23 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa13°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele13°C
  • İstanbul17°C
  • Ankara10°C

SOMA DAVASI BAŞLIYOR

Soma Davası başlıyor

12 Nisan 2015 Pazar 19:30

Soma’da geçen yıl 301 madencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan faciayla ilgili 8’i tutuklu 45 sanıklı dava Pazartesi başlıyor. İlk duruşma öncesinde, yargılamanın adil olmayacağı endişeleri hâkim.

Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te yaşanan maden faciası sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı yasa boğmuştu. Facianın ardından Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye ait Eynez Maden Ocağı’nda yapılan soruşturmalarda işletme yetkililerinin ve devletin ‘doğrudan sorumlu’ olduğunu gösteren deliller bulunmuştu. Faciayla ilgili dava, Akhisar Belediyesi’nden kiralanan Bülent Ciğeroğlu Kültür Merkezi’nde görülecek. Binden fazla polisle güvenlik önleminin alınacağı dava için bir Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı da (TOMA) devreye sokuldu. 13 Nisan'da başlacak duruşmanın en az 10 gün sürmesi bekleniyor.

Thousands of people, some carrying images of miners, march to protest the Soma mine disaster that killed 301 miners last week, in Istanbul, Turkey, Sunday, May 25, 2014.(AP Photo/Emrah Gurel) ORG XMIT: ANK110 Alevi dernekleri Soma sehitlerini andi“Birinci dereceden sorumlular yargılanmıyor”

Tutuklu sanıkların duruşmaya getirilemeyecek olmasına toplumun her kesiminden büyük tepki var. Faciayla ilgili gelişmeleri başından beri takip eden CHP’li Özgür Özel, Deutsche Welle’ye değerlendirmelerde bulunurken “Tutuklu sanıkların getirilmemesi için gerekli şartlar oluşmuş değil. Adil yargılama olması mümkün değil. Birinci dereceden sorumlular yargılanmıyor. Ve o sorumlular da sırasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’tir” diyor. Yargılama sırasında sanıklarla savcının, hâkimin, avukatların göz temasının kurulmasının şart olduğunu söyleyen Özel, hükümetin Soma davasını ‘unutturma’ gayreti içinde olduğunu öne sürüyor ve şöyle diyor:

“Yarım bir yargılama olacağından tam olarak adil yargılamanın sağlanacağını söyleyemeyiz. Soma’da şirket yetkilileri adalete hesap vermeye çalışacaklar ancak Soma’da işlenen cinayette şirket yetkililerinin sadece taşeron olduğunu toplum unutmayacak. Esas sorumlular; madenleri özel şirketlere verenlerdir. Hükümet yetkilileri de bunu biliyor. AKP’nin davayı unutturma çabasına karşı biz de unutturmama kampanyası yürüteceğiz.”

“Öfkemiz sokakta, yüreğimiz Soma’da”

Akhisar’daki Soma duruşmasını çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi ve halk birlikte izleyecek. TMMOB, KESK, DİSK ve TTB Soma duruşması ve sonrası için ortak eylem planı da hazırladı. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı duruşmaya yaklaşımlarını ve sonrası için planlarını Deutsche Welle’ye anlatırken “5 madenci arkadaşımızı Soma’da yitirdiğimizi hatırlatmak istiyoruz. 301 kişi Soma’da öldürüldü. Ve bu davanın adil yargılama değil bir tiyatro olduğunu düşünüyoruz” diyor. Soğancı, Soma’da yaşananları ve adil bir yargılama olmadığına dönük düşüncelerini dile getirmek için 13 Mayıs’ta tüm Türkiye’yi sokağa çağıracaklarını, 16 Mayıs’ta da Soma’da büyük bir miting yapacaklarını dile getiriyor. Soğancı, “Öfkemiz sokakta, yüreğimiz Soma’da” adı verilecek miting düşüncesinin nasıl geliştiğini de şöyle anlatıyor:

“Başından beri takip ediyoruz. Soma’dan sonra hükümetin önlem diye açıkladığı her şey geçici ve Soma cocukuçucuydu. Türkiye’de her an yeni bir facia olabilir ve yüzlerce insan hayatını kaybedebilir. Hükümet buna bile bile göz yumarken, yargılananlar hep mühendisler oluyor. Soma ortaya koydu ki, Türkiye’de maden facialarının arkasında bir sistem sorunu var. Bu sistem de; sadece siyasal iktidarı günü birlik politika üretmeye, hiçbir sorununun kökenine bakmamayı alışkanlığa çeviren bir sistem. Türkiye’de işsizlik artarken; siyasa iktidarı, özel şirketleri her türlü yasadışı eyleme iten ve bu eylemleri meşrulaştıran bir düzen oluşturulduğunu hep birlikte gördük. Madenlerde kamusal denetim şart dedik ama kimseye dinletemedik. Bundan böyle mücadelemiz sokaklarda daha etkin olacak.”

DİSK Dev Maden Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün de, DW’ye sivil toplum örgütlerinin “Soma davasının takipçisi olma” konusunda ortak karar aldıklarını söylüyor ve “Tutuklu bulunan sanıkların mahkemeye çağrılmamasına tepkimiz büyük olacak. Bu durum yasal da değil. Mahkemeye getirilmemeleri davayı geciktirecek. Demek ki sanal bir mahkeme kuruluyor. Hükümetin bu yolla ne yapmak istediğini her şekilde halka anlatacağız” diyor.

İddianamede neler var?

İddianamede, tutuklu 8 şüphelinin, “olası kasıtla öldürme” suçundan 301 kez 20 yıldan 25 yıla, “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçundan öncekine göre artarak 162 kez 2 yıldan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor.

Tutuksuz 37 sanığın ise taksirle birden fazla kişinin ölümüyle birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olma suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep ediliyor.

Bunlardan 25’inin cezalarının, “bilinçli taksir” olduğu gerekçesiyle, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre üçte birden yarısına kadar artırılması talebinde bulunuluyor.

Faciayla ilgili iddianamede Ankara Emniyeti Kriminal Polis Laboratuvarı uzmanlık raporuna, gaz ölçüm cihazları ve gaz maskeleri ile ilgili TÜBİTAK raporlarına ve bilirkişi raporlarına yer veriliyor.

İddianamede, şirketin maden ocağını teslim alıp çalışmaya başlamasından sonra çalışan sayısının, çıkarılan kömür miktarının ve bunlara bağlı olarak ocaktaki havalandırmayla ilgili risklerin artmasına rağmen herhangi bir önlem alınmadığı, amirler ile şirket yetkililerinin ocağın havalandırmasındaki sıkıntıları bilmelerine rağmen kayıtsız kaldıkları ve mevcut durumu gizlemek için havalandırma defterinin usulsüz tutulduğunun açıkça anlaşıldığı vurgulandı.

soma39 ADET GAZ ÖLÇÜM SENSÖRÜ DÜZGÜN VERİ ÜRETMİYORDU

İddianamede, Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye ait Eynez Yeraltı Kömür İşletmesinde, 19 adet karbonmonoksit, 1 adet karbondioksit, 19 adet metan, 9 adet oksijen olmak üzere toplam 48 adet sabit gaz ölçüm sensörlerinin bulunduğu vurgulanarak, ocak havalandırmasının karmaşık yapısı nedeniyle daha fazla sensör ile kontrol edilmesi gerekirken, yeterli sayıda gaz ve sıcaklık sensörü bulunmadığı, ocak sıcaklığının sadece ocak hava çıkışında bulunan bir adet sensör ile kontrol edildiği, vardiyalarda ocak içi havasının sıcaklık ve gaz içeriğinin ocağın farklı bölümlerinde kontrol edilip kayıt altına alınması gerektiğine dikkat çekildi. CO için ölçüm yapan sensörlerden 9 adetinin düzgün veri üretmemesine rağmen bu durum göz ardı edildiği ve gereken tedbirlerin alınmadığı vurgulanan iddianamede, “Olayın meydana geldiği maden ocağında olay öncesinde sıcaklık değerlerinin çok yükseldiği, karbonmonoksit miktarının yasal değerlerin üzerinde seyrettiği, oksijen miktarının ise yasal değerlerin altında ölçüldüğü, bu veriler doğrultusunda sensör bilgilerinin bir şekilde kazanın başladığına dair çok önemli veriler vermesine rağmen, şüpheliler tarafından bu verilerin dikkate alınmadığı gibi olay sonrasında yapılan incelemelerde bir kısım sensörün olay ve öncesinde anlamlı veriler vermediğinin, şüphelilerin bu hususta da cihazların gerekli bakım ve kontrollerini yapmadıklarının değerlendirildiği,”ne yer verildi.

SENSÖRLERDİN KABİLRDASYONU VE BAKIMI YAPILMADI

İddianameye göre, gaz sensörlerinin kalibrasyonlarının düzenli olarak yapılması gerekirken bazı sensörlerin düzgün veri üretmemesine rağmen kontrol, kalibrasyon ve bakımları yapılmadı. Sensörlerin elektrik kesintilerine karşı kesintisiz güç kaynağı ile desteklenmesi gerektiği halde olaydan hemen sonra sensörlerin okumaları kestiği ve kontrol odasına bilgi aktarmadıkları, olay tarihinde görevli gaz izleme personelinin de beyanları ile doğrulandığı şekilde bir grup sensörün saat 14.50 ve bir grubun da 15.15 de okumayı ve bilgi aktarımını durdurdukları tespit edildi.

İddianamede TÜBİTAK’ın sabit sensörler ve seyyar sensörler ile ilgili raporlarına da yer verildi.

Sabit sensörler ile ilgili TÜBİTAK raporuna göre; Soma Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temin edilip gönderilen 4 adet gaz ölçüm dedektörü ve 1 adet sıcaklık ölçüm dedektörü olarak tabir edilen sensörlerin kalibrasyonlarının uygun değil, karbonmonoksit ve metan dedektörü olması gerekenden fazla, oksijen dedektörü ise olması gerekenden az gösteriyor.

TÜBİTAK’ın seyyar sensörler ile ilgili raporunda ise 15 adet gaz dedektör cihazından 3 adetinin veri kaydı yapmadığının bu cihazlardan 3 adetinin seri numarası ile etkitette yazılan seri numarasının uyuşmadığının, bazıları kısa süreli bazıları saatler mertebesine ulaşan yasal limitlerin aşıldığı 31 adet ölçüm aralığı bulunduğunun belirlendiği vurgulanıyor.

soma3KARBONMONOKSİT MİKTARI LİMİTİ AŞTI

İddianamede ocaklarda müsade edilen maksimum karbonmonoksit sınır değerlerinin 50 PPM (%0,005) olduğu, karbonmonoksit miktarının 50 PPM’e ulaştığında kömür üretimi yapılan yerde çalışmaların ivedi bir şekilde durdurulması ve panoların kapatılmasının yasal zorunluluk olduğu vurgulanarak şöyle deniliyor:

“Buna rağmen aşağıda verilen bilgiler doğrultusunda olayın meydana geldiği maden ocağında karbonmonoksit miktarının uzun sürelerde yasal değeri geçmesine rağmen üretime devam edildiğinin tespit edildiği… Yapılan detaylı değerlendirmeler sonucunda, yer altı işletmesinde bulunan 19 adet CO sensöründen bazılarının arızalı olması olasılığından dolayı düzgün veriler üretmediği saptandığı, 427 kodlu H Panosu yarı mekanize hava çıkışında bulunan sensörden, 22/04/2014 tarihinden olayın gerçekleştiği 13/05/2014 tarihine kadar hiçbir kayıt alınamadığı, cihazlar çalışmasına rağmen çok uzun zaman dilimleri boyunca aynı değerlerin ölçülmüş olması, cihazların kalibrasyon sorunları olduğu veya düzgün okuma yapmadığı izlenimini oluşturduğu… Bazı sensörlerin günlük ölçüm ortalamaları yerine, belirli zaman aralıklarında kayıt altına almış oldukları CO değerleri dikkate alındığında ise, günlük ortalamalardan daha yüksek değerlere ulaşıldığı,

yakın tarihler arasında pek çok kez izin verilen azami karbonmonoksit konsantrasyon sınırlarının geçilmesine rağmen, bu değerlerin hiçbirisine Gaz Ölçüm Defter kayıtlarında rastlanmadığı, pek çok ocak içi gaz ölçüm kayıtlarında, sensörlerden günlük bazda elde edilen kayıtlardaki en düşük değerin çok altında sonuçlara rastlandığı, bu durumun sensör değerleri dikkate alınmadan gaz ölçüm defterlerine gerçeği yansıtmayan verilerin rastgele yazıldığını gösterdiğinin düşünüldüğü…”

İddianamede ocak sıcaklığın facidan bir hafta nöcesinden başlarak sürekli yükseldiği ve buna rağmen önlem alınmadığı öne sürülerek, şu ifadelere yer verildi:

“Ocak sıcaklığı, 07/04/2014 tarihine kadar değişkenlik göstermesine rağmen, bu tarihten sonra düzenli olarak artış göstermiş ve olay gününe kadar hiç azalma göstermeden artışını sürdürdürmüş, sınır değerler aşıldmıştır. Olay gününe kadar artarak devam eden ocak sıcaklıkları kayıt edildiği için, yangın riski karşısında bu ölçümlerin dikkate alınması, sensör verilerinin kontrol edilmesi ve sıcaklık artışının nedeninin araştırılması gerektiği halde şirket yetkilileri tarafından bu husus göz ardı edilmiştir.”

DEFTERLER RASGELE DOLDURULMUŞ

İddianamede ocakta tutulan defterlerin de birbirinden kopya edilmek suretiyle rasgele kayıtlarla dolu loduğu öne sürülüyor ve şöyle deniyor: “Havalandırma defterinin incelenmesinde; 10/04/2014 ve 30/04/2014 tarihleri defter kayıt değerlerinin tamamen aynı olduğu, bu durumun tıpkı gaz ölçüm defterinde olduğu gibi havalandırma defterine kayıt edilen ölçüm sonuçlarının da hava ölçümü yapılmadan- rastgele doldurulduğu, gerçekte ölçülen sonuçlar olmadığıhususunda şüphe oluşturduğu, havalandırma defterlerinin usulsüz tutulduğu tespit edilmiştir. ”

GAZ MASKELERİNİN SON KULLANMA TARİHİ GEÇMİŞ

İddianamade gaz maskeleri ile ilgili TÜBİTAK raporuna da geniş yer veriliyor. TÜBİTAK raporuna göre olayın meydana geldiği maden ocağında kullanılan gaz maskelerinin birçoğu olay sırasında çalışmamış ve bazı gaz maskelerinin küflenmiş olduğunun, son kullanma tarihi geçen birçok gaz maskesi bulunduğu anlaşılmış. Raporun bu bölümü şöyle:

  • Çalışanların kullanımına verilen ve yangın esnasında işçilerin güvenli bölgeye kaçışlarına yardımcı olacak CO gaz maskelerinin kontrol kayıtlarının düzenli tutulmadığı ve rutin kontrollerin düzenli olarak yapılmadığı,
  • İşçilerin kullanımlarına verilen 22 adet kullanılmış, 142 adet kullanılmamış olduğu bildirilen toplam 164 adet karbonmonoksit maskeleri üzerinde yapılan incelemede gaz maskelerinin bir kısmının üzerinde üretim tarihi ile ilgili üretici firma bilgisinin kolay anlaşılabilir olmadığı,
  • Tüm gaz maskelerinin koruyucu ambalajı üzerinde, koruma sınıfı, koruma seviyesini ve kullanım limitlerini bildiren herhangi bir ibare olmadığının, tüm gaz maskelerinin koruyucu ambalajı üzerinde son kullanma tarihi veya raf ömrünü bildiren ibarelerin bulunmadığı,
  • FASER S.A. firması tarafından üretilen “POG-8M” kodlu toplam 12 adet “kullanılmış” gaz maskesinin 3 tanesinin raf ömrünü tamamlamış olduğu, FASER S.A. firması tarafından üretilen “POG-8M” kodlu toplam 12 adet “kullanılmış” gaz maskesinin tümünün filtre kısımlarının paslanmış olduğu,
  • Drager firması tarafından üretilen “FSR-950” kodlu gaz maskelerinin teknik özellikleri ile ilgili bilgilere ulaşılamadığı,
  • Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı “kullanılmış” ve “kullanılmamış” tüm gaz maskelerinin 16-20 yıl önce üretilmiş olduğu ve kullanım ömrünü tamamlamış olduğu, kullanılmış bazı gaz maskelerinin seri numaralarının olmadığı veya silinmiş olduğu, tüm gaz maskelerinin en son kalite kontrollerinin ne zaman yapıldığı bilgisine ulaşılamadığı,
  • FASR S.A. firması tarafından üretilen “POG-8M” kodlu toplam 116 adet “kullanılmamış” olduğu bildirilen gaz maskelerinin 18 adetinin raf ömrünü tamamlamış olduğu,
  • “POG-8M” kodlu,”kullanılmış” gaz maskelerinin 2013-2010 yılları arasında üretilmiş olmalarına karşın tümünün filtre kısmının paslanmış olduğu dikkate alınarak, tüm ”kullanılmamış” olduğu bildirilen gaz maskelerinin özellikle filtre kısımlarının kontrol edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

İddianamede, resmiyette görünmese de maden ocağında taşeron olarak adlandıralan sistemin bulunduğu, üretim amirleriyle taşeronların elde edilen üretim miktarı üzerinden prim aldıkları, prime dayalı sistem ile madende çalışan işçiler arasında rekabet ortamı yaratıldığı, bu nedenle vardiyalar arasında prim sistemine dayalı olarak başlayan üretim yarışının işçiler üzerinde üretim zorlaması oluşturduğu vurgulandı. “Gerekli olmasına rağmen istenilen malzemelerin temin edilmeyip eski malzemelerin kullandırıldığı, insan nakil bantlarının kömür taşıma işinde kullanıldığı, vardiyaların ocak içerisinde değiştirildiği, üretimin aksamaması için işçiler üzerinde zaman zaman şiddet uygulandığı belirlenmiştir” denilen iddianamede, maden ocağında çalışan işçilerin gerçek anlamda eğitimleri yapılmadığı halde yapılmış gibi belgelendirilmesi ve tekrarlama eğitimlerinin yaptırılmamasına da dikkat çekildi.

Etiketler: , ,
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA