbakan Ferdi Sabit Soyer’e önce Türklüğünü ispat et denilerek eli sıkılmadı. Hani nerde senin egemenliğin diye sorarsam ayıp olmaz değil mi şaban oğlu şabanım.

Bakın ben askere karşı düşmanlık besleyenlerden değilim. Ama bir ülke, askerin vesayeti ile değil, seçilmiş sivillerin idaresi ile yönetilir. Seçilmişler yanlış yaparsa halk tarafından ‘Angoniciklerin’ yanına lego oynaması için gönderilir. Ama asker? 

Halen bir daireye istihdam yapılma noktasında, dıdısının dıdısının, adı FETÖ ile anıldı, gerekçesi ile aday sınavı geçse bile, Türkiye’ye ne diyeceğiz korkusundan, gümrük istihdamında olduğu gibi eleman alamıyorsunuz muhtar azalarım. Bari egemeniz deyip bizleri utandırmayın göbek üstünde el bağlayıcılarım.

Crant Montana’da, Parti başkanını bile seçemezken, egemenlikten bahsettik durduk. Rum’un da ellerini ovuşturarak ittirmesi ve kaktırması ile masayı onlar ile birlikte devirdik. Egemen dediğiniz KKTC’de, en saygın kurumların ilk sıralarında gösterilen mahkemelerimize yönelik salvo atışlarını görmemezlikten geldik. Emir Erlerimiz neredeyse verdiği karar nedeniyle, Anayasa Mahkemesi yargıçlarımızı bile suçlu ilan edecekti. Bu duruma neden sustunuz egemenlik düşkünü marabalarım?

Denetimsizlik nedeniyle,  halkın kalesi olarak nitelendirilen Savcılık ve hukukun bekçileri olarak nitelendirdiğimiz Avukatlarımız ile ilgili iddialar, sosyal medyada, ‘Becerekli’nin amanın kelle şarkısı eşliğinde göbek atıp dolaşıyor. Gemi azıya alan bazı avukatların meşveretleşerek davalı veya davacı lehine dava bitirdikleri iddiaları manşette çiftetelli oynuyor. Üzerlerine titrediğimiz yargıçlarımızın, umursamazlığınız nedeniyle, dile düştükleri için buzdan hayalleri suya, şeker gibi mesleki sevgileri akideye dönüştü. Buna ne tedbir aldınız ey koltuk sevdalılarım?.

Bankaların, büyük şirketlerin, mahkemede avantaj sağlamak için yargıç eşlerine veya yargıç yakınlarına dava verdiği, diğer avukatlara eşek tepsin muamelesi yaptığı ülkemde, eşitlikten söz ederseniz, belki size ağzım ile küfür etmem. Ama kaba yerim ile küfür edercesine katıla katıla gülerim ‘Emir erim Şabanım’

Pandemi döneminde tüm sektörler büyük sıkıntı yaşarken, Turizm sektörü çalışanlarının yüzüne üfürülmedi. Hemşire ve doktorların feryatlarına boş verildi. Kriz nedeniyle borçlularını ödeme zorluğu içerisine girenlerin haklarında, mazbata çıkartılarak hapis edilmeleri istendi. Esenlendireceğiz diyerek geldiğiniz iktidarda, zamlarınız ile bizleri çok güzel esenlendirdiniz yeteneğe küskün meclis sevdalılarım.

Kısacası bizleri ‘Yok artık’ bile diyemeyeceğimiz bir noktaya getirdiniz. Egemeniz öylemi? Yerim ben sizin egemenliğinizi emir erlerim.

Ekipmana sahipsiniz

Bir çift , gol kıyısına tatile gider..

Golde bazı bölümlerde balık avlamak yasaktır.

Koca yasak olmayan bölümlerde avlanarak, kadın da kitap okuyarak günlerin geçirmektedirler. Derken bir gün adam balık avlamaktan gelir ve öğleden sonra kestirmek üzere odasına çekilir. Kadının canı sıkılır ve botla gölde bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umduğu gibi gitmez ve botun hâkimiyetini yitirir. Bot göl üzerinde serbestçe dolaşmaya başlar. Kadın da yapacak bir şey olmadığı için çıkarıp kitabını okumaya başlar. Derken devriyeye çıkmış olan şerif kadını görür ve yanına yanaşır..

"Hanfendi burada ne yapıyorsunuz?"

"Görmüyormusunuz kitap okuyorum."

"Ama bu bölgede balık avlamak yasaktır."

"Zaten ben de balık avlamıyorum"

"Ama gerekli bütün ekipmana sahipsiniz, sanırım sizi karakola götürüp ceza kesmem gerekiyor."

"Eğer böyle bir şey yaparsanız ben de bana tecavüz ettiğinizi söylerim."

"Size dokunmadım bile..!!"

"Ama gerekli tüm ekipmana sahipsiniz, değil mi?"