24 Nisan 2024
  • Lefkoşa34°C
  • Mağusa34°C
  • Girne27°C
  • Güzelyurt33°C
  • İskele34°C
  • İstanbul25°C
  • Ankara30°C

ÜNİVERSİTELERİ NASIL BATIRIRIZ VE SEVGİLİ FÜZEMİZ!

Ediz TUNCEL

04 Temmuz 2019 Perşembe 08:25

KKTC denen bu gariplikler ülkesinin ekonomisini ayakta tutan en önemli faktör üniversite faktörüdür...

Turizm ve diğerleri çok sonra gelir.

Nitelikli bir öğrenci bu ülkeye bir yılda en az 20 nitelikli turistin bırakacağı geliri bırakır.

Memlekette de en az 60 bin nitelikli öğrenci var.

Eder 1,200,000 birkaç haftalık süre için ülkeyi ziyaret eden nitelikli turist.

Herbiri senede en az 7-8 bin dolar harcıyor.

8 bin dolar desek, toplamda bu ülkeye bıraktıkları gelir yarım milyar doları bulur!

Yani KKTC bütçesinin yarısı kadar parayı bu ülkeye sadece üniversite öğrencileri bırakıyor.

Kısacası üniversiteler ve yurtdışından buraya yüksek öğrenim için gelen öğrenciler bu ülke için altın yumurtlayan tavuk pozisyonunda!

Bu kadar basit.

Ancak yıllar yılıdır öğrencileri yolunacak kaz olarak gören bir zihniyet de işbaşında!

İşte bu zihniyet KKTC’deki üniversite sektörünün geleceğini ciddi şekilde tehdit ediyor.

Sektörde bir tedirginlik var, üniversite sektörünün durağan bir döneme gireceğinden endişe ediliyor.

Peki ama birkaç yıl öncesine kadar özellikle Türkiye’den belirgin olan öğrenci akışı son birkaç yılda neden  “durağanlaştı”!!!

Bunun da cevabı çok basit.

Ekonomik kriz ve öğrenci ailelerinin çocuklarını okuturken karşı karşıya kaldıkları maddi sorunlar.

Ama bu ekonomik kriz Türkiye’deki ekonomik kriz filan değil, bizim açık hava tımarhanesinden farksız olan memlekette “yağmacıların ve onlara göz yuman siyasi iktidarların” yarattığı krizdir.

Elektrik fiyatları fahiş, marketteki temel gıda maddelerinin fiyatları fahiş, telefon ücretleri  fahiş, belediyelerin topladığı vergiler fahiş, ve en az bunlar kadar, hatta daha da fahiş olan, uçak bilet fiyatları...

Bir yılda 4 kez uçak bileti alacak olan ve iki adım ötedeki Türkiye’den gelen  bir öğrenci üniversiteye ödediği harç kadar uçak biletine ödüyor...

KKTC’ye gelecek olan öğrencinin veya yakınlarının karşısına ilk çıkan şey fahiş uçak bileti fiyatları ve daha ilk anda sırf bu yüzden insanlar demoralize oluyorlar.

Tam bir rezillik örneği, tam bir kepazelik örneği...

Uçak biletleri “Yeni Ercan’dan” ve Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın batırılmasından sonra resmen “uçtu”...

Serbest piyasa dedikleri piyasa da serbest soygun piyasasına dönüştü...

Öğrenciler ve onları ziyarete gelen yakınları buraya sefer düzenleyen havayolları tarafından resmen soyulup soğana çevriliyor...

Eskiden KKTC’ye sefer düzenleyen havayolları, özellikle de KTHY, öğrencilere makul bir indirim uygulardı, öğrenci için bilet fiyatı daha cazip hale gelirdi.

Artık o da yok.

Son yıllarda köklü KKTC üniversitelerinin eğitim ve hizmet kalitesi belirgin şekilde artmasına rağmen, öğrenciler ve aileleri de doğal olarak sadece üniversite masraflarını değil, üniversite masraflarını kat be kat geçecek olan diğer masrafları da düşünerek, hesaplayarak, KKTC’den uzak durmaya başladılar.

Bizim siyasi erk ise halen uyuyor, sanki memleketteki herşey güllük gülüstanlıkmış gibi, bir de Meclis’i tatile çıkardılar, Yaz sonuna kadar siestaya çekildiler...

Ülkenin lokomotif sektörü olan üniversiteler apaçık ciddi bir tehditle karşı karşıya.

“Bizimkiler” ise resmen siesta uykusunda...

..........................................

Sorma gir hanından farksız olan bu memleketin kafasına bir füze düşmesi eksik kaldıydı, o da oldu!

Sonra “bizimkiler” tam bir sorumsuzluk örneği göstererek, füzenin ana parçalarının düştüğü yere takım taklavat doluştular.

Füzenin nükler, biyolojik veya kimyasal bir tehdit taşımış olabileceği hiç kimsenin aklına gelmedi!

Hiç lafazanlığa gerek yok, füze Suriye’ye karşı düzenlenen İsrail saldırısına karşı ateşlendi ve hedefi bulamayınca dosdoğru gelip Kıbrıs’a düştü...

Uçaksavar füze sistemlerinin bir özelliği de hedefi vuramayınca ve uçuş ömrünü tamamlayınca, yere yaklaşırken belirli bir mesafede sensörleriyle veya üzerindeki radar sistemiyle yeri algılaması ve kendi kendini havada imha etmesidir.

S-200 günümüz füze sistemleriyle kıyaslandığında eski nesil bir füze, ancak o kadar da “aptal” değil.

Adındaki 200 rakamından dolayı menzilinin 200 kilometre olduğu varsayılıyor ama bu füzelerin uçuş mesafeleri takviye veya geliştirilmiş yakıt sistemleriyle iki katına kadar rahatlıkla çıkarılabilir.

Füze kendini imha mı etti, yoksa vurularak mı imha edildi diye spekülasyonlar var.

Füze kasten KKTC’ye atıldı diye bir yığın da palavra var...

Kardeşim bu füze sadece yerden havaya atılan bir füze, yani yerden yerdeki hedeflere vuruş yapabilen balistik füzelerden değil.

Sadece yerden havadaki hedeflere atılıyor, vurursa ne ala, vuramazsa gidebildiği kadar gidiyor, sonra düşüşe geçiyor, istenmeyen veya masum hedeflere zarar vermesin diye de yere varamadan belirli bir yükseklikte kendi kendisini imha ediyor.

Diğer taraftan, vurulduysa vuran füzenin parçaları, artıkları nerede, çarpışma sırasında dışardan vuran füzenin S-200’de yarattığı hasarların izleri nerede?

Füze belli ki kendi kendisini imha etmiş!

Rum tarafında Aspides uçaksavar füzeleri var, İngiliz üslerinde ve Trodos’ta Patriot füzeleri var, onlardan biri tarafından düşürülmüş ise, o füzenin kalıntıları, bıraktığı izler nerede?

S-200 eğer Rum tarafına doğru yönelmiş olsaydı, Rumlar veya İngilizler kendi füze sistemleriyle onu muhtemelen vuracaklardı.

Ancak KKTC’ye yöneldiği için kendi füzesavar sistemlerini çalıştırmadılar, KKTC topraklarına doğru bir füze sallamadılar.

İngiliz üslerinden füze atıldı da S-200’ü vurdu iddiası tamamen temelsizdir.

İngilizler veya Rumlar füze savar sistemlerini çalıştırsalardı, KKTC tarafına doğru bir füze sallasalardı, kesinlikle başka dertler ortaya çıkacaktı.

Rumlar veya İngilizler’in çalıştırdıkları füzesavar sistemi başarılı olamaz da  istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarsaydı, başları fena halde ağrıyacaktı, hesabını veremeyeceklerdi.

Varsayın ki İngilizler veya Rumlar S-200’e karşı başka bir füze attılar, bu füze imha operasyonu başarılı olsaydı bile, S-200 havada imha edilmiş olsaydı bile,  füze parçalarının düştüğü yerde vereceği muhtemel olan zararın bedelini ve hesabını yine zor verirlerdi, dahası, Rumların veya İngilizlerin KKTC topraklarına doğru atacağı bir füze, niyeti ne olursa olsun, savaş sebebi bile olabilirdi.

O yüzden kimse hikaye okumasın, bu füze Suriye tarafından İsrail tehdidine karşı atıldı, haritaya bakarsanız da görürsünüz, deniz üstündeki hedefini bulamadı ve dosdoğru bize gelerek düştü...

Rumların hava savunma sistemi  ve İngiliz üsleri muhtemelen alarmdaydılar ve füze kendilerine yönelmiş olsaydı, kesinlikle müdahale edeceklerdi, ancak KKTC tarafına geldiği için sadece “seyrettiler”, tepemizde patlamasını izlediler...

Tek tesellimiz, yolu üzerinde bir yolcu uçağına denk gelmemiş olmasıdır, yoksa tam anlamıyla bir felaket yaşanacaktı.

İsrail elektronik savaş konularında tartışmasız olarak dünyanın en iyilerinden biridir.

Suriye’nin ve orada konuşlanmış olan Rusya’nın uçaksavar ve füze sistemlerini yanıltacak birtakım elektronik oyunlar yapmış, aldanan Suriye savunması da buna karşı ateş açmış olabilir, diğer taraftan deniz üzerinden gelerek saldırı yapan İsrail savaş uçaklarına veya İsrail’in attığı bir füzeye karşı da ateş açılmış olabilir.

Bu iki ihtimal dışında bir ihtimal                 YOK!!!

Diğer taraftan, bu olay kesinlikle Türkiye’deki elektronik harp merkezlerinden izlenmiştir ama elde bunu bertaraf edecek hava savunma sistemi olmadığı için sadece seyretmekle yetinmişlerdir.

Muhtemelen bizimkilerin Ercan’daki radarları da bu füzeyi ve Kıbrıs ile Suriye arasında ne olup bitiyorsa, yakalamıştır.

Öyle iddia edildiği gibi Türkiye’den gelen bir savaş uçağının bu füzeyi imha ettiği de kesinlikle gerçekle bağdaşmaz, bu füze sistemleri savaş uçağından en az dört kat daha hızlıdır ve bir savaş uçağı buna müdahale etmek için yerinden kalkıp da Kıbrıs’a gelene kadar en az 6-7 dakika geçer, saniyede iki kilometreyi, saatte 7300 kilometreyi aşan bir süratle ilerleyen bu “eski tip” füze ise atıldığı andan itibaren en fazla iki dakika içinde Kıbrıs’a ulaşmış ve Semi-Active Radar Homing (SARH) sistemiyle çalıştığı için kendi radarında aradığı  hedefini bulamayınca da yere yaklaşırken istenmeyen hedeflere vurmamak için kendini imha etmiştir, yani olay göz açıp kapayana kadar bitmiştir.

Bu olay aslında bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır.

KKTC’nin hava savunma sistemi diye birşeyi yoktur, kafası bu konuda tam anlamıyla keldir!

Türkiye’nin de bu konuda çok ciddi sıkıntıları vardır ve S-400 füze sisteminin alınması kesinlikle ve kesinlikle gereklidir.

Hatta ve hatta, bu füze sisteminin bir kısmı Kuzey Kıbrıs’ın doğu tarafına, Karpaz bölgesine yerleştirilmelidir ki 70 yıldır kesintisiz süren Ortadoğu kapışmalarında atılan serseri bir füze ikinci kez hedefini şaşıracak ve tepemize inecek olursa, daha karaya varamadan deniz üzerinde imha edilebilsin...

Burnumuzun dibinde bir savaş sürüyor ve biz kafamızı kuma gömmüş vaziyette bekliyoruz!

Diyeceksiniz ki, Kuzey Kıbrıs’a bir de füze sistemi yerleştirilmesi mi eksik kalmıştı!

Evet, eksik kalmıştır.

Rum tarafında Trodos dağlarının bir ucundan öteki ucuna kadar Türkiye’den gelecek olası hava saldırısına karşı füze sistemleri yerleştirilmiş durumda...

İngiliz üsleri füze sistemleriyle donatılmış durumda...

Tedbir amaçlı olarak birkaç füzelik bir tane rampa da KKTC’de olursa fazla mı olur!!!

Aklımızı başımıza toplayalım, savaş bölgesindeyiz ve olası tehditleri bertaraf etmenin yolu da ancak tehditlere karşı alınacak tedbirden geçer...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.