ZOKAYI YUTTUK, AĞIZLAR KULAKLARDA!!!
Ediz TUNCEL
27 Temmuz 2017 Perşembe 09:39
Crans-Montana zirvesi fiyaskoyla sonuçlandı ya, herkes timsah gözyaşları döküyor, ancak gerçekte keyifler tıkırında, ağızlar kulaklarda…
Hele hele de Tahsin Ertuğruloğlu gibilerin değmeyin keyfine, zirvenin çöküşünün getirdiği depremin kendisinin Ercan maceralarını unutturduğunu ya da gölgede bıraktığını, paçayı kurtardığını sanıyor, arada bir birbirinden "parlak fikirlerle", ona buna laf arasında çaktırmadan sataşarak, medyanın çerez tabağında yer buluyor kendisine…
Kendisi Kıbrıs Türkü'nün Dışişleri Bakanı olarak süklüm püklüm otururken, TC'nin Dışişleri Bakanı kendisinin yerine sahnedeyken, kendisinin ne işe yaradığını, he halt etmeye koltuk işgal ettiğini sorgulamak, aynada kendisine bir bakmak aklına gelmiyor, amma ve lakin, Akıncı'nın görevi teslim etmesi gerektiği konusunda "parlak fikirler" üretiyor, KKTC'nin serbest ticaret bölgesi haline gelmesini savunuyor…
Alemin akıllısı olmak bu işte! Yahu, birileri haybeden lüzumsuz yere işgal ettiği makamdan desteksiz sallayan şu beyfendiye KKTC'nin zaten DOĞU AKDENİZ'in SORMA GİR HANI olduğunu, bu sorma gir hanında isteyenin istediği her türlü pisliği istediği gibi ve de hesap vermeden yaptığını, her türlü rant çarkına canı istediği gibi daldığını hatırlatsın, bir zahmet…
Gelelim görüşmelerin BM parametreleri çerçevesinde çöküşüne…
Çok gördük biz bunları, karşılıklı hayt huytları…
Türk tarafı bu kez çözüme istekliydi, ama nerden başlayacağını bilmeyen, hedefsiz ve rotasız bir tayfa dolusu gemiyle yola çıktı, Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin kaptanlığını yapan TC Dışişleri Bakanı ise karşısındaki rakip gemide olanların kaçın kurrası olduğunu, Akdeniz'in kaşarlanmış korsanları olarak Karayip Korsanları'na bile taş çıkartacak kadar numara bildiğini ve Türkiye'nin uluslar arası toplum karşısında bu kadar çaresiz bir durumdayken ve hanesine artı puan yazdırma telaşındayken Türkiye'ye bu kozu vermeyeceklerini hesaplayamadı, kısacası Mehter Marşı tayfası Akdenizli Rum korsanları tarafından madara ve mat edildi…
Art niyetini aslında her fırsatta ortaya koyan, siyasi güç paylaşımına asla yaklaşmayan, iç siyasette en önemli kozu olan ve prim yapan "Türk askeri ve Türkiye karşıtlığı siyasetini" elden bırakmak istemeyen Rum tarafı bu zirvede aslında hedefine ulaştı, istediğini aldı, bir taşla iki kuş vurdu, hem Türkiye'yi karşısına aldı ve maskara etti, hem de Kıbrıs Türk tarafını görmezden geldi, maskara etti, sallamadı bile…
Zirvede Anastasiadis başrolü oynarken kendileri gibi nicelerini eskiten Kıbrıs sorununun özünde neyin yattığından bihaber TC yetkilileri de sadece yardımcı oyuncu rolündeydiler, Akıncı ise figürandı, kendisi bu yakıştırmayı hiç beğenmese de...
Sn. Akıncı, on günlük fiyasko sürecinde malesef yardımcı kaptan bile değildi…
Kıbrıs Türk ekibindeki "bizimkiler" tayfasına gelince, sadece tayfaydılar, miçoydular, güverte paspascısıydılar…
Helal olsun size be refikler!!!
Rakıdan ve kebaptan göbeği burnuna değen, küstahlıkta sınır tanımayan Yunan Dışişleri Bakanı karşısında, tilkilikte sınır tanımayan, şeytana pabucunu tersine giydiren Anastasiadis karşısında hem Türkiye'nin hem de Kıbrıs Türkü'nün şerefini ve onurunu beş paralık etme başarısını bir kez daha gösterdiniz, sonra da hem ağlar hem gider ayaklarına yattınız…
Bu süreçte Kıbrıslı Türkler olarak uğradığınız yenilginin utancı bize kaldı, onursuz bir yenilgi de size…
Bu kafalarla siz bitersiniz, biz biteriz de Kıbrıs meselesi bitmez…
Bu arada, anamız olarak Rumlarla her türlü sportif, ekonomik ve siyasi ilişkinizi de gözümüzün içine soka soka devam ettirirsiniz, hiç utanıp sakınmadan…
Hele hele, palavra sallamada sınır tanımayan, Kıbrıs'ı babasının malı sanan bazı CHP milletvekillerinin yarım akıllarına da gelmez, CHP iktidarının 4 Mart 1964'de imzaladığı 186 sayılı BM kararının Rumlara ne kozlar verdiğini, esas Kıbrıs'ı satanın kimler olduğunu…
Bu satırların benzerlerini on sene önce de yazdık, bu kafalarla on sene sonra da muhtemelen aynılarını yazıyor olacağız…
Bu noktada, halen TBMM'den KKTC'yi tanıma kararı geçirmeyen ve "işine geldiğinde tanır ayaklarına yatan, işine gelmediğinde "bizim KKTC'nin tanınması gibi bir politikamız yoktur" diyen, diğer taraftan "Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımam" diyen, ama Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bal gibi tanıyarak Rumlarla her türlü sportif, ekonomik, politik ilişki içine giren Türkiye iktidarları artık akıllarını başlarına almalıdır…
Palavra ile peynir gemisi yürümez!
Ne acıdır ki, Türk tarafının yıllar yılıdır süregelen beceriksizliği sayesinde Rum tarafı bu sorunun uluslar arası kamuoyu tarafından bu şekilde algılanması operasyonunda da başarılı olmuştur, Türkiye kendi kendini sanık sandalyesine oturtmuş, sorunun bir parçası haline getirmiştir, başına belayı sarmıştır…
Bu noktada şunları kafanıza iyice sokun:
Görüşme masasında Kıbrıs Türkü adına TC yetkilileri oturduğu, Kıbrıslı Türkler adına bol keseden atıp tuttuğu ve Kıbrıslı Türkler de figüran olduğu sürece Türkiye Kıbrıs'da işgali doğrudan kabul etmiş, Kıbrıslı Türklerin Türkiye için sadece figüran olduğunu aleni şekilde vurgulamış, Rumları da doğrudan muhatap kabul etmiş demektir…
Bu noktada, Kıbrıs sorunu artık Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasında bir sorun olmaktan çıkmış, Kıbrıslı Rumlarla Türkiye'ni arasında bir sorun haline gelmiştir…
Gücünüz yeterse, oturun ve TBMM'den KKTC'yi tanıdığınıza dair bir karar çıkartın!
Yetmiyorsa, sesinizi kesin ve yerinize oturun, gölge etmeyin, 440 sene Kıbrıs'da Türkiye'nin çıkarlarını savunan Kıbrıs Türkü, yeni bir oluşuma gider ve hem kendisinin hem de Türkiye'nin çıkarlarını nasıl savunacağını da Türkiye'nin gelen giden iktidarlarından çok daha iyi bilir!!!
Türkiye ile her türlü sportif, ekonomik, politik ilişkiyi bire bir sürdüren, yeri geldiğinde göğüs göğüse mücadele eden, gündüz kavga eden, gece hırsızlığa beraber çıkan, horlayan, alaya alan, arkasına aldığı AB, ABD ve Rusya ile dansı istediği gibi yöneten Rum tarafı eline geçirdiği kozlarla kendinden o kadar emindir ki, bugünün şartlarında istediği tüm tavizleri koparmadan masaya gelmeyecek, bir anlaşmaya imza atmayacaktır.
Bu kafalarla, her denediğinizde Rumların bir o kadar daha madarası ve maskarası olduğunuzla kalacaksınız, daha da yerin dibine gireceksiniz, hem koskoca Türkiye'nin daha da rezil olmasına, hem de Kıbrıs Türkü'nün daha da aşağılanmasına neden olacaksınız…
Bir Kıbrıslı Türk olarak benim tahammül sınırlarım çoktan aşıldı ve vatana, millete ait bildiğim tüm maddi ve manevi değerler mahvedildi…
Bunun da esas sorumlusu, Rumlar değil, Rumlara bu fırsatı verenlerdir…
Evet, Crans-Montana zirvesi çöktü diye bir taraftan timsah gözyaşları yanaklarda, diğer taraftan ağızlar kulaklarda…
Zokayı sağlamından yuttuğunuzdan (sayenizde hep beraber yuttuğumuzdan) olsa gerek…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.