24 Kasım 2024
  • Lefkoşa12°C
  • Mağusa12°C
  • Girne14°C
  • Güzelyurt11°C
  • İskele12°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara0°C

YAZMAYACAĞIM VE YAZACAĞIM

Arif Alasya

30 Eylül 2016 Cuma 12:26

Geçtiğimiz haftanın gündemi yaklaşık bir yıldır beklediğimiz New York zirvesiydi.

Bir yılı aşkın bir süredir hep olumlu gelişmelerin yaşandığı, tarafların 11 Şubat belgesi rehberliğinde ciddi görüşmeler yapıldığı, hatta son zamanlarda 11 Şubat belgesindeki altı başlıktan dördünde neredeyse uzlaşıldığı geriye kalan iki konunun toprak ve garantilerin fikirsel olarak tartışıldığı sonucun ise beşli zirvede çözülmesi hususunda da anlaşıldığı izlenimi noktasındaydı.

Ben de bu düşüncedeydim. Bu nedenle New York zirvesini çok ciddiye almıştım ve galiba çok şey beklemişim.

New York’a gidilecek süreçte BM,AB,Türkiye,Yunanistan hatta ve hatta Rusya cephesinden de olumlu sinyaller alınmaktaydı.

New York’da gördüğüm tablo bu izlenimlerimden çok çok farklı bir boyutta gerçekleşmiştir.

Ben de dahil İyi niyetli düşünenler söylenenler içinden olumlu cümleleri da sayfalarımıza taşıdık.

Gelinen noktada artık üç aylık bir bekleme dönemine girdik. Bu süre içerisinde Akıncı’nın yine ayni gayretle sorunun çözümüne gayret göstereceğimden hiç kuşkum yoktur.

Ben de bu üç aylık sürede konu hakkında bir şey yazmamaya karar verdim, sadece gelişmeleri not edeceğim.

Sonuç zaten belli ya çözüm için ciddi gelişme ya da Kaf dağının arkasına.

Bu çözümsüzlük sürecinde zil çalıp oynayanlara gelince. Onların tek derdi statükonun devamı ve bu düzenden nemalanmanın sürdürülmesi.

Bizler Kıbrıs konusunda düşünce üretmeye çalışırken onlar da devleti üleşmede çok çok mesafe kaydediyorlar.

Mecliste karar üreterek uygulamaya koymaları gereken uygulamaları kanun hükmünde kararname ile yürürlüğe koyuyorlar.

Nerdeyse üçlü kararname ile müşavir yaratma son süratle devam ediyor. Önce dedeler, sonra çocuklar şimdi da torunları bu mamaya konuyorlar. Halkımız bilmelidir ki bu yönde yapılan her atama statükonun devamına atılan yeni bir perçin olmaktadır.

Devletin olmayan gelirlerinden makam gösterişi için Mercedesler alınmıştır. Alınan bu araçlardan da Devletin kazançlı çıktığını iddia eden bir Maliye Bakanı vardır. Neymiş hiç masraf etmeden her 30 bin Km’de değiştirilecekmiş. Peki yani bu şirket Devletin gözüne kaşına mı bu kıyağı geçmektedir. Yoksa gümrüklemeden elde edeceği büyük bir kıyak mı vardır.

Su, Limanlar Telefon gibi elimizde son kalan son kurum ve kaynaklarımız peşkeşe hazırlanılmaktadır. Bunların kolayca sağlanması için Hükümetin iç borçlarını ödemek için eskiden gıdım gıdım Türkiye tarafından verilen paranın şimdilerde bol bol verildiğini görmekteyiz.

Bu güne kadar ülke planlaması yapılmayan KKTC’de emirnameler ile her hükümet dilediğini yapmış şimdi ayni şekilde nerdeyse yeşile, denize hasret kalacağımız uygulamalar yapılmaktadır.

Beşparmak dağlarının parmak sayısı nerdeyse dörde indirgendi. Bir müddet sonra Değirmenlikte deniz kenarlarına dikilen beş yıldızlı görünür hale gelecektir.

Artık iç meselelere dönüp onları yazmaya çalışacağım.

Tabi şunu da belirtmem gerekir. Kıbrıs sorununu çözmek İç meseleleri çözmeden daha kolay.

Bunun da bilincinde olmamız gerek.

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.