YETER Kİ ONURSUZ OLMASIN SUNULAN YAŞAM…
Ayşegül Garabli
20 Temmuz 2015 Pazartesi 12:39
Geçen yıl bu zamanlar yine bir telaş vardı. Bir yanda, seçim için, adayların koşuşturmaları, diğer yanda da “Şafak Nöbeti” tartışmaları vardı. Bu yıl da, Ramazan Bayramı ile, 20 Temmuz törenleri iç içe girdi. Kimileri bayram yoğunluğundayken, kimileri de “Şafak Nöbeti” telaşı yaşıyor. “Şafak Nöbeti” tartışmaları ise, geçen yılki tartışmaların aynısı. Bir taraf, “20 Temmuz 1974 çıkarması, Yunan cuntasının, emellerini sona erişidir, o yüzden, bayram havasında kutlanmalı” derken; Diğer taraf, “Bayram havasında kutlama yapmak, şehitlerin ruhuna saygısızlıktır” diyerek kutlamalara karşı çıkıyor. Her iki tarafın görüşlerine de saygı duyabilirdim; şayet samimi olsalardı. Ama ne yazık ki, her iki taraf da, şehitler üzerinden siyasi rant peşinde. Bir taraf, şehitler üzerinden “ milliyetçilik” politikası güderken; diğer taraf da, şehitleri kullanıp, “işgal” politikası yapıyor. 20 Temmuz 1974 Çıkarması yanlış mıydı? O günkü koşullarda yapılması gerekendi ve doğru bir karardı. Yanlış olan, 1974 çıkarası sonrasında Türkiye Hükümetlerinin, Kıbrıs konusundaki politikaları ve bu politikalara, Kıbrıslı politikacıların, çıkar uğruna ses çıkarmayışlarıydı. Ayşe’nin tatile çıkışı doğruydu ama, bu tatilin kalıcı ikametgaha dönüşmesi yanlıştı. Fakat buna, samimi bir şekilde, karşı çıkan da olmadı pek. KKTC, üretimden koparılıp, “memur devletine” dönüştürülürken, ya da “ kuraklık parasıydı”, “doğrudan gelir desteğiydi” gibi oyunlarla ,tarım bitirilip, insanlar bağımlı hale getirildiği zaman, kimse ses çıkarmadı. Alan memnundu veren memnundu. Politikacıların da işine geliyordu bu durum. Eğitim, yok edilip, sorgulamayan, itaatkar gençlik yetiştirilmek istendiği zaman de kimseler oralı olmadı. Çocukların, el ayak içerisinde olmayıp, vakitlerini okulda geçirmeleri yeterli geldi. Peki ya nüfus taşıması yapıldığında? İnsanlar, getirilip, kaçak olarak çalıştırıldığında , sonuçtan kimse endişe etmedi. Sosyal Güvenlik Yasası ile, özel olsun, remi olsun tüm çalışanlar,modern köle haline getirildiğinde,ses çıktımı. Peki bütün bunlar olurken, “milliyetçiler” ile, “işgal karşıtları” neredeydi? Bir ülkeye bunların yapılması, ülkeye ve millete ihanet değil miydi? İster KKTC diye ayrı bir devlet olarak kabul edilsin, isterse de, Kıbrıs Cumhuriyetinin bir parçası olarak görülsün, ne fark eder, her iki durumda da, yok olup giden, Kıbrıs’ın Kuzeyi değil mi? Her iki taraf da, bu ülkenin, kendilerine ait olduğu savunuyor ve nasıl yönetileceğinin kavgasını veriyor. Oysa sorun, yönetim şeklinin çok daha ötesinde. Sorun, KKTC’yi yaşatmak sorunu değil. Sorun, “KKTC’yi yaşatacağız” kisvesine bürünüp, halkın milli duygularını kullanarak, adayı uyuşturucu, kara para , fuhuş ve kumar cehennemine çeviren lanet güçler sorunudur. “KKTC’yi yaşatacağız” argümanı ile, dünyadan izole edilen, bu minicik ülkenin gençliği, bu perdenin gerisinde yaşananlarla yok ediliyor. İşte asıl sorun bu. Asıl sorun, KKTC’yi yaşatacağız diyenlerin, gençleri KKTC üzerinde uyuşturucu ile yavaş yavaş öldürenleri yaşatıp; gençleri yaşatmayı başaramayışları. Gençleri Göç yoluna sürükleyen, şartları yaşatıp, gençleri ülkelerinde yaşatamayışları. Aynı şekilde sorun sadece “ işgal var” diyerek, olan tüm bu sorunların sorumluluklarından kaçma sorunudur. Sorun, geleceği sağlıklı bir şekilde inşaa edecek politikaların üretilmemesi ya da üretilmek istenmemesi sorunudur. Her iki taraf da “çatının” nasıl olacağı peşinde. Ama asıl sorun, temelin çöktüğü sorunudur. O yüzden; Ne sabaha kadar vur patlasın, çal oynasın, kutlama yapmak; ne de yapılan kutlamalara karşı gelmek önemli değil. Önemli olan, ayakları üzerinde duran bir halk olmanın mücadelesini verip, hep birlikte, bunu kutlayacak günlere gelmek. Yoksa, istiyorlarsa, 365 gün, istedikleri her kutlamayı yapsınlar; yeter ki, kutlamaları, politik malzeme yapmasınlar. Yeter ki, onursuz olmasın, kutlamalarla yaşanan hayat. Bu halkın, “vatan, millet, Sakarya” üzerinden yapılan politikalara da; “işgal” söylemleri üzerinden yapılan politikalara da , karnı tok artık. Bu millet, gerçeklerle yüzleşip, çareler üretecek, onuruyla yaşayabileceği, günleri getirecek politikalara hasret. Bu halk, onurlu bir yaşam için yapılacak kutlamaların, onur nöbetini tutmaya hazır. Yeter ki; onursuz olmasın, sunulan yaşam…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.