YILBAŞILIKLAR…
Ediz TUNCEL
09 Ocak 2017 Pazartesi 08:05
2016 biterken temennimiz bu yılda yaşanan kötülüklerin 2017’de de yaşanmamasıydı.
Ancak hiç de öyle olmadı, daha yeni yıla girer girmez Türkiye bir terör saldırısıyla sarsıldı, şeytanın piçlerinden bir insan müsveddesi ortalığı kana buladı ve elini kolunu sallaya sallaya ortadan kayboldu, yılbaşı da zehir oldu.
2016’da yaşananlar, Fetöcü darbe de dahil, Türkiye’de akıl almaz boyutta bir güvenlik açığı olduğunu tüm sebepleriyle birlikte ortaya çıkardı.
Manzara netleşti, Fetö, PKK/PYD ve IŞİD’in Türkiye’yi eş zamanlı ve birbiri arkasına hedef almalarının tesadüf olmadığı ortaya çıktı.
Tüm bu pisliklerin baş yaratıcısı ABD ise, ABD vatandaşlarının hedef gösterilmesinden “sıkıntı duyuyormuş” efendim!
TC Başbakanı Binali Yıldırım’ın ABD’nin sıkıntısına cevabı ise çok net oldu: “Zevzeklik etmeyin!”
……..
Obama efendinin ayak takımı bol bol döktürüyor, Rusya ABD seçimlerine müdahale etmiş da seçimi Trump kazanmış.
Vay efendim, vay da ne vay!
Koskoca ABD’nin düştüğü hallere bak sen.
Tüm dünyada darbeler yapan, seçimlere müdahale eden Amerikacığım bu sefer kendi seçimlerine müdahale edildi diye derde düştü, güler misiniz, ağlar mısınız.
Eğer gerçekten Rusya ABD seçimlerine müdahil olduysa ve seçim sonuçlarının değişmesine de vesile olduysa, bravo Rusya’ya! Ve, keza, yuh olsun Obama ve istihbarat tayfasına…Kapatsınlar dükkanı da gitsinler, Beyaz Saray da züccaciyeci dükkanı olsun!
Trump’a gelince, deli dolu hallerine rağmen, en azından son elli yıldaki gelmiş geçmiş tüm ABD başkanlarından daha akıllı biri olduğunu daha başından ortaya koydu ve hem Rusya gibi rakip ülkelere kucağını açtı, hem de ABD içinde çöreklenmiş, ama dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda kasıp kavuran statükocuları temizleyeceği mesajını verdi…
Gerekçesi de çok haklı: ABD Büyük Ortadoğu Projesi denen rezillikler ve katliamlar projesine tam 6 trilyon dolar harcamış!
Trump, bu parayla ABD’yi baştan aşağı iki kere tekrardan yapardık diyor…
Mesaj açık, bir avuç çakal kandan ve petrolden beslensin diye dünya çok acı bedeller ödüyor, sırf bu çakallar tayfasının ceplerine üç kuruş girsin diye maddi ve manevi kayıpların haddi hesabı yok…
Trump da bu düzeni değiştireceğinin sinyalini veriyor.
Lakin, statükonun avantacı çakalları avantalarından kolay kolay vazgeçmezler, umarım sonu Kenedy gibi olmaz.
*****
Bizim hükümet yeni yıla girerken, tabir-i caizse, iğneden ipliğe herşeye zam oturttu.
Bu zamlar gerekli miydi? Kesinlikle değildi, sadece alışılagelmiş olarak her yılbaşından hemen sonra yapılan zamları biraz erkene çektiler, oldu da bitti maşallah…
Dövizin yükselmesi ise başlıca gerekçeleri!
Döviz düştüğünde hiçbir mal ve hizmet ucuzlamıyor, ama yükseldiğinde en son kaldığı yerden tam gaz zamlara devam ediliyor.
Kısacası, döviz yükselmesinden dolayı zamların kaynaklandığı gerekçesi tam bir palavradır.
Memlekette, sadece kaostan beslenen ve ekonomik durum battıkça onların karları tam tersine artan bir avuç kan emiciye hizmet eden düzen de, böyle başa böyle traş misali, aynen devam ediyor.
*****
Akıllara zarar eylemlerine devam eden KTÖS evlere şenlik bir ajanda çıkardı, yer yerinden oynadı.
Neymiş efendim, 74 öncesinde bazı Kıbrıslı Türkler TMT zihniyetine ters düştükleri için TMT tarafından öldürülmüşler.
Sanki bilmezdik bu işlerin böyle gittiğini da, KTÖS’den öğreneceğimiz eksik kaldıydı!
KTÖS’ün başında duranlar gitsinler derslerini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk TC büyükelçisi Emin Dirvana’dan alsınlar…
Emin Dirvana zaten kimin ne halt olduğunu, ne haltlar yediğini ilk ve en resmi ağızdan yazıp söylemişti, hem de en cesurane şekilde.
Elli sene sonra malumun beyanı kime ne fayda getirir, ortada hesap soracak kimse de kalmadı!
Hade hesap soracak birileri kalmış olsa, amenna derim, ama o da yok!
Kıbrıslı Türkler ve Rumlar bir anlaşmaya doğru giderken bu yapılan bir tek amaca hizmet eder, o da Rumların yediği haltları örtbas etmek, Türklerin yediği haltların sanki Rumların yediği haltlardan çok daha büyük haltmış gibi bir algı yaratmak!
Evet, KTÖS’ün malum ajandası ile “yediği halt” da bir tek amaca hizmet eder, algı yaratmak!
Eğer KTÖS, şu malum ajandasında Rumların ve EOKA’cıların kendi halklarına, kendi insanlarına, ve keza, Kıbrıslı Türklere karşı işledikleri alçakça cinayetleri “aynı ağırlıkla” ajandasında vurgulasaydı ve her iki tarafın da ABD emperyalizminin ayak takımı uzantılarını ifşa etseydi, bu ayak takımının arkasındaki esas gücün kim olduğunu, hem Kıbrıs’ı hem de Kıbrıs’ın dahil olduğu coğrafyayı kan gölüne döndüren esas gücün kim olduğunu açıklasaydı (tabi açıklayacak yürek varsa), anlardım…
Kimse kusura bakmasın, geldiğimiz günde KTÖS bir sendika olma özelliğini çoktan kaybetmiştir, sendika kılıfı altında bir algı yaratma organizasyonuna dönüşmüştür.
Bu noktada, iddialarının gerçeklik payını hiç tartışmıyorum bile, öyle ki, bir algı mekanizması olarak çalışan bir varlığın nın ortaya koyduğu olgular, gerçek olsalar bile, esas amaçları algı yaratmak, hedef saptırmak ve manipülasyon yapmak olduğu için hiçbir zaman gerçek olarak kabul edilemezler…
Açık ve net mi KTÖS temsilcileri! Lafgüzarlık kabak tadı verdi artık!
****
Serdar Denktaş kendince “hayır” kampanyası düzenlemeye devam etsin (ki günün sonunda Denktaş’ı haklı çıkaracak gelişmeler de olabilir), son tango için Cumhurbaşkanı Akıncı ve “ekibi” Cenevre yollarına düştü…
Belli ki öngörülen senaryoda son nokta konmak üzere, hatta, mevcut duruma bakıldığında konmuş bile kabul edilebilir.
Kıbrıs sorununu Kıbrıs’da çözmek varken Cenevre’de, orda burda dolanmanın anlamı nedir, onu da anlamış değilim ya!
Aslında “anlamının” ne olduğunu biliyorum da anlamamazlığa geliyorum, orası da ayrı mesele!
Son iki yıldaki sürece baktığımızda, sürecin nasıl gittiğini tam anlamıyla takip edemedik, çoğu şeyi de Rum tarafındaki basından öğrendik.
Bu süreçte, Cumhurbaşkanlığında basınla ilişkilerden sorumlu olanlar Kıbrıs Türk basınıyla ilişkilerini keyfi bir şekilde yürüttü, “adamına” göre davrandı…
Sandılar ki ilelebet o sarayda keyif sürecekler…
Sürsünler bakalım keyiflerini, sürebildikleri kadar.
Cumhurbaşkanı da neyin ne olduğunu çoğu zaman sır gibi sakladı, arada bir “kendince gerektiği kadarını” paylaştı…
Sonuçta, Cumhurbaşkanı kendince Kıbrıslı Türkler için en iyisini kendisinin yaptığını sanabilir, belki öyledir de, ancak yaptığı işin ve süreci getirdiği noktanın gerçekten faydalı bir sonuç olup olmadığına karar verecek olan kendisi olmayacak.
Günün sonunda, Rum tarafının rahatlığına ve bizim tarafta, başta Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından arada bir atılan hamaset nutuklarına baktığımda, ki Cumhurbaşkanı Akıncı’nın özellikle de Rumları suçlayan bazı söylemlerini tamamen hedef şaşırtma amaçlı olarak görüyorum, anlaşma taslağı tüm açıklığıyla karşımıza konduğunda, ortaya hiç hoş olmayan şeyler çıkacağı ve bir oldu bitti ile karşı karşıya kalabileceğimiz konusunda çok ciddi endişelerim olduğunu saklayamıyorum.
Cumhurbaşkanı Akıncı şu meşhur “ekibini” ülkedeki tüm paydaşlardan, turizmcilerden, ekonomistlerden, eğitimcilerden, sağlıkcılardan, basıncılardan, bankacılardan, tarımcılardan, siyasi partilerden, askerden, polisten, v.s. temsilciler bulundurarak oluştursaydı, kısacası her sektörden bir temsilcinin bulunacağı bir komite oluştursaydı, ve ülkenin tüm bu paydaşların görüşlerini de görüşme sürecinde eş zamanlı olarak dikkate alsaydı, bütünlüklü bir ekiple çözüm çalışmalarını yürütseydi, endişelerim daha az olurdu.
Ancak kendi seçtiği, hangi kriterlere göre seçtiği ise belli olmayan ekibiyle tek adamcılığı oynamayı tercih etti, ki bu tarzın da geçmişte hiçbir hayrını görmedik…
Umarım 2017’de önümüze gelecek olan anlaşma, daha yer yemez bizi ölümcül şekilde zehirleyecek bir formül içermez.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.