27 Kasım 2024
  • Lefkoşa11°C
  • Mağusa14°C
  • Girne15°C
  • Güzelyurt11°C
  • İskele14°C
  • İstanbul9°C
  • Ankara2°C

TANINMA VE TESADÜF

Oshan SABIRLI

02 Mart 2015 Pazartesi 08:05

Güney Kıbrıs’ta 6 yıl görev yapan ve görev siresi dolan Yunanistan Büyükelçisi Vassilis Papaioannou’nun açıklaması şamar gibi yüzümüze vurdu. Bilmediğimiz bir şey değildi belki yapılan açıklama.   Büyükelçi, Kıbrıs’ın kuzeyinde 40 yıldır devam eden Türkiye’nin varlığına rağmen  KKTC’nin hiç bir tür tanınma sağlayamamasının rastlantı olmadığını belirtti. Papaioannou, KKTC’nin tanınmamış olmasının Kıbrıs sorununa siyasi bir çözüm bulma çabaları için teşvik olduğunu ifade etti. Haksız mıydı büyükelçi? Yunan büyükelçisini düşündükçe aklıma Kıbrıs’ın kuzeyindeki büyükelçiler geldi. Hatta lobiciliğimizi düşündüm. Oysa yüzleştiğimiz gerçeklerimiz çok daha farklıydı bizim.. Amerika Birleşik Devletleri’ne ilk kez gittiğimde 20’li yaşlardaydım. Dünya coğrafyasının ne kadar büyük olduğu gerçeği ile ilk kez o ziyaretimde tanıştım. Ercan’dan bindiğim uçak ile yaklaşık 16-17 saat sonra Washington D.C’ye ulaşabilmiştim. Üstelik 3 farklı uçak ile gitmiştim varış noktama. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı üzerine o dönemde çok daha inançlıydım. Oysa şimdilerde geçiniz KKTC’yi, bu topraklardaki Türk varlından bile bihaber olan milyonlarca insanın varlığını çok daha net görebiliyorum. Türk varlığı Kıbrıslı Türklerden ziyade “işgalci Türk askeri” olarak tanımlanıyor. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayışımız, direnişimiz, dinimizi dilimiz kaybetmeyişimiz göz ardı ediliyor. Kendimizi dünyanın tam merkezinde sandığımız bu adadaki gerçeğimiz ile dünya gerçekleri örtüşmüyor. Kıbrıslı Rumların aksine biz yoğuz. Adadaki Kıbrıs Türk varlığından Amerika, Avrupa hatta Avustralya’dan vazgeçtim Türkiye’de bile haberdar olmayan milyonlarca kişi var. Hani iyi bir diksiyonum olmasa, yani tam anlamı ile Kıbrıs ağzı ile diyalog kursam Türkiye’de, gam yemeyeceğim. Ama zaman zaman Türkiye’de Kıbrıslıyım dediğim zaman “Rum musun?” sorusuna kaç kez muhatap kaldığımı inanın sayamam. Üstelik Türkiye’nin metropol denilen kentlerinde yaşadığım bu kötü durum sanıyorum Kıbrıs Türk halkının hatası da değil. Bu güne kadar birçok kez yurt dışlarında bulundum, Avrupa coğrafyasında birçok ülkeye ziyaretim oldu. Ancak belirgin bir şekilde özellikle 2004 sonrasında “Rum musun?” sorusu yerini “Kıbrıslı Rum mu, Türk müsün?” şekline çevirdi. Yıllar yılı sözde bizim için lobicilik faaliyetleri yapıldığı iddia edildi. Oysa gerçek ile benim gibi birçok kişinin yüzleştiğine de tanık olduk. Annan Referandumu’nda Kıbrıslı Türklere “evet” deyin önünüz açılacak denilirken yine biz hep tanınma hayalleri kurduk. Birleşik federal bir Kıbrıs özleminde, “Rum komşularımız kabul etmezse ortaklığı, bizim önümüz açılır, biz de tanınırız, kimliğimize kimlik, toprağımız toprak diyebiliriz belki” hayalleri kurduk. Olmadı. Tek karış vermeyiz edebiyatı yapıldı yıllarca. Yıllarca milliyetçi söylemler, kan, barut, şehitler üzerinden siyaset yapıldı. Kıbrıs adasında bir sorun olduğu, Kıbrıslı Türklerin de bu topraklarda yaşadığı fısıltıları dolanmaya başladı. Zaman zaman işe yaradı da. Ama olmadı. Yine başladığımız noktadayız. Yunan büyükelçisinin açıklamaları bir tesadüf mü dersiniz? Biz tanınmak istedik Türkiye uğraştı mı? Gerçek galiba gayet net olarak karşımızda…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.