24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa12°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele12°C
  • İstanbul3°C
  • Ankara0°C

ZAMAN YOK

Mesut GÜNSEV

25 Ağustos 2014 Pazartesi 16:29

mesutBu hafta kısa iki öykü var sayfamızda…Birincisi “Zaman Yok” …Hocası Prof. İ.Akil Kansu’ nun anlatısından nakleden , keyifli öyküleri ile yayın ve sayfalarımıza daima destek olan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdurrahman Yiğit hocamızdan …   Ikincisi benim de doğup büyüdüğüm İstanbul’ un en eski yerleşim yerlerinden –Kalhedon …İstanbul dan önce kurulmuştur-Kadıköy’ lülerin internette oluşturduğu ve binlerce seçkin üyeye sahip bir grup olan “Öz Kadıköylüler”in üyelerinden sayın Atilla Saran ‘ın geçtiğimiz cumartesi günü paylaştığı ileti..”Dünyanin Yedi Harikası” Dünyanın ve yaşamın güzelliklerini paylaşabileceğimiz güzel bir hafta dileği ile…                  - Bir zamanlar İstanbul’un kenar semtlerinden birinde yaşı geçkince bir kız yaşarmış. Semtin ileri gelen sakinleri, “Hayırlı bir kısmet çıksa da bu kızı bir baş-göz etsek” diye düşünürlermiş. Bir zaman sonra birkaç mahalle uzakta, yine ileri yaşta bir delikanlının bulunduğunu öğrenmişler. Ne var ki, bu delikanlı işsizmiş; üstelik de tembel, miskince biriymiş. “Bu delikanlı ile bizim kızın bir yuvası olabilir mi” diye düşünürlerken, içlerinden tereddüt etmiş bir kısmı. Bir bölümü de olumsuz düşünüyormuş, hepten. Sonunda; - “Bunu en iyisi bizim kıza danışalım” demişler. Evine gidip konuyu kıza açmışlar; kız da kabul etmiş. -“Ama bak, delikanlının işsiz olduğunu söyledik sana, sonra bizi suçlama sakın” diye de uyarmışlar. Derken düğün-dernek yapılmış kısa zamanda. Her şey yolunda gidiyormuş, aslında…   ***** Gelin hanım daha düğünün ertesi sabahı tembel delikanlıyı tatlı uykusundan uyandırıp, içinde sabah erkenden pişirdiği çöreklerin bulunduğu bir sepet vermiş koluna. -“Bunları sat; vakit geçirmeden eve dönersin” diye de tembih etmiş. Delikanlı kolunda sepet; uykulu gözlerle biraz yürümüş. Mahallesinde herkesin kendisini tanıdığını düşünerek, birkaç mahalle öteye gitmiş ve çörekleri orada -biraz utansa, sıkılsa da- satabilmiş. Eve geldiğinde bir de ne görsün; hamarat hanımı, hazırladığı sıcak börekleri göstererek; “-Şimdi sıra böreklerde. Hadi bunları da sat bakalım” demiş. Bizim delikankı çaresiz, yine uzak mahallelerde börekleri satmış. Eve dönerken; “-Epey yoruldum. biraz dinleneyim eve varınca” diye düşünürken, bir de ne görsün:       “-Şimdi de pişirdiğim bu kurabiyeler var sırada” diye kapıda karşılamış onu eşi. Bizim delikanlı mecburen kurabiyeleri de satmış ama, gerçekten dizlerinde derman kalmamış. Adım atacak takati yokmuş adeta. “-Çok şükür, akşamı ettik” demiş, kendi kendine. Hanımsa mutfakta birşeyler pişirmekle uğraşıyormuş. Bizim delikanlıya akşam öğünü olarak hazırladığı bir kap çorbayı getirmiş. Daha çorbayı henüz bitirmiş ki delikanlı, bir güğüm bozayı göstermiş bu sefer: “-Haydi bakalım. Son olarak bozayı da satıyorsun” diyerek göndermiş delikanlıyı.   *** Birkaç ay boyunca günler hep bu yoğunlukta geçmiş. Günlerden bir akşam üzeri delikanlı mahalleye dönerken, kendisini yakından tanıyan bir komşusu ile karşılaşmış: “-Bu ne hal arkadaş”, demiş. “Evlilik sana pek yaramamış, anlaşılan. Bir deri-bir kemik kalmışsın. Bir hastalığın mı var yoksa?” diye sormuş. Bizim delikanlı durumunu ayrıntılı bir biçimde açıklamış, istemeden. Üzüldüğünü söyleyememiş delikanlıya ahbabı, moralini bozulmasın diye. Ama içinden; “-Böyle giderse hastalanır bu çocuk” diye geçirmiş. Bunu düşünürken birden aklına bir fikir gelmiş: “-Üzülme be arkadaş, her şeyin bir çaresi var elbette!…” demiş. Delikanlı merakla: “- Çaresi ne, söyle de kurtulayım bu dertten“ diye karşılık vermiş. Bizim yardımsever ahbap da hemen; “-Boşan be arkadaş; dünyanın sonu değil ya. İnsan dünyaya bir kez gelir! Canını sokakta bulmadın ya!” diye çözümünü söylemiş. “- Bunu hiç düşünmedin mi sen?“ Bizimki cevap vermiş: “-Hiç düşünmez olur muyum?... Boşanacağım boşanmasına da, çalışmaktan zaman bulamıyorum, zaman yok!“   ABDURRAHMAN YİĞİT


    DÜNYANIN YEDİ HARİKASI “Tünaydın Arkadaşlarım. 2995 Keyifli ve huzurlu bir hafta sonu dilerim. Bir grup öğrenciden Günümüz Dünyanın Yedi Harikası’nın neler olduğunu düşündüklerine dair bir liste yapmaları istenir. Aralarında Anlaşmazlıklar çıkmasına rağmen aşağıdakiler en fazla oyu alanlardır: 1) Mısır’ın Büyük Piramitleri 2) Tac Mahal (Taj Mahal) 3) Büyük Kanyon (Grand Canyon) mısır-piramitleri-gizemleri-5 4) Panama Kanalı 5) Empire State Binası 6) St. Peter Bazilikasi (St. Peter's Basilica) 7) Çin Seddi (China's Great Wall) Öğretmen oyları toplarken, sessizce duran bir kız öğrencisinin henüz kağıdını vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine kendi hazırladığı liste ile ilgili bir problem olup olmadığını sorar. Empire_State_Building_from_the_Top_of_the_Rock Kız Öğrenci ise "Evet, biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum" der. Öğretmen de öğrencisine "Peki, söyle bakalım senin listende neler var, belki biz sana yardımcı olabiliriz" der. Kız öğrenci önce duraksar ve sonra okumaya baslar: "Bence Dünyanın Yedi Harikası : 1) görmek 2) duymak 3) dokunmak 4) tatmak 5) hissetmek dokunmak_4fc3bc66 6) gülmek 7) ve sevmek... Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik olur. Basit, sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler. Samimi bir hatırlatma: Hayattaki en değerli şeyler satın alınamayanlardır! Görmekten, duymaktan, dokunmaktan, tatmaktan, hissetmekten, gülmekten ve sevmekten mahrum olmayacağınız bir yaşam dilerim......”(Atilla Saran –Öz Kadıköylüler..)      

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.