27 Kasım 2024
  • Lefkoşa7°C
  • Mağusa8°C
  • Girne11°C
  • Güzelyurt5°C
  • İskele8°C
  • İstanbul4°C
  • Ankara-2°C

POPÜLÜZMİN KİTABINI YAZAN AKADEMİSYEN: POPÜLİSTLER SEÇİM KAYBETMEZ

Princeton Üniversitesi Siyaset Bölümü’nde öğretim üyesi Jan-Werner Müller, Türkiye’deki yerel seçim süreci üzerinden dünyada ön plana çıkan popülizm dalgasını mercek altına aldı.

Popülüzmin kitabını yazan akademisyen: Popülistler seçim kaybetmez

10 Mayıs 2019 Cuma 17:40

‘Popülizm Nedir?’ adlı kitabı Türkiye’de de yayınlanan Müller, yerel seçimlerin yenilenmesi kararının ‘anti-demokratik’ bir adım olduğunu belirterek, ‘Erdoğan’ın partisi ve hatta yakın aile üyelerinin, yalnızca Türkiye’nin iş merkezi İstanbul’da iktidarda olan kişilerin erişebileceği kaynaklara bel bağladığını’ söyledi.

Müller’in The New York Times’daki yazısının özeti şöyle:

”Recep Tayyip Erdoğan gibi siyasetçiler ‘halk’ı yalnızca kendilerinin temsil ettiği iddiasıyla ön plana çıkarlar. Seçimleri ancak liberal seçkinler hile yapmışsa kaybedeceklerini söylerler. Günümüzde, Macaristan Başbakanı Victor Orban ve ABD Başkanı Donald Trump da dahil, dünya çapında Erdoğan gibi çok lider var.

Genel kanının aksine, seçkinleri eleştirmek popülistlere has değildir. Erk sahiplerini eleştirmekte yanlış bir şey yok. Hatta bu minvalde eleştiriler demokrasilerde sağlıklıdır. Popülistleri diğerlerinden ayıran asıl nitelik, ‘halk’ diye hitap ettikleri kesimi yalnızca kendilerinin temsil ettikleri iddiasıdır. Burada yalnızca iktidar yarışındaki diğer adayların gayrimeşru ve yozlaşmış olduğu değil, aynı zamanda popülistlere destek vermeyenlerin ‘halk’ın bir parçası olmadığı ima edilmektedir. Erdoğan 2014’te bir parti kurultayında kendisinden ve destekçilerinden söz ederken açıkça ‘Halk biziz’ dedikten sonra, öteki adaylara ‘Siz kimsiniz’ diye sormuştu.

Eğer bu mantığa göre sessiz çoğunluğu sadece popülistler temsil ediyorsa, o zaman tanım itibarıyla, çoğunluğa konuşma hakkı verildiği sürece seçimleri her zaman onlar kazanacaktır. Popülistler sandıkta başarısız olduklarında, diğer siyasetçiler gibi ‘Bir sonraki seçime daha iyi hazırlanacağız’ diyerek işin içinden çıkamazlar. Bunun yerine temsil ettikleri çoğunluğun sessiz değil ‘susturulmuş’ olduğunu iddia ederek, birilerinin halkı asıl temsilcilerini seçmekten alıkoymak için perde arkasında birtakım işler çevirdiklerini öne sürerler. Popülizmin seçim hilesi ve daha geniş kapsamlı komplo teorileriyle ilişkisi de böyle kurulmaktadır.

Bir seçim sistemini hile yapıldığı veya ‘kara para’ ile sonuçların manipüle edildiği gibi belgelerle doğrulanabilir sebeplerden yola çıkarak eleştirmek ile ‘Seçimi kaybettim, kesin usulsüzlük yapıldı’ diye yakınarak eleştirmek arasında ciddi fark var. Popülistlerin bir kez iktidara geldikten sonra ‘kurulu düzen’i eleştirmekten vazgeçeceğine dair naif görüşün aksine, seçim kaybeden popülistler ya ‘müphem uluslararası seçkinler’i ya da sonuçları manipüle eden güçlü ‘dış mihraklar’ı suçlarlar.

Peki yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu? En aşikar yollardan biri, hile iddialarının abartılı görünmesini sağlayacak şekilde popülistleri ezici farkla yenilgiye uğratmak. Başka bir yol da uluslararası gözlemcilerin seçimleri daha yakından izlemesini sağlamak. Fakat bu da popülistlerin sonucu kabul edeceklerini garantilemiyor.

Daha kuşkucu ama belki de gerekli bir seçenek ise, popülistlere bir seçimi kaybettiklerinde her şeylerini kaybetmeyecekleri bir çıkış yolu sunmak. Başkanlık sarayı ile hapishane dışında seçenekleri kalmadığını hisseden kleptokratlar için seçim yenilgisi varoluşsal bir tehlikeye dönüşebilir. Popülistlerin -en azından paralarının bir kısmı ve geniş siyasi aileleriyle birlikte- yakalarını kurtarmalarına göz yummak son derece rahatsız edici bir seçenek. Fakat bu, bazen de demokrasiyi yeniden tesis etmek ya da korumak için ödenmeye değer bir bedel olabilir.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA