25 Ekim 2024
  • Lefkoşa21°C
  • Mağusa24°C
  • Girne24°C
  • Güzelyurt20°C
  • İskele24°C
  • İstanbul15°C
  • Ankara9°C

YENİ BİR YOLCULUK LÂZIM

Hatice İNTAÇ

14 Haziran 2015 Pazar 08:30

Kendimi de aldım geldim Mahzun kaldı anılarım o şehirde Ben onlardan mahrum Şimdi uzak bir sahil kasabasında Yalnızlığın buruk tadı yaşantımda Ulaşılmaz özlemlerin hayali Bende takılı kaldı.   Mecburi terk etmelere aşina yürek Korkar mı gönül incinmelerinden Bu yüzden Yeni hikâyeler bulmalı bu saatten sonra Yeni görüntüler yeni kokular.   Yeni bir yolculuk lâzım Yaşamak için mecburi bir dönüş Biraz tutkuya ve aldatmacaya Ve sarılmak onlarla beraber Kıyıda köşede kalmış Birkaç umuda…                                             ( Bu yüzden adlı şiirimden) Onbeş gün önce doğup büyüdüğüm Baf-Kasabası ziyaretimden sonra dönüp dolaşıp bu dizelere takılıyorum istemeden. “Yeni bir ülke bulamazsın/Başka bir deniz bulamazsın/Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene ayni sokaklarda dolaşacaksın/Ayni mahallede kocayacaksın/Ayni evlerde kır düşecek saçlarına….” Konstantinos Kavafis’e ait bu dizelerde kendi duygularımı buluyorum bu son günlerde. Bu duyguyu anlatmak o kadar zor ki!.. Yıllarca hayalini kurduğun, dönmek için sabırsızlandığın,ömrünün en güzel yılları  olan çocukluğunu ve gençliğini geçirdiğin yere, topraklara dönmek ve hayalinde kalanları bulamamak!.. Gerçi şairin dediği yeri bulmak; hele oralarda yaşamak artık mümkün değil. Oralar ne yazık ki artık anılarda yaşayacak. Ama ne yazık ki ayni memleketin toprağı deyip alışmaya çalıştığımız yerlerde de nedense bir türlü huzur bulamadık. Buldurmadılar!.. 1983 te dünya devletleri tarafından meşruluğu hâlâ kabul edilmeyen; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyinde yaşayan Kıbrıs Rum yönetimi toprakları içerisinde sayılan ve Türkiye’nin işgali altında olduğu iddia edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurduk kurmasına da ne kazandık yıllardır yerimizde saymaktan, arpa boyu yol gidememekten başka?.. Tanınmayı bir yana bırakalım da; kendi sınırlarımız içindeki durumumuz iyiye mi gitti? Devlet olduk. Bunun gereği olarak da bizi temsil edecek adil ve tarafsız olacaklarına inandığımız insanları seçtik. Milletvekili, bakan yaptık ama değişen bir şey olmadığı gibi her gün biraz daha çamura battık. Batırıldık!  Birkaçını aralarından tenzih etsek de geneli mevkilerini, iktidarlarını kendilerine, yakınlarına çıkar sağlamak için kullandılar. Oy toplayıp koltuklarına iyice yerleşmek için dışarıdan gelenleri habire vatandaş yaparken bu adanın gerçek sahiplerini işsizlikten, adaletsizlikten memleketlerini terk etmek zorunda bıraktılar. Bugün yerli halk burada yaşayan nüfusun üçte biri bile değilse bunun müsebbipleri kim?... Yıllardır ayni kısır döngü devam ediyor. Maşallah iktidara gelenler gidenleri aratmıyor, hemencecik benzeşiyorlar. Esasen yeni gelenler çok az. Eskiler bir gidiyor, bir geliyor. Ayni yüzler, ayni icraatlar sürüp gidiyor. Memleketin akıbetini, halkın ihtiyaçlarını, geleceğini düşünen yok. Ne mi yapıyorlar?.. Kumarhaneler, bet ofisler, gece kulüpleri açıyorlar. Resepsiyonlara katılıyorlar, açılışlarda kurdele kesiyorlar, lüks arabalarda dolaşıyorlar, küçük dağları ben yarattım misali daha dün oy dilenciliği yaptıkları insanlara hava atıyorlar. İş seyahati diye bakanlar kurulu kararı çıkarttırıp özel işleri için ceplerinden bir kuruş harcamadan bol bol yurt dışı gezileri yapıyorlar. Beş yıldızlı otellerin süit odalarında konaklıyorlar, ( Hele İstanbul’a gelenlerin bazıları odalarının adaları görmesini şart koşuyorlar) en lüks lokantalarda ağırlanıyorlar. Eeee…Hakları değil mi?.. Devlet işleriyle uğraşmaktan yoruluyorlar. Seyahat kararları uyduruk sebeplerle çok da kolay çıkıyor Bakanlar Kurulundan. Bugün sanaysa yarın bana misali yani. Kimin kimi kınayacak yüzü var?.. “Tencere dibin kara, seninki benden kara” misali. Hal böyle iken; bu saltanat yaşanırken koltuklarından kalkmak istemeyişlerinde haklı değiller mi sizce? Bunları şimdi herkes biliyor da ben çoktan beri biliyorum. İst. Başkonsolosluğunda çalıştığım yıllarda buna hep tanık oldum. Usulsüz gelişlerinde bu muteber şahıslara mecburen refakat ettim. Bazen karşı da çıktım ve bunun cezasını görevim bitip geri döndüğümde gördüm. İlgili bakanlıktan gördüğüm haksızlıktan dolayı zamanından önce emekli oldum. *** Bu kaçıncı diyor iç sesim; bu kaçıncı hayal sukutu!. Ayrılmak zorunda kaldığın yerlere ümitlerle dönmek ve döndüğüne döneceğine pişman olmak.. Tıpkı kökleri kurumuş bir ağaç gibi muallakta kalan gövden ve dallarınla nefes almaya, can çekişerek yaşamaya çalışmak!.. Artık sarılacak anıları bile kalmamak!. Tarihsiz kalmak!.. Geldiğin yerden getirdiğin hikâyen bir nebze bile değil ruhunda açılan bu koca yaraya merhem olmaya.  Gelmeseydim keşke dersin;  hayallerine, gelmekle ihanet ettiğini düşünürsün. Artık hayalsiz kaldığına yanarsın. Bir ütopya olarak kalsaydı bu ada dersin. Keşke itakiye hiç ulaşmasaydım dersin. Keşke o kadar değişmeseydi, keşke ben değişmeseydim dersin. Keşke keşke!.. Keşkeler pişmanlıkların ifadesidir ama artık pişman olunmuşu telâfi olanağı da yoktur. Hayata tutunmak için teselliler lazım bu saatten sonra hatta bu biraz aldatmacayla bile olsa. Belki biraz şarkı, biraz şiir ve hüzün!… Yetmeli!. Yetmek zorunda!.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.