KENTSEL TASARIMI ARAÇ OLARAK KULLANARAK YAŞAM ÇEVRELERİMİZİ İYİLEŞTİREBİ

Prof. Dr. Şebnem HOŞKARA
28 Mart 2014 Cuma 12:04
Prof.Dr. Şebnem Hoşkara Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı & Kentsel Araştırma ve Geliştirme Merkezi (Kent-AG) Başkanı & Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Kentlerin oluşması, tasarlanması ve gelişmesi konusunda politikacılar, avukatlar, müteahhitler, mühendisler, ekonomistler, sosyologlar, planlamacılar, mimarlar, kentsel tasarımcılar, özel iş ve meslek sahipleri,
işadamları, ev / arsa sahipleri, vb. pek çok aktör sorumluluk almaktadır. Her grup aktör, kente ve yapılaşmış çevreye, kendi bulunduğu noktadan, kendi doğruları, sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı, ve kendi çıkarları yönünden bakmakta ve çevreyi kendine göre biçimlendirmeye çalışmaktadır. Ancak, kentsel ve mimari çevreye biçim vermeye yönelik ‘bireysel yaklaşımlar’, kente pozitif sonuçlar getirmenin yanında, toplum / toplumsallık olgusunun yok olması sonucunu da beraberinde getirmektedir. İşte bu noktada, karmaşık kent olgusunu çok boyutlu ve çok disiplinli olarak biçimlendirmeye çalışan ‘kentsel tasarım disiplini’, kentsel ve mimari çevreye ilişkin kararların alınmasında bireysel ve toplumsal hakları ve gereksinmeleri birlikte göz önünde bulundurmaktadır. Kentin bütününe veya bir bölümüne ilişkin alınacak her türlü (biçim, kullanımlar, fiziksel yapı, ve yaşam kalitesi ile ilgili) kararda, kentsel tasarım, zaman, ölçek, görsel, algısal, sosyal ve fonksiyonel boyutlarıyla belirleyici ve yönlendirici bir güç olarak, geleceğin yerleşim birimlerinin biçimlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Kentsel tasarım 1950’lerin sonlarında, geleneksel biçimde eğitim almış mimarlar / planlamacılar / peyzaj mimarları ve diğer uzmanların önderliğinde oluşturulan kamusal alanların değerlendirilmesi sonucu yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. Genellikle mimarlar, binaların yapımıyla ilgilenirken, planlamacılar yapısal alanın sosyal, politik ve idari yönlerine odaklanırlar. Çoğu zaman bu, mimar/ kent plancısı/peyzaj mimarı ve diğer uzmanlık alanları arasındaki boşluklar nedeniyle her bir grup bir diğerini kent kalitesini bozmakla suçlar. İşte 1950’li yılların sonunda bu boşluğu doldurmak için yeni bir disipline ihtiyaç doğmuş ve kentsel tasarım bir disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle kentsel tasarım ilk etapta farklı tasarım ve planlama uzmanlık alanları arasında köprü kurmak ve daha önce göz ardı edilmiş kamusal alanların kalitesi gibi konulara gereken önemi vermek amacıyla geliştirilmiştir.
Günümüzün elektronik ve iletişim toplumu içinde hızla büyüyen ve gelişen kentlerimizin biçimlenmesinde önemli bir rol oynayan kentsel tasarım, kuramsal anlamda “yapısal çevrelerin kendi bağlamlarına ve orada yaşayan insanların ihtiyaçlarına özen gösterilerek yaratılması, yeniden oluşturulması, değerinin arttırılması ve yönetilmesi işlemi” olarak tanımlanabilir. Uygulamada da kentsel tasarım terimi; bir binanın veya küçük ölçekli bir alanın şartlarının iyileştirilmesi için yapılan tasarımdan, büyük ölçekli bir kentsel gelişim tasarımına; yeni bir yerleşim bölgesinin tekliflerinin hazırlanmasına veya bir yerel otoritenin bir metropol alanı oluşturulması için tasarım stratejisi belirlenmesi amacıyla yaptığı günlük tasarım denetimlerinden, daha küçük ölçekli kamusal alan tasarımlarına kadar pek çok konuyu kapsamaktadır. Tüm bu tanımlamalar ve açıklamalar ışığında Kıbrıs’ın kuzeyindeki yerleşim alanlarının, sağlıklı olarak gelişebilmesi ve daha yaşanabilir, kaliteli yaşam alanları oluşturulabilmesi için kentsel tasarımın doğru bir araç olacağı iddia edilebilir. Yukarıda sıralanan ifadeler ya da yapılan tanımlamalar kulağa çok idealist ve fazla kuramsal gelebilir. Ancak, gerek yerel yönetimlerin gerekse merkezi otoritelerin, planlama ve kentsel tasarım disiplinlerini doğru ve yerinde uyguladıkları gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu ülkelerdeki kentsel ve/veya kırsal yerleşim alanları gözlemlendiğinde, karşımıza çıkan yaşam kaliteleri, bu kuramların ütopik olmayıp, uygulanabilir ve hayata geçirilebilir olduğunu bizlere kanıtlamaktadır. Son günlerde siyasi partilerin aday belirleme düzeyinde başlattıkları yerel seçimlerde halkın; siyasi parti seçmek ya da taraftarı oldukları siyasi parti adayını desteklemek yerine, ya da bunun öncesinde, kentlerin ve kırsal
alanların yaşam kalitelerini – sosyal, fiziksel ve ekonomik anlamda artırmaya yönelik plan ve proje çalışmaları olan adayları dinlemeleri, anlamaları, bir kentli ya da sorumlu bir vatandaş olarak toplumsal beklentileri doğru değerlendirmeleri ve buna göre karar vermeleri, daha bilinçli bir tavır olacaktır kanısındayız. Aslında bu türden bir yaklaşım, daha ‘sorumlu bir kentli’ yaklaşımıdır. Türkiye’nin saygın mimarlarından Sayın Cengiz Bektaş’ın deyişiyle, ‘kentli, her şeyden önce kentli olmanın sorumluluklarını taşıyan kişidir’. Hepimiz yaşadığımız yerleşimlere karşı bu sorumluluğu taşımalıyız. Unutmamalıyız ki yaşadığımız çevreler, her türlü doğal kaynakları ile birlikte, bize gelecek nesiller tarafından ödünç verilmiştir.
![]()
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.