YAZIK Kİ NE YAZIK...
Ediz TUNCEL
07 Kasım 2019 Perşembe 10:26
Kaç kez aynı şeyleri yazdım bilemiyorum.
Bir Kıbrıslı Türk olmak benim için artık bir anlam ifade etmiyor.
Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu bir zamanlar ölümüne bağlı ve savunucusu olduğum Kıbrıs Türk değerlerine ve bu ülkeye acımasızca ihanet ettiler.
Halk ve siyasiler el ele vererek bu işi gerçekten başardılar, herşeyi ama herşeyi, bu küçücük ülkenin her türlü maddi ve manevi değerini kokuşturdular, mahvettiler, yok ettiler...
Artık köşe yazılarını da eski sıklıkta yazmıyorsun diye sitem eden okuyucularım ve arkadaşlarım, siz söyleyin, neyi yazayım, yazdıkça birşey mi değişiyor...
Alın size bazı siyasi çarpıklıklardan bazı örnekler, ve ben değil, becerebiliyorsanız, siz sorgulayın...
Eski Eserler Dairesi’ne bağlı Soli Antik Tiyatrosu’nda bir görevli sahte bilet satışı yaparak görevini suistimal ediyormuş...
Kudret Özersay bu olayın üzerine mal bulmuş mağrubi gibi balıklama atladı ve sosyal medyadaki hesabından şovunu yapıverdi...
Davranışı tam da tipik bir Kudret Özersay klasiği...
Peki olay ne?
Görevli memur sahte bilet satıyor, vatandaş da olayı farkediyor, gidip diğer memurlara derdini anlatıyor, o memurlar da şikayetin doğruluğunu tesbit edip, olayı polise intikal ettiriyor.
Eğer vatandaş kendisine verilen biletten gidip şikayetçi olmasaydı, şikayeti alan memurlar da dikkatli davranmasaydı ve görevleri gereği olayı polise intikal ettirmeseydi, bu olay ortaya çıkmayacaktı...
Aslında sıradan bir olay, biri görevini suistimal ediyor, ilgili memurların bu olaydan haberi oluyor, hemen gereğini yapıyorlar ve polise intikal ettiriyorlar.
Pek Dışişleri Bakanı olup da Eski Eserler Dairesi’ni hangi akla hizmettir anlaşılmaz bir şekilde kendisine bağlayan bu “Beyfendi” ne yapıyor???
Beyfendi sanki kendisi ya da partisi bu işi yapmış gibi hemen sosyal medya hesabından ballandıra ballandıra olayı sahipleniyor…
Hade, madem öyle, HP görevdeyken bugüne kadar görevini suistimal edip de devleti zarara uğratanların hepsinden hesap sor…
Başta, kendi Ulaştırma Bakanı’ndan başla…
Bütün uyarılara rağmen tam bir ucube şeklinde yapılan ve halen de öyle olan Girne-Lefkoşa yolundaki rezilliğin ve ölen dört gencin hesabını sorabilirsen kendi Ulaştırma Bakanı’ndan sor, sonra konuşmaya başla…
Memur doğru bir iş yapınca sahiplenen ve şovunu yapan sen oluyorsun ama sen ve senin adamların insan canına mal olan hatalar yapınca gık yok!
………………..
Bir başka konu, savaş karşıtı bir söyleminde açıklık getirmediği bir nokta nedeniyle kendisini rakip gören siyasiler ve ne söylediğini neresinden anladığı anlaşılamayan bazı “tahta kafalı” klavye kahramanları tarafından linç edilen CB Akıncı, birkaç sene önce mevkisinin gücünü kullanarak ve kılavuz kargalarının aklına güvenerek YÖDAK Başkanı Hüseyin Gökçekuş’u itibarını ve insanlık onurunu da resmen katlederek, görevinden almıştı.
Hüseyin Gökçekuş da bu olayı mahkemeye taşımış ve hakkını aramıştı.
Köşe yazarı olarak ben de, koskoca KKTC basınında bir tek ben, ki her zaman dile getiririm ki bu basın masın değil, tam bir güdümlü güruhtur, CB Akıncı’nın yaptığının hukuken ve etik anlamda tamamen yanlış ve hatalı olduğunu yazmıştım, güdümlü güruh ise Hüseyin Gökçekuş’a saldırmıştı, hatta linç etmişti…
Mahkeme şimdi Gökçekuş’u haklı buldu, CB Akıncı’nın yaptığı işlemin de külliyen hatalı olduğuna karar Verdi…
Eeeee!!!! Şimdi ne olacak????
CB Akıncı çıkıp da özür dileyecek mi, o zaman basında Hüseyin Gökçekuş’a saldıran “güdümlü kalemşörler” özür dileyecek mi, yoksa attığımız çamur yanımıza kar mı kalsın diyecekler!!!
Peki ya siyasiler ne diyecek, zamanında Gökçekuş’un katledilmesine seyirci kalan siyasiler ve bugünkü hükümet ne diyecek!!!
Ben size ne diyeceklerini söyleyim, hiçbirşey demeyecekler, çünkü bu ülkede ve bu toplumda en kolay olan iş, iftira atmak ve iftirayı gerçekmiş gibi algılayıp da insanları, kurumları katletmektir…
Yapanın da yanına malesef ki kar kalıyor, bu şekilde de tüm maddi ve manevi değerlerimiz yok ediliyor…
…………………
Bir başka benzer olay!
Ombudsman Eski Eserler Dairesi ile ilgili olarak Filiz Töre isimli şahsın “iddiaları üzerine” bir rapor hazırlıyor ve yayınlıyor.
Bu raporda Kudret Özersay tarafından dün itibarıyle görevden alınan Eski Eserler Dairesi Müdürü Fuat Azimli’nin icraatları eleştiriliyor, ki anlaşılan o ki ortaya atılan iddiaların büyük bir kısmı Fuat Azimli’nin müdürlüğü döneminde yapılan icraatlara ait değil.
Kudret Özersay burada yine şovunu yapıyor ve Dışişleri Bakanlığı’ndan bir gazeteye bu konuyla ilgili bir bilgi aktarımı yapılıyor, o gazete de, ki biraz olsun ciddi bir gazete olduğunu sanırdım, Dışişlerinden kendilerine el altından aktarılan bilgilerle Fuat Azimli hakkında düpedüz itibar katliamı yapıyor…
Memlekette hasımlar nasıl tertipleniyor, görüyor musunuz!!!
Siyasiler el altından rakiplerini karalayıcı bilgi aktarıyor, güdümlü basın da bel altından vuruyor, siyasiler de sanki olayları basından duymuş gibi şovunu yapıp, sosyal medyayı da kullanarak kendi hanelerine prim yazdırmanın yollarına bakıyor!
Ombudsman’ın aynı raporunda, Filiz Töre isimli şahsın Müze Dostları Derneği ile ilgili iddiaları da yer alıyor, tam sekiz sayfa!
Açtım, okudum, hem de defalarca okudum.
İddiaların bir teki bile ispatlanmış değil, sadece Filiz Töre’nin iddiası olarak duruyor ve iddia, gerçek anlamda, hukuki anlamda ispatlanmadıkça, bir “dedikodudan” başka hiçbir şey değildir.
Filiz Töre’nin Dernek hakkındaki iddialarının bir teki için bile, Ombudsman tarafından Dernek yönetiminden veya üyelerinden bilgi alınmış değil…
Doğruluğu ispatlanmamış iddialar nasıl olur da Ombudsman raporuna girer, daha da önemlisi, Sn. Emine Dizdarlı gibi duayen bir hukukçu, şahsen memlekette en takdir ettiğim birkaç hukukçunun başında gelen bir hukukçu, hakkında iddialarda bulunulan taraflardan bilgi almadan, o tarafları da dinlemeden, nasıl olur da iddia üzerine tek taraflı bir rapor hazırlar ve iddiaların sanki gerçekmiş algısını oluşturabileceğini nasıl göz ardı eder, anlaşılır gibi değil…
Dernek yönetimi ise, gelsin bu hanımefendi iddialarını mahkemede ispatlasın diyerekten Filiz Töre’ye karşı hukuk davası başlatmak için düğmeye bastı…
Mahkemelerin nelerle uğraştığını görüyor musunuz!!!
Hüseyin Gökçekuş memlekette en revaçta olan dedikodu mekanizması resmen katlediliyor, mahkemede hakkını arıyor, alıyor da…
Şimdi ise Müze Dostları Derneği mahkemede hakkını arayacak ve büyük ihtimalle alacak da!
Peki kazanan kim olacak!
Aslında hiç kimse, herkesin yaptığı yanına kar kalacak, herkes kaybedecek, kazanan da kaybedecek, kaybeden de kaybedecek…
Bu memleketin en büyük sorunu, birilerinin haksızlıktan hak payı çıkarmayı adet haline getirmiş olması ve buna da göz yumulmasıdır…
…………………….
Alkolden beyni buharlanmış bir zat azraile dönüşüyor ve önüne çıkan, kendi halinde yolunda giden bir aileyi resmen katlediyor, zil zurna sarhoş olan bu zat gelip arkadan içinde bir karı-kocanın bulunduğu araca vuruyor, insanların arabası savrulup yoldan dışarda park halinde duran bir tır dorsesine vuruyor, insanlar paramparça oluyor, geriye ise gözü yaşlı aileler ve anne-babasını kaybetmiş, hayat boyu unutamayacakları bir travma yaşayan çocuklar kalıyor…
Peki bizim dandik basın bu olaya nasıl bakıyor!!!
Trafik kazasıymış!
Hade ordan be…
Bu düpedüz çifte cinayettir ve bu şahıs çifte cinayetten yargılanmalıdır!
Yollar sokaklar uyuşturucu ve alkol tesiri altında araba süren mahlukatlarla doludur!
Hele de hafta sonları, özellikle eğlence mekanlarının çevresinde bunların binlercesi vardır ve kafaları kıyakken direksiyon başındadırlar…
Polis köşe başlarına pusu kurup da korsanlığı adet haline getirmiş siyasilerin hiçbir kriteri takmadan, rant üsulüyle ve hiçbir yasal izin almadan yaptırdığı abuk subuk yollarda seyrüsefer peşinde koşacağına, bu sorumsuzluk abidesi insan müsveddelerinin peşinde koştursa, trafik konusunda görevini yerine getirmeyen siyasileri ve memurları da mahkemeye çıkarsa, adalet mekanizması da çatır çatır hesabını sorsa, herkes kendisine çeki düzen verecek, bu sorunların hemen hiçbiri bu ülkede yaşanmayacak…
Zil zurna olup da masum insanları trafikte katleden elbette suçludur, hatta katildir ve cinayetten yargılanmalıdır, amma ve lakin, hükümetler, siyasiler, memurlar, kısacası devlet ve hukuk sistemi, ve keza polis de üzerlerine düşeni layıkıyla yapmadığı için en az bu cinayetleri işleyenler kadar hatalıdır…
Yıllar önce evimin bulunduğu caddede yaşanan bir motosiklet trafik kazasında çok yakından tanıdığım bir genç hayatını kaybetmişti…
O olaydan tam altı gün önce, bu tür kazaların yaşanabileceği konusunda polis müdürlüğünü uyarmış, bölgede delice motosiklet süren bütün gençlerin ve ailelerinin de karakola çekilip uyarılmasını, aksi takdirde bir facia yaşanacağını söylemiştim…
Facia gecikmeden geldi…
Dün ise, bu konuyla ilgil iki polisin “ölüme sebebiyet vermekten” tutuklandığını öğrendim.
Boşa çaba, giden gitti…
Yine aynı zamanlarda, evimin yanında aşırı alkol tüketilen bir mekandan çıkanların trafiği terörize ettiğini ve polisin derhal duruma el atmasını istemiştim, polise telefon açmamdan çok değil, bir saat sonra sarhoşun biri arabasına aldığı bir masumu katletti…
Arabama taktığım trafik takip kamerasına bir haftada tam 64 tane, bazıları ciddi trafik ihlali yakalandı, bazılarını polise intikal ettirdim…
Uzun lafın kısası, memleket tam bir açık hava tımarhanesi ve siyasiler hala lafazanlık peşinde…
Arkadaşlar ve okuyucular da bana niye eski sıklıkta yazmıyorum diye soruyor…
Neyi yazayım a dostlar, bunca rezaletin arasında yazacak güzel birşeyler de olsa bari, yüreğim yanmaz, yazayım…
Aha yine yüreğimde cayır cayır bir ateşle yazdım, şimdi ne olacak!!!
Katledilenler geri mi gelecek, yoksa başkaları da katledilmesin diye gereken tedbirler mi alınacak!!!
Malesef ki, Mercedes’te gezip de kafa olarak taş devri kafasında takılı kalan bu millet ve memlekette hiçbir şey düzelmeyecek, düzeltecek karakter bu milletin en az yüzde sekseninde yok…
Olsaydı, böyle olmazdı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.