26 Kasım 2024
  • Lefkoşa9°C
  • Mağusa7°C
  • Girne12°C
  • Güzelyurt7°C
  • İskele7°C
  • İstanbul8°C
  • Ankara-1°C

DETAY SORDU, KİŞMİR YANITLADI: İŞTE O RÖPORTAJ

Gazetemiz Genel Müdürü Taner Ulutaş, Demokrat Parti Lefkoşa Milletvekili Adayı Tigin Kişmir ile bir söyleşi gerçekleştirdi. İşte o röportajdan öne çıkanlar;

Detay sordu, Kişmir yanıtladı: İşte o röportaj

01 Ocak 2018 Pazartesi 16:20

Taner Ulutaş; Tigin Kişmir kimdir?

Tigin Kişmir: 3 Temmuz 1975'te Lefkoşa'da doğdum. Lefkoşalıyım. Ailem güneyden göçmendir. Annem Mansura'dan, babamlar Lakadamya ve Gagobedriya tarafından… Ama Doğduk doğalı, kendimizi bildik bileli,Küçük Kaymaklı’da oturuyoruz. Üniversite tahsilimi ve yüksek lisansımı İktisadi Bilimler ve Turizm, Ekonomi ve Turizim İşletmeciliği üzerine tamamladım. İyi derecede İngilizce bilirim. Evliyim iki çocuğum vardır. Evet… Daha anlatabilirim ama TiginKişmir’i anlatmak çok zordur yani bunu ben anlatamam. Çok zor gelir bana kendimi anlatmak…

T.U.: Bu dönem Demokrat Parti’den adaysınız. Siyasete olan ilginiz nereden geliyor?

T.K.:Siyaset… Aslında Kuzey Kıbrıs'ta insanlar doğduğu günden itibaren siyasetin içinde oluyorlar. Ve Kıbrıs sorunu, ekonomik sıkıntılar gibi…de hayatımızın içerisinde her dönem. İnsanlar kendilerini siyasetin içerisinde buluyorlar. Yoruluyorlar. Tabii yaşımız küçükken, bunlar bize anlamsız gelirdi. İşte annemiz babamız niçin bu kadar çok haber dinler?Ekonomik güçlükleri konuşurlar…Bu nedir?… Gibi soruları sorardık biz. Ya da döviz yükseldiğinde ne anlama gelir?Küçükken anlamazdık. Ama yaşımız büyüdükçe ve hayata bakış açımız geliştiği sürece, farkındalıklarımızda arttı.Sorunun içinde boğulmak yerine ya da tribünde oturup sorunu seyretmek yerine, görev alıp, sorumluluk alıp, sorunları çözebilme adına elimizi taşın altına koymak istedim. Bu yüzden siyasete girdim. Tabii ki her şeyi yapabilecek yeteneğe sahip miyiz? Hiç kimse her şeyi yapabilecek yeteneğe sahip değildir. Zaten bu mümkün değildir. Ama yapabileceğimiz katkıları yapabilmek adına bu yola çıktık diyelim.

T.U.:Yapabilecekleriniz biraz sonra konuşacağız zaten. Neden Demokrat Parti?

T.K.:Demokrat Parti 1992 yılında kurulduğu günden itibaren aktif olarak her kademesinde görev aldım. Demokrat Parti, aileden bir miras gibi başladı aslında. Daha sonra, tabi o zaman küçüktüm,16 yaşlarında filandık parti kurulduğunda, daha sonra, bu alışkanlık da bizi aslında belki bizi okalıbın içine oturtturdu. İşte sosyal devlet anlayışı, halkçılık vs. yani kurulu düzen de…O şekilde bir inancımız vardı.Devlet ve vatan sevgisi, bayrak sevgisi, Denktaş sevgisi bizim için önemli olan şeylerdi. Hala daha da önemlidir. Görev aldık.Sonradan baktım gördüm ki Demokrat Parti’nin içerisinde gerçekten sınırlarımız yok.Çok özgürce istediğimiz her fikir, her düşünce ile konuşabiliyoruz,söyleyebiliyoruz. Dilediğimiz şekilde hareket edebiliyoruz. Tabii parti disiplininden de kopmadan yapabiliyoruz bunları. Parti disiplini hep birlikte aldığımız bir karardır.

T.U.:Neden demokrat parti mecliste olmalı?

T.K.:Demokrat Parti mecliste olması gereken bir partidir.Hatta Demokrat Parti sürekli olarak hükümette olmalıdır. Çünkü bunuda size geçmişte yaşanmış bir örnekle anlatayım: 2004 Annan Planı döneminde UBP, Annan Planı’nı kesinlikle reddetmişti.CTP ne olursa olsun evet demişti. Fakat bu iki tarafı, halkın ikiye bölünmüşlüğünün, bütünlüğünün kırıldığı dönemlerde, iki tarafada elini uzatarak ortada görev aldığı ve birleştiricilik misyonunu üstlendi. Ve işte yaptığımız çalışmalarla de dört kez değiştirilmiş şekli ile parti kararını belirlemek için referanduma sunuldu. Bu parti kutuplaştırıcı bir parti değil. Toparlayıcı ve halkın bir noktada tutunmasını sağlayan bir yapıdadır.

T.U.:Tigin Kişmir mecliste olursa bu toplumun ne işine yarayacak? Size vekalet verecek olan insanların ne işine yarayacak?

T.K.:Evet. Şimdi önce ben şunu söyleyim ki halka vekalet gerekmez. Halk zaten kendi sorunlarını dile getirip tepkilerini gösterebilecek yetkiye sahiptir. Ve bunun farkına vardıkları sürece, aslında güçlü olacaklardır. TiginKişmirolarak ben öncelikle, tabii ki her sorun içinuğraşacayım,didineceyim mücadele vereceğim. Ama gençlerimizin dünyaya açılması, dünyalı olabilmesi adına elimden gelen ne varsa gerek yasal düzenlemeler ve çalışmalar olsun, hepsini yapmaya çalışacağım. Çünkü ben de bu ülkede bir gencim ve kapalı devre sistemin içerisinde yaşamak ve var olmak…İstediğiniz kadar başarılı ve çalışkan olun bir yerde tıkanıyorsunuz. Bunların açılabilmesi yönünde geçmişte yaptığımız bazı organizasyonlar vardır. Ciddi ve çok çalışarak, doğru çalışarak bunları başarabileceğimizi gördük ve gösterdik de... Umarım halk takdir ederse ve meclise de girebilirsek bunları başaracağız. Tabii ki sadece gençliğin sorunları değil. Hayır, bizim genelde halkın, halkımızın büyük sorunları vardır. Ben de halkın içinden bir insanım. Çocuklarım devlet okullarında okuyor, mümkün olduğu kadar devlet hastanesinden sağlık hizmeti almaya çalışıyorum ve sorunun aslında tam temelinde yaşıyoruz biz… Ve vekil olduktan sonra, kısmetse yine aynı şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü halktan koptuğumuz zaman sorunları göremezsiniz. Bilmediğiniz bir sorunu da çözemezsiniz. Bu belki çok doğru bir örnek değil ama bir örnek vermek istiyorum: İşte benim annemler için ikinci Dünya Savaşı neiseydi, sadece okudular ve anlatıldı kendilerine; benim içinde 1974'teki savaşlar onlardır. Milletvekili olduğumuz zaman da duyumlarla hareket ettiğiniz zaman onu hissedemezsiniz. Sorunları yaşayıp hissetmeniz gerekir ki çözüm üretebilirsiniz. Bu yüzden halkın geneline, yani eğitimdeki sorunu mesela yaşamamız gerekir, istememiz gerekir. Yani bugün devlet okullarında, örnekleme yapıyorum size, çocuklarımız sınıflarda konforlu bir eğitim alamıyorsa, işte yazın çok sıcakta kalıyorlarsa, kışında, Lefkoşa'nın göbeğinde bile, montlarla eğitimi almak zorunda kalıyorlarsa bu doğru bir nokta değildir. Ve benim de çocuklarım böyle bir okulda okuyor olduğu için bunu yaşayarak görebiliyorum. Yahut da sağlık konusunda hastaneye gittiğim zaman her ne kadar donanımlı, eğitimli doktorlarımız varsa da yeterli imkânlara sahip, çağdaş modern bir hastane yapısı olmadığından dolayı, maalesef halkımız bu hizmetini alamıyor. Yani bu sorunları biz çoğaltabiliriz. Nelerle mücadele edeceğimizle ilgili... Genel olarak her şeyle mücadele etmek istiyorum. Ve edeceğim de. Ama tabii uzmanlık konum açısından da farklı uğraşacağım.

T.U.:Nedir uzmanlık konunuz?

T.K.: Eğitimimturizim ve otel işletmeciliği üzerinedir.Ekonomi, turizm ve otel işletmeciliği. Turizm konusunda önerilerimiz olacak tabii ki. Tabii ki şu andaki Turizm Bakanı takdir edilmesi gereken işler yapıyor ama ben de bilgilerimle katkı koyarak daha da ileriye götürülmesine çalışacağım. Spor özellikle… Kendimi bildim bileli sporun içindeyim. Sporu bizim devlet politikası haline getirmemiz gerekir. Ve bunu ilkokul çağlarımda, hatırlıyorum, ilkokul çağlarımda iken biz, pek çok sporcular vardı ve branşlaşmalarda vardı. Ve o dönemlerde ülkedeki gençlerin isimleri hala daha başarılı olanları gösteren resimleri hala daha dudaklarda akıllardadır. Onlar efsane oldular. Fakat yeni gençlere baktığımız zaman, halktan bize herhangi bir sporcu ismi söyleyin dediğimiz zaman, evet başarılı gençlerimiz var,ama bunları biz çoğaltabilir miyiz? Kısıtlıdır. Okullarda sporlara yönelirse ve sporu yaygınlaştırsa çocuklarımız da yaşı geldiği zaman hangi branştan nasıl bir sporu öğreneceklerini, kötü alışkanlıklardan uzak durma noktasına gelecekler ve daha sağlıklı bir toplum haline geleceğiz. Muhakkak, 300.000 kişilik nüfusumuz var, 300.000 kişiye spor yapma imkanını vermemiz gerekir. Yani ben Devlet Piyangoları’ndabir buçuk yıldır görev almaktayım. O kurumun yönetimini izlemekteyim.2016 yılında, bizden önceki dönemde, 19 milyon küsur TL spora gelir sağlamışlardır. 2017 yılı içerisinde ben bu rakamı 26.800.000 TL'ye çıkarttım. Yani gelir fazlası olarak ayırdığımız paranın bir kısmını spora aktardık. Bu 26.800.000 TL ile çok şeyler yapılabilir. Doğru planlama doğru hareketle. Ve bunları yapabileceğime inanıyorum ben de. Yani bu ülkede sadece gruplaştırılarak spor yapılması doğru değildir. Yahut da tek bir kanala yönelterek sporu yapmak doğru değildir. Bizim özellikle uluslararasıcamiada, uluslararası arenalarda ülkemizi temsil ettirebileceğimiz spor branşları bireysel spor branşlarıdır. Ve bunların alt yapısının oluşturulması, tesislerin hazırlanması ve sporcuların daha da güçlendirilerek o arenalarda yer bulmamız çok önemlidir. Ve yapılması gerekir. Yani bugün atletizmde Türkiye Cumhuriyeti milli takımında yarışan KKTC yurttaşı gençlerimiz varsa, atıcılık da aynı şekilde, Türkiye takımında yarışan sporcularımız varsa bunlar çoğunluktadır, tenis ya da bilardoda, kartingte dünya şampiyonlarımız, vücut geliştirmede, rallide dünya şampiyonlarımız çıkıyorsa bizim, bunları da göz önünde bulundurarak takımsal sporları destekleyip bireysel sporları daha da ileri çıkarmamız gerekecek. Bunları yapacağımızın sözünü veriyorum ben size.

T.U.:Yayınlanan anketler var. Anketle ilgili tartışmalar yapılıyor bu ülkede.Bu anketler bazı partileri öfkelendirirken bazı partilerde de sempati uyandırıyor. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu anketleri?

T.K.: Evet, geçen gün bu konuda yazmış olduğunuz bir yazınızı okumuştum.

T.U.:Kopya yok!

T.K.:Peki kopya yok. 1992 yılında DP’yi kuracak olanlar UBP’nden koptuktan sonra, dokuzlar hareketi olarak ayrılıp partiyi kurulmuştu. O dönemden beridir aynı destekçilerini koruyor ve sürekli de güçlenmeye devam ediyor. Ve Demokrat Parti’nin sürekli barajı geçemeyeceği söyleniyor her dönemde. Fakat her zaman bu söylenenin dışında gelişiyor bir çok olay. Ve aynı camialar, aynı kesimler artık bilmiyorsa bunları sürekli aynı vurguları her seçim döneminde yaptıklarını artık görmeleri gerekir ki herhalde sürekli ayni hatalı sonuçları ürettikleri halde, aynısonucu onlara yaşatan tek siyasi parti de Demokrat Parti’dir. Tüm partilerin içerisinde bölünmeler kırılmalar yada iç çatışmalar hep vardır.Halk bunu hep konuşuyor. Bugün anketleri kendilerini hep birinci parti olarakgösterdiği partilere baktığımızda, içlerinde inanılmaz bir güç ve psikolojik denge bozukluğu vardır.

T.U.:İktidar kavgası?

T.K.:…gibi. İçlerinde. O şekilde ikinci olarak gösterilen siyasi partinin de içi aynı şekildedir. Aday olmayan insanları da vardır. Fakat Demokrat Parti’nin içerisinde… Yani bunu size söyleyebilirim mesela Cumhuriyetçi Türk Partisi içerisinde mesela Ferdi Sabit Soyer, Özkan Yorgancıoğlu, Ömer Kalyoncu, Sibel Siber, Sonay Adem gibi insanlar aday olmadı. Bu sosyal medya üzerinde veya basında takdirle karşılandı. Ki evet gençlerin önü açılsın diye… Fakat Demokrat Parti’de Mustafa Arabacıoğlu aday olmadığını açıkladığında ve Hüseyin AvkıranAlanlı,Demokrat Parti’de çöküş mü başlıyor diye söylentiler çıkmaya başladı. Bu tamamen toplum mühendisliği ile alakalı bir durumdur. Anketler bunu… Göreceğiz tabii… 2013 yılında bazı gerçekler vardı. Demokrat Parti’nin oyu, o zamanki seçimlerde %24’tü. Bu %24 nasıl olurda barajın altına düşecek seviyeye gelir?Bu matematik olarak bir sonucuna ulaşamadı.Matematiksel olarak.Bugün Demokrat Parti’nin zaten taban oyu %12-13 civarındadır.Yani hiçbir şey yapılmazsa Denktaş ismi ile %12’lik bir oy ile barajı geçecektir. Tabii farklı siyasi partilerin kurulmasından ve oraya giden insanlardan dolayı bir miktar azalma olacak mı? Elbette olabilir, ama bunlarda %2'yi %3'ü geçecek oranlar değildir.

T.U.:DP’nin hükümette olması, özellikle de Maliye’yi elinde tutuyor olması sizden ne götürmüş,ne getirmiş olabilir bu dönemde?

T.K.:Bize getirisi çok olmuştur. Çünkü Maliye Bakanlığı’nda Serdar Denktaş Bey çok başarılı işlere imza atmıştır. İşte denk bütçenin oluşturulması, memurların, emeklilerin kesilen maaşlarının geriye ödenmesi, sürekli sorunlarla yüzleşip sorunları çözebilmesi, sendikaların, hayvancımızın, çiftçimizin sorunlarının çözülüyor olması gibi birçok şeyi sayabilirim size. Övünülecek bir durum değil ama, 13. maaşların üç ay önceden söylediği tarihte ödenmesi ve maaşlarında günü gününe alabilmemiz… Bunlar öne çıkarabileceğimiz şeylerdir. İşte vergi reformunun geçirilmesi, sistemin değiştirilmesi, bütün muhasebeci ve murakıpların herkesin memnun kalabileceği herkese çok zaman kazandıracak bir yapının yürürlüğe getirilmesi çok güzel oldu. Ve çok takdir topladılar. Peki, eksikler ne oldu? Geçmiş dönemdeki hükümetlerin imzaladığı mali protokoller vardır. Onlara sadık kalınması gerekirdi ki önümüzdeki süreçlerde devlet olabilme adına daha doğru adımlar atabilelim. Ve mali disiplini sağlayabilmek adına ki doğrusuda buydu; attığımız adımlar da bazı kesimleri kırmış olabiliriz. Ama buda inanıyorum ki geçici bir süreçtir bunlar. Ve bunların faydasını ve katkısını göreceğimize inanıyorum.

T.U.:Tigin Kişmir ülkedeki nüfus politikasını nasıl değerlendiriyor?

T.K.: Şimdi nüfusumuzun… Öncelikle mesela şeyden başlayayım, kesinlikle aynı coğrafya içerisinde yaşayıp aynı sıkıntıları aynı problemleri yaşayan, aynı havayı teneffüs eden insanların, hak ettiği takdirde, vatandaş olabilmesini destekliyorum. Etrafımızda ki birçok eşimiz dostumuz arkadaşımız vardır.Bu şekilde vatandaş olmuştur ya da olmayı bekliyordur. Ama günübirlik vatandaşlıkların verilmesine, güvenlik soruşturmaları tamamlanmadan vatandaşlıkların verilmesine karşıyım. Buna herkes karşıdır. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin nüfusa ihtiyacı vardır. Ve bizim ne kadar çok üretken olabileceğimiz konuşulabileceğimiz bir olaydır. Muhakkak bizim planlı olarak bu nüfus akışını sağlamamız gerekir, güçlü olabilmek için.

T.U.:Nüfusumuzu, nüfus artışımızı hızlandırırsak, ekonomik olarak güçleneceğimizi düşünüyorsunuz…

T.K.:Tabii ki nüfusun olduğu yerde, özellikle de özel sektörün gelişimi daha hızlı olur. Çünkü zamanında birçok yanlış politika yapılmıştır. Şu anda yüzdelik oranı veremem ben size ama devlet çatısı altında iş arayanların miktarı azalır. Asil Nadir dönemini hatırlayacaksınız. Bunu kırmaya çalıştığı zamanlarda, devletten uzaklaşarak, özel sektör çatısı altında çalışmaya ikna olmuş birçok isim vardı. Ve Asil Nadir o dönemlerde, yurtdışına üretimlerini gönderebiliyordu vs. Şimdi biz devletin çatısını küçültüp, turizme desteklersek ve nüfus da olursa, bugün işte restoranlar kafeler, marketler, benzinciler vs gibi nüfuz artık sonra daha da çok kazanacaklardır. Onlar kazandıkça kazandıkça, daha çok vergi verecek, devlette daha çok geliri olacağı için daha da doğru temellere doğru yatırımlar yapabilir.

T.U.:Kıbrıs sorunuyla ilgili duruşunuzu da merak ediyorum Tigin Bey.

T.K.: Kıbrıs sorunu muhakkak çözülmesi, aşılması gereken bir sorundur. Ve bunun da bir takvim içerisinde açık bir şekilde, yapılması gereken çok fazla taviz vermeden, bence, her şeyi yapmamız gerekir ki bu Kıbrıs sorunu çözülsün.

T.U.:En çok nereden taviz vermeden?

T.K.:Hiçbir şeyden taviz vermememiz gerekir. Toprak tavizi de vermeyelim. Çünkü biz devletsek ve bu toprakları tanıttıysak biz halkımıza… Güzelyurt’taki insanları siz mağdur edemezsiniz. Çünkü o insanlar 40 yıldır orada yaşıyor ve orayı kendine vatan belledi. Girne'dekini de… Bunun başka formüller olması gerekir ki Cumhurbaşkanı Denktaş'ın bir önerisi vardı: Global mal takası gibi. Yani benim annemde veyahut da nenelerimiz, gelip güneyde mal bırakmış olabilirler. Ama o malın benimle hiçbir duygusal bağı yoktur. Aynı şekilde güneyden adamında bıraktığı malların burayla hiçbir duygusal bağı yoktur. Yani Güzelyurt’taki insanlara ev yapacaklarmış da yerleştirsinler kendilerini. Çözümün içerisinde vazgeçen şeyler vardı. ŞimdiTiginKişmir'inGüzelyurt’ta evi vardır (Yani öyle bir şey yoktur da, vardır diyelim) ve müstakil 200-300 metrekarelik bir ev vardır.Portakal bahçelerinin içerisinde veyahut da ağaçların içerisinde… Veyahut da orada işyeri vardır:İşte, benzin istasyonu vardır,butiği vardır, restoranı vardır,berberdükkanı vardır vs…VeTiginKişmir 40 yıldır orada yaşıyordu. Ve sen bu adamı söküp,Mesarya’nın içerisinde bir yerde 60 metre², 100 metre² konteynerden ev ve apartmanlar yaptırıp, orada yerleştirirsen, o adamın sosyal dengesini düzeltmek mümkün olmayacaktır. Daha da büyük sıkıntılar yaratmış olursun. O yüzden.Taviz vermemek gerekir derken, aslında hiçbir şeyden taviz vermememiz gerekir. Yani bir çözüm olacaksa bunun bir bedeli vardır ve iki taraf da bu bedeli ödemiştir.

T.U.:Güney taviz versin mi?

T.K.: Güney niye taviz versin ki? Oda taviz vermesin. Yani toprak da vermesin bize.İstemez toprak başka. Bize toprağımız yeter. Taviz vermeden, ama ortak paydada buluşarak birlikte yaşamayı öğrenerek bunun önünü açabiliriz. Bir de Eide, Kıbrıs Özel Temsilciliği yaptığı dönemlerde, her ne kadar aktif olarak politikanın içinde değilsek de politikada konuşma fırsatımız oldu. O zaman da söylediğim şey vardı:Bizim çözümden önce birbirimizi hazmetmemiz gerekir. Birbirimizi kabul etmemiz gerekir. Ve birlikte yaşayarak, birlikte çalışarak, birlikte sosyal veyahut da kültürel, sportif faaliyetler yaparak bu sürecin içine dahil olmamız gerekir. Yoksa bugün bir çözüm yap ve hadi oldu bitti, içine gelsinler, içine git vs… İsteyen herkes gitsin mal mülk alsın… Olmaz böyle şey!

T.U.:14 senedir kapılar açıldı, 15. seneye gidiyoruz. Ve bu söylediğiniz olmadı!

T.K.: Olmayacak da! Çünkü bu yönde bir niyet yoktur. Düzgün bir çalışma yoktur.

T.U.:Kimin yapması gerekir bu çalışmayı?

T.K.:Biz yapacaktık. Kıbrıs'taki taraflar yapacak bu işi.Yapmadılar ama yapmaları gerekirdi. Biz de istemedik. İsteseydik olacaktı. Sürekli cumhurbaşkanı değiştirerek bu iş yapılmaz. Rum anlaşmadı! Türk anlaşmadı!… Cumhurbaşkanı Denktaş da aynı şeyleri söylerdi,Talat da aynı şeyleri söyledi,Derviş Bey de aynılarını söyledi. Şimdi Akıncı da aynı şeyi söyler.

T.U.:TiginKişmir nasıl bir Kıbrıs'ta yaşamak istiyor?

T.K.:Cennette yaşamak isterim ben. Barışıyla, huzuruyla, sağlığıyla, kültürel ve sportif faaliyetleri ile... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yurttaşları olarak, dünyalı olmak isterim. O dünyalılığı bir çözüme bağlamak da yanlıştır. Kıbrıs sorunu çözülmemiş olabilir.Fakat bu bizim kendi içimizde yapabilmek adına adım atmayacağız anlamına gelmez. Biz önce kendimize bakalım.

T.U.:Yani kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetini tanıtılmasından bahsediyorsunuz?

T.K.:Hayır öyle bir şeyden bahsetmiyorum?! Yani ben şimdi yırtık pırtık pantolon giyerim. Saç sakal beni yedi. Yani şimdi örnek verelim… Yıkanmıyorum da. Temizliğimi de yapmıyorum. Diyorum ki işte şu kızla evlenirsem, kendime bakmaya başlayacağım… Öyle bir şey yoktur yahu. Yani karşımdaki kadın gayet güzel düzgün bir kadın olabilir. Ama ben onunla eş olabilmem için önce kendi temizliğimi,kendiişlerimi halletmem gerekir. Bazı şeyleri koşullara bağlamamak lazım... Sporda çok iyi işler başardık. Hedefimiz vardı ve bunu Güney’e de söyledik,Türkiye'ye de söyledik. Yaptığımız Kıbrıs Rallisi’nde, “Sizden daha iyi yapacağız biz bu işi!” dedik Rumlara. “Bunun da bir ödülü varsa, ki vardır ödülü, bu ödülü siz alacaksınız biz tanımadığımız için” dedik. “Çünkü uluslararası Federasyon bizi tanımıyor. Ama biz yaptıktan sonra, bu önemli bir parkur olacak”da dedik. Onlarda dediler ki “Siz yapın, bir başlayın da iyi olmasını boşverin”. Aslında benim burada kendilerine vermek istediğim mesaj: “Biz kapalı bir toplumuz. Kapalı devlet sistemi içinde yaşarık. Ve bizim Rum tarafından ve Türkiye'den de her koşulda çok daha çalışkan çok daha başarılı olmamız gerekir. Her şeyimizle”. Yani bu sağlıkta da böyledir, sporda da…Her şeyde … Çok daha fazla çalışabilmemiz gerekir bizim ki çok şeyi talep edebilelim. Uluslararasıcamia bunu takdir eder. Siz çalışkan olursanız ve gerçekten bazı şeyler isterseniz, uluslararasıcamia bunu takdir eder. Şart değildir bir çözüm olsun. Yeterki biz işimizi doğru yapalım.Evimizin önünü temizleyelim. Yani benim bugün bildiğim tanıdığım insanlar vardır, dünyanın birçok yerine süt ürünleri ya da pekçok ürettiklerini gönderebiliyorlar. Çözümsüzlüğün altına saklanarak, alıştırılmış çaresizlikle devam etseydi hayatına, belki de aç kalacaktı. Bu alıştırmış çaresizliklerden kurtulmamız gerekir. Çarenin biz kendimiz olduğunu unutmamamız gerekir.

T.U.:Güneydeki insanlara bakışınız nedir Tigin Bey?

T.K.:Güney’de bir çok insan vardır, özellikle bu organizasyonlarla ilgili tanıştığım. Aramızda dostluk gelişmiştir. Yani bizim onlara bakış açımız çok daha farklıdır. Biz çok daha sevecen ve iyi niyetli yaklaşıyoruz ama onların hepsi siyasi anlamda geldikleri bir çizgileri vardır. O siyasi çizgilerinde duruyorlar. Çözüm olsun, barış olsun ama Kıbrıs Cumhuriyeti altında olsun gibi bir yaklaşımları vardır. Ama burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçeğini unutmamak gerekir. Örneğin ben bugüne kadar Çiğdem Hanım’ı tanımazdım.Ama adını duyardım. Çiğdem Hanım’ın var olmadığı anlamına gelmez benim onu tanımıyor oluşum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de aynıdır. Tanınmamış bir ülke olabilir, ama bu gerçeklik vardır. Ve sınırları da bellidir. Uluslararası haritalandırmalarda bile artık tasdiklenmeye başladı.

T.U.:Tigin Kişmir siyasetin içinde olursa ne fark yaratacak?

T.K.:Bilmiyorum yasal olarak sivil toplum örgütlerinin içerisinden kopmam gerekecek mi milletvekili olduktan sonra. Ama yasal olarak bir zorunluluk yoksa, ki olduğunu düşünmüyorum, kopmayacağım. Çünkü ülkeye yön veren aslında evet yasama kısmı meclisin görevidir.Ama yönlendirmede sivil toplumun görevidir. Yani sivil toplum bu ülkenin sesidir. Birlikte olunursa güçlü olunabilir. Tabii ki demokratik bir hayatın içerisinde yaşıyoruz tabii ki pek çok farklı düşünce ortaya çıkacaktır. Ama orada biz kişisel sorun ve onların çözümlerine ulaşmak yerine, toplumsal sorunların çözülmesi adımını atabilmek için sivil toplumla birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Ben bunu başarabilecek birleştiriciliğe sahip olduğuma inanıyorum. Çok daha iyi yerlere gelmemizi, yolun da buradan geçeceğini biliyorum. Zaten başaramazsak da yetki halktadır.O nedenle bir sonraki dönemde tercihini yapacaktır. Haddimizi bilerek hareket eder ve kişisel değil toplumsal çıkarları düşünerek hareket edersek sanıyorum ki birçok doğruya çok daha kolay ulaşabileceğiz. Aslında siyasetteki temel sorun, vaadedilenler, verilen sözler kişisel olduğu için yerine getirilemediği zaman siyasete olan güvensizlik de tırmanıyor. Ben bununla da mücadele etmeye hazırım.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA