24 Kasım 2024
  • Lefkoşa14°C
  • Mağusa11°C
  • Girne17°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele11°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara3°C

YILDIZLI SEMALAR

Hatice İNTAÇ

10 Nisan 2016 Pazar 08:00

Uzaktan gelen köpek havlamaları sabahın alacakaranlığını uyandırırken, onların sesine yeni uyanan kuşların akortsuz sesi de eşlik etti, gün başladı. Saatin kaç olduğuna bakmak için uyku sersemliği ile gece lambasının düğmesine uzandım ama oda aydınlanmadı. Belli ki yine elektrikler kesikti. Gayrı ihtiyari sık sık kesilen elektriğe tedbir olsun diye hep etajerin üzerinde, hazır olda bulundurduğum el fenerine uzandı elim. Saate baktım, beş otuzu gösteriyordu. Ne yapılırdı bu saatte? Uykum da açılmıştı. Yatakta dönüp durmanın bir anlamı yoktu kötü düşüncelerin beynimi kemirmesinden başka. Kötü düşünceler!  Bu memleketin hali!.  Daha doğrusu bu memleketin ve insanlarının ne hale getirildiği!. Hele son günlerde bozulan hükümeti yeniden kurmaya hevesli eskilerin hummalı koşuşturması asapları daha da bozup, sinirleri adeta tel gibi gererken güzel şeyler düşünmenin imkânı var mı?

Karamsar düşünceleri biraz olsun ağartmak için pencereyi sonuna kadar açtım. Sabahın tazeliği içimdeki pusu biraz olsun dağıttı. Yıldızlar vardı hala gökyüzünde ve adeta göğe asılmış fenerler gibiydiler. Parlak ve ihtişamlı.. Gökyüzü sanki buralarda daha alçak!. Yıldızların büyüklüğü de herhalde ondan. Yıllarca yaşadığım İstanbul’da yıldızları hiç böyle parlak ve büyük görmemiştim. Acaba mümkün olsaydı bazı çokbilmişler, doyumsuzlar onları da gökyüzünden söküp aralarında paylaşırlar mıydı diye geçti aklımdan bir an. Kendi kendime güldüm. İyi ki mümkün değildi yoksa onu da yaparlardı. Yapmadıkları şey mi?. Dağları, denizleri, ormanları velhasıl yeryüzünü çıkar uğruna mahfedenler yine ayni amaç uğruna bunu da yapmazlar mıydı?  Biz de her zamanki gibi sadece seyreder, sadece konuşurduk.  Kırk yıldır bu adayı bu hale getirenler hala koltuklara oturma onursuzluğunu ve cesaretini gösterebiliyorlarsa bu bizi hiçe saydıkları anlamına gelmiyor mu?

Etraf yavaş yavaş aydınlanırken dağların silueti belirdi.  St. Hilarion kalesinin ışıkları hala yanıyordu. Kalenin ihtişamı netleştikçe düşüncem de yüzyıllar öncesine kaydı. Sanki astral bir yolculukla zaman tünelinden geçtim ve o zamanda yaşamışım gibi kalenin surlarından usulca içeriye süzüldüm.

*****

“Girne'deki kalelerin duvarlarında, geçip giden tarihi hissetmemek mümkün değildir. Beşparmak Dağları'nın kuzey eteklerinde inşa edilmiş St. Hilarion Kalesi'nin burçlarından Girne'nin müthiş manzaraları kuşbakışı seyredilebilir. Girne'ye 10 km uzaklıkta olan St. Hilarion Kalesi'ne çıkan yol düzgün ve güvenilir olmamakla birlikte 700 metre yükseklikte bulunan 480 basamak tırmanılarak kaleye ulaşıldığında insanı büyüleyen bir huzur verir.

Kalenin batısında Karaman ve Lapta köyleri, ufukta Korcamit Burnu bulunmaktadır. Bir harita gibi çizilmiş zeytin ağaçlarından sınırları olan tarlalar, dağların yamaçlarından Akdeniz'in mavi sularına kadar uzanan alanda gözümüze ilk çarpan muhteşem görüntüler arasındadır. Yazın alçak kesimlerde görülen kuru sıcak hava, St. Hilarion'a doğru çıkıldığında yerini serin bir rüzgara bırakır.

İkiz bir burun üzerine inşa edilmiş St. Hilarion Kalesi'nin ismine tarihte 1191 yılında rastlanmıştır. Kale, burada ikamet eden Filistinli St. Hilarion'ı ziyarete gelenlerin artması ile manastıra dönüştürülmüş ve ismini bu azizden almıştır. Bugün kalede, eski manastır kilisesinden kalan bazı kalıntılara rastlamak mümkündür. Manastır, 11. Yüzyılda Türklere karşı korunmak için sağlamlaştırılmıştır. Kıbrıs Adası'nı ve kalelerini bir süre Arslan Yürekli Richard kontrol etmiş 1191 yılında St. Hilarion Kalesini Guy de Lusignan'a teslim etmiştir. Bu dönemde savaşların önemli noktası haline gelen kale, Kıbrıs adasının bağımsızlığı yolunda etkili bir rölü olmuştur.

 St. Hilarion Kalesinde üç ayrı bölüm bulunmaktadır: Kalenin üst bölümü, üzerinde bulunduğu tepenin iki uçlu olması nedeniyle Dydimus (ikizler) olarak bilinmektedir. Orta giriş bölümünde Lüzinyan kapısı yer almakta, burada açılıp kapanan bir köprü bulunmaktadır. Köprünün sağında bugün kubbesi olmayan bir kilise yer almaktadır. En alt bölümünde ise askerler, atlar ve diğer malzemelerin bulunduğu yerler vardır. Doğuda soylu kesim yer alır, batıda ise gündelik odalar bulunmaktadır. Uygarlıkların egemenliği sırasında yaşanan hareketlilikle, bugün Beşparmak Dağları'nın üzerindeki durgunluğu çelişki oluştursa da, doğayla başbaşa kalan kale, hala insanı etkileyecek bir büyüye sahiptir”.   (Alıntı)

Yıldızlar parlaklığını kaybederken, güneşin doğum öncesi kızıllığı sardı her yanı. Yandaki koruluktan buram buram çam kokusu yayıldı. Doğa ne kadar muhteşem!  Ne kadar düzenli! Onu yaratana şükretmemek mümkün mü?..         

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.