YENİDEN MERHABA..
Arif Alasya
07 Ağustos 2017 Pazartesi 09:37
Onsekiz günlük aradan sonra yine sizlerleyim.
Bu sürede iyi tatil yaptım diyebilirim. Keyfince sürdüğüm tatilde maşalalh memlekette haber tükenmemiş. Her gün belki da her saat haber çıkan ender ülkelerdeniz. Benim gibi köşe yazarları yazı yamakta hiç zorlanmazlar. Çünkü çivisi çoktan çıkmış bir ülkede yaşıyoruz.
Haberlerimizin kaynağı da hep bu çivisi çıkmış ülkede çivisi çakılı diye kendi kendilerini aldatanlardan çıkıyor.
Özellikle seçilmişler neden seçildiklerinin bile farkında olmadan ahkâm kesmekten geri durmazlar. Hâlbuki onları seçen seçmenin tamamı onlardan ülke yararına bir şey beklediklerinden değil kendileri veya aileleri için bir şey istediklerinden oy vermektedirler.
Eskiden ideolojik olarak da sandığa giden bir seçmen takımı vardı fakat şimdilerde özellikle 2000’li yıllardan itibaren onlar da artık sandığa ideolojik olarak gitmekten vazgeçtiler. Zaten bu nedenle seçimlerde katılım %60 civarında seyretmektedir. Gidenler da oylarını artık partilere değil karma olarak kullanmakta yani eş dost hikâyesi.
Tatilde ilk dikkatimi çeken Asgari ücret ve mamura yapılan HP uygulaması oldu. Çünkü bu iki uygulama ekonomimizin nasıl çöktüğünü, insanlar arasındaki ayırımcılığı her geçen yıl nasıl arttığını anlatacak gerçek verilerdir.
Bu gün Asgari ücretin değerlendirmesi ile başlayacağım.
Yıllardır ne zaman asgari ücret belirlense ülkede bir fırtına kopuyor. Deveye sormuşlar deden boynun eğri diye o da cevap vermiş nerem doğru ki…
Asgari ücret tespit komisyonunun oluşumunda hata var mı yok.
Hükümet-İşveren-Sendika üçlüsü. Yani her kesimden temsilci hata nerede?
Her dönemde Hükümet temsilcisi olduğu işverenin yanında yer alıp çalışanın yanında yer almaması.
Bu kadarla da bitmiyor işçi fonları olan Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı fonlarının yönetim kurullarında da ayni üçlü var. Bunlar ne mi yapıyor? İşçinin parasını Bankalara ve Hükümete peşkeş çekiyor. Sonra da battık gittik diye feveran ediyorlar.
Asgari ücret artışındaki kriterler doğru mu?
Bu aranan kıstaslara göre doru olabilir. Kriteriniz dört kişilik bir ailenin açlık sınırını belirlemekse sepeti ona göre oluşturursunuz. Yok, eğer bireysel geçim endeksi olarak belirlersinin sepeti ona göre oluşturursunuz.
Fakat sonuçta hangi sepetten hareket ederseniz edin İşveren temsilcisinin dediği olacaktır. Çünkü bu ücreti onlar ödeyecektir.
Temelde bu sonucu ülkedeki ekonomik yapı olarak neyi hedeflediğinize bağlı.
Maalesef ülkemizde özellikle paketlerle yönetilmeye başladığımızdan beri çalışanların hakları budanarak devlet bütçesinin yeterliliği politikası güdülmektedir.
Uygulanan bu politika ile çalışanın cebindeki para azaltılmakta bu nedenle neredeyse çalışanlar genel gereksinimlerini bile karşılayamaz duruma gelmektedir.
İşte bu nedenle Banka borçlanmaları artmakta ve Bankalar her yıl karlarını bilmem kaç kat katlamaktadırlar. Nerdeyse KKTC toprağının büyük bir kısmı Bankalara ipoteklidir.
Çalışanın cebindeki para azaldığı için esnafa harcayacağı para da düşmekte sonunda da Esnaflar da iflas kuyruğuna girmektedir. Tabi ki girmeden önce onlar da Bankaların kucağına düşmektedir. Zaman zaman kurtarma kredisi olarak Hükümetlerin ortaya koyduğu Esnaf Kredileri Esnafın özel Bankalara olan borç faizleri için harcanmaktadır. Bu güne kadar hiçbir hükümet geri dönmeyen Esnaf kredilerini açıklamamıştır.
İşte bu nedenle işveren kendilerini garantiye almak adına asgari ücretin artmasına sıcak bakmamaktadır.
Ortada iki haklı taraf İşveren ve Çalışandır. Yegâne suçlu devlettir.
Devletin ekonomik politikası yoktur. Kendisine paketlerle emredilen yapılmaktadır. Paket uygulamalarının başladığı tarihlerde Devlete ‘’Siz üretmekten vazgeçin biz sizi besleriz’’denmiş ve uygulama bu yönde geliştirilmiştir.
Düşünün üretmeyen KDV ihracatı yapmayan sadece devlet gelirlerini fonlara, harçlara ve yardımlara bağlamış bir ekonomik düzen.
Dış ticaret açığı hiçbir ülkede olmayan boyutta.
Dış ticaret açığını kapatacak iki ana sektör Turizm ve Eğitim vergiden muaf, Nereden buldun yasası yok, Faiz yasası yok, üstelik şirketlerin bilançoları ancak kuşku duyulursa incelenir, Vergi kaçırmanın cezasını bilen var mı?
İşte Hükümetlerin ana politikalarındaki duyarsızlığı ve de ısrarla çalışanın cebindeki parayı azaltma politikaları özellikle özel sektörde çalışanı mağdur etmektedir.
Üretime inatla devam eden kuruluşlarımız Türkiye'deki benzer üretim yapan firmaların reklam ve fiyat bombardımanı altında ezilmeleri bir yana Türkiye'ye ihracata kalkışmaları halinde iflasla karşı karşıya kalmaktadırlar. Malları sadece Mersin gümrüğüne kadar ulaşmakta daha ileri gidememektedir.
Bütün bu çarpık ekonominin sonucu olan hep asgari ücretliye olmakta ve ücretleri geçim endeksi olarak değil açlık endeksi olarak ortaya çıkmaktadır.(Sonraki yazım. Memur maaşlar)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.