25 Aralık 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa17°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt15°C
  • İskele17°C
  • İstanbul14°C
  • Ankara13°C

YİNE CELALLENMİŞSİNİZ MÜNİR BEY…(1/2)

Ayşegül Garabli

07 Eylül 2015 Pazartesi 09:20

Ah Münir Bey ah, Ne bu şiddet, bu celal! Yine, esip gürlemişsiniz. Ne yaptılar size ki; soydaşlarınıza karşı, bu denli kin ve öfkeyle dolusunuz? Ya da ne yapılmadı ki; bu denli celalleniyorsunuz? Türkiye’de, Kıbrıslıların “tembel”, “arsız”, “hırsız”, “nankör”, olduğu algısını yaratmakla ne elde edeceğinizi sanıyorsunuz? Hadi diyelim, sizden önceki büyüklerinizin yarım bıraktığı işi tamamladınız ve Türkiye halkını, Kıbrıslılara düşman ettiniz; size AkPak bir madalya takılacağını mı ümit ediyorsunuz? Yıllarca, Türk- Kürt ayrışımından, hala daha kan dökülüyor. Siz de Kıbrıslı- Türkiyeli ayrımı ile bir iç savaş çığırtkanlığı mı yapıyorsunuz? Sanmam. Bu niyetle yazdığınızı sanmıyorum. Dünyaya baktığınız pencereden görmek istediklerinizi yazdığınızı düşünüyorum. Mesela, “Kıbrıs’ta büyük bir çoğunluk, Türkiye düşmanı” diyorsunuz ya, Buna da gerekçe olarak “Ankara ne paranı, ne de memurunu istemiyoruz” sloganını gösteriyorsunuz ya. Bunun karşılığında da, “Kıbrıslılar hem Türkiye’nin parasını yiyor, hem de Türkiye düşmanlığı yapıyor” diyerek, soydaşlarınızı, “nankör” olarak gösteriyorsunuz ya; işte sizin o nankörlük dediğiniz davranışa, biz, onur, diyoruz. “Ankara, ne paranı ne de memurunu istemiyoruz” demek, sizin gibi, Kıbrıs Türkünü aşağılayanlara, “nankör”, “besleme” ilan edenlere karşı bir isyandır. “”Paranı da, aşağılamanı da istemiyorum” demektir. “Hem üretmeme izin vermiyorsun, hem de bundan dolayı beni suçlayıp, aşağılıyorsun; yeter artık, verme de, gururumla da oynama” demektir. “seçimlerime, hükümetimin kimlerden oluşacağına, dinime, dilime hatta ve hatta, kimin ne iş yapacağına, nereye ne kadar kişi alınacağına, sen karar veriyorsun; sonra da beni iş yapmaz, işe yaramaz, ilan ediyorsun, yeter artık” demektir. “Ben kendi başımın çaresine bakarım, aç da kalsam, aşağılanmadan, onurumla yaşarım” demektir. Kaldı ki, Türkiye yardıma(!) başlamadan önce, üretim de vardı, proje de. Kıbrıs halkının nasıl üretimden koparıldığını, seçim rüşvetlerini ve Türkiye’den gelen paraların nerelere gittiğini, daha önce uzun, uzun yazmıştım. Size tekrar onları anlatacak değilim. Zaten eminim ki, siz benden daha iyi biliyorsunuzdur geçmişi. Ama görünen o ki; bu günü pek bilmiyorsunuz, Gelir düzeyiniz çok yüksek olmalı ki; KKTC’deki gerçek ekonomiden haberiniz yok. Biliyor musunuz ki; şu an KKTC’de çalışanların nerdeyse %80 e yakını asgari ücretle çalışıyor. Buna, “Göç yasasından” sonra giren kamu görevlileri de dahil. Asgari ücret ise, açlık sınırının altında. Hem biliyor musunuz ki;  daha yeni asgari ücrete zam yapıldı ve 4 kişilik bir aile için hesaplanan asgari ücrette kişi başına günlük,40 krş artış yapıldı. Bir umumi tuvalet ücretinin 1 TL olduğu düşünülürse, bu ülkede çalışanların emeğinin, tuvalete yaptıkları kadar bile değeri yok. Yani öyle sizin elinize tutuşturulan kağıtta yazdığı gibi değil hesap.. KKTC’de yaşayanlar, sizin dediğiniz gibi evlerine tonla para götürüp, üstünden “arsızlık” ve “nankörlük” yapmıyor yani. Yazı yarın devam edecek…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.