22 Kasım 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa18°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt16°C
  • İskele18°C
  • İstanbul18°C
  • Ankara14°C

TANER ULUTAŞ'TAN, SAHİBİNE MESAJLAR

Taner Ulutaş'tan, sahibine mesajlar

Taner Ulutaş'tan, sahibine mesajlar

18 Mart 2019 Pazartesi 07:50

Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, öyle bir söz söylediniz ki, Hacı amca bile senin için bu adam konuşuyor mu yoksa başka bir yerinden gürültülü ses mi çıkartıyor  ikide kalım diyor. Kemal bey, İslam Dünyası'ndan kaynaklanan, terör bütün dünyada farklı yorumlara yol açtı. İslam dünyasının da oturup düşünmesi gerekiyor, 'Neden benim ülkemde terör var' diyerek, skandal sözlere imza değil mühür bastınız. Başkan bir sussan bir konuşmasan diyoruz. Bir konuşmasan senin adaylar çok daha fazla oy toplayacak. Sen konuştukça senin battığını bıraktık. Adaylarını da birlikte batırıyorsun. Yeni Zelanda’daki katliam, Fransa’da, İspanya’daki terör olayları, İngiltere ve ABD’de yaşananlar İslam Dünyasında mı gerçekleşti? Yoksa bu ülkeler Müslüman oldu da biz mi duymadık?  Hasibe Teyze, terörün dini, ırkı yok bunu ben biliyorsam, Kemal Efendi nasıl bilmez diyor. Sn. Kılıçdaroğlu, konuştuğunuz zaman sadece bildiklerini tekrar edersin, ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin diyen Dalai Lama’yı bir dinleseniz diyorum. Çünkü akıl dolu bir suskunluk, akıldan yoksun bir konuşmadan daha iyidir. Konuştukça ya kralın yanında kraliçe, ya da soytarının yanında maskara olursun.

**

Sn. Kudret Özersay Ülkede özellikle son dönemlerde yaşanan güvenlik sıkıntısıyla ilgili olarak yapmış olduğunuz açıklamada, giriş ve çıkışlarla ilgili bazı tedbirlerin alınacağını kent içinde kurulacak kamera sistemiyle bir nebze güvenlik açığını kapatacağınızı belirttiniz. Ayrıca ilgili bakanlarla birlikte öğrenci takip sistemi kurulduğunu, öğrenci olmayanın ortaya çıkarılacak bir yapının oluşturulduğunu ifade ettiniz. İçişleri Bakanının kendi aldığı kayıtlar çerçevesinde yurt içinde ve dışında ikamet eden vatandaş sayısının da 350 bin civarında bulunduğunu dile getirdiniz. Sn. Özersay, mobese ve diğer güvenlik konularında aldığınız tedbirleri alkışlarız. Ama nüfus konusunda Asiye abanın, yeme bizi Kudret ovlucuğum sözünü de kulak arkası edemeyiz. Hele hele Mutallip amcanın, Aaaa benim hesap bilmeyen Kudret ovlucuğum. Araba kuyrukları nedeniyle tıkanan yolları, her sabah fırınlardan çıkan ve buram buram tüten 800 bin ekmeği görmüyormusun? Hadde 350 kişi bu 800 bin kişi büyük bir iştah ile mideye indiriyor. O yollardaki arabaları klonlaşmış insanlar mı sürüyor. Evladım, ufak at da civcivlerde yesin diyor.  

**

Sn. Baurzhan Yeskenov, Kazakistan uyruklu olduğun ve kara para baronu olarak bilindiğin açıklandı. Interpol tarafından arandığın da dile getiriliyor. Kaçakların sığındıkları liman, İnterpol tarafından arananlar için saklanacak bir delik. Kara para aklayanlar için bir cennet. Mafya Babaları tarafından, ellerini kollarını sallayarak istediklerini yapabilecekleri bir ülke konumundaki KKTC’de, maşallahlar olsun, 1 Şubat 2019’dan, 1 Şubat 2020 tarihine kadar sana oturma izni verdikleri öğrenildi. İnterpol tarafından aranmana karşın sana, hangi şartlarda ve koşullarda oturma izni verildiği Meraklı Melahat ablayı geçtik, ama ülkede yaşayanlarca merak konusu oldu. Devlet kayıtlarında, bankadaki paran ile geçindiğin belirtilirken, Sosyal sigorta ve ihtiyat sandığında da herhangi bir kayıdının olmadığı söyleniyor. Şükufe abla, ma be bu Kazakistanlı, Girne Alsancak’ta lüks hayat yaşarken neden Interpol’a teslim edilmiyor doğrusu garibime gitti diyor.  Sn. Yeskenov, bu dünyada herkes sevdiğini öldürür. Kimi bunu sert bakışıyla yapar, kimi de yüze gülen bir sözcükle, korkak kişi bunu bir öpücükle, cesur adam bir kılıçla. KKTC’yi ise kara para aklayıcıları, mafya babaları, katiller, hırsız ve dolandırıcılar ile hallediyoruz.

**

Sn. Boysan Boyra, müvekkiliniz Yaşar Akdoğan ile ilgili olarak yaptığınız açıklamada eşi Akile Nacisoy'u öldürmekten yargılanan Yaşar Akdoğan,'ın, karısı Akile Akdoğan’ı öldürmediğini söylediniz. Akile Hanımın ölümünden 8 ay sonra kızı Tual Akdoğan birden bire ortaya çıkıp, ‘Annemi, Babam öldürdü diyerek bu konuda inanılmaz ayrıntılar verdiğini dile getirdiniz. Ancak mahkemenin Tual Akdoğan’ın şahadetine inanmadığını belirterek, mahkemenin bu konuda bir soruşturma başlatılması emri de vermediğini belirttiniz.  Bu durumda tek görgü tanığı olarak çağrılan Tual, doğru söylemiyorsa ve ‘Gördüm, Babam Annemi Öldürdü’ sözlerine Mahkeme itibar etmemişse geriye ne kalmıştır? Bizim hukuki kanaatimize göre Yaşar Akdoğan’ın karısını öldürdüğü iddiası ile ilgili olarak onu mahkûm etmeye yetecek kadar şahadet ve emare Mahkeme huzurunda bulunmamaktaydı ve bu kararı istinaf edeceğiz dediniz. Sn. Boyra, tereciye tere satma gibi bir düşüncem yok. Ancak benim bildiğim, Adalet topaldır, belki ağır ve aksak yürür. Ancak gideceği yere ergeç varır. Bukez de varacağından eminiz.

**

Sn. Hasan Hulusioğlu sosyal medyadaki paylaşımınıza, güzelim adamızı eskiye götürecek bir düşünce ve ya siyasi irade var mı? Ben eski halime dönmeye varım. Ya siz? Dağ başında toprak kokan kerpiçten bir ev, birde bisiklet. İki koyun yeter bana. İslim, bir de fanoz. Eski bir garyola, birde taş fırın. Ya siz? Ne istersiniz? Toprak, yoksa kan. Dolar uğruna sattığınız haysiyetinizi geri getirebilecekmisiniz? Ben yattığım zaman, huzur isterim. Gözü açık korkarak değil, kapım açık uyumak isterim. Ben eski Kıbrıs’ı isterim. Ya siz? Katilimi, yoksa tetikçiyi mi? Uyuşturucu baronlarını mı, yoksa kumarcıyı mı? Katil mi isten, yoksa tetikçimi? Uyuşturucu baronlarımı isten, yoksa tecavüzcümü? Fuhuş pezevenklerimi isten,yoksa hırsızımı?  Çocuklarınıza bıraktığınız bu mirasla gurur duyunuz. Diyorsun. Sn. Hulusioğlu, Köroğlu, tüfek icat oldu mertlik bozuldu demişti. Asiyeba, Lidyalılar parayı buldu, adamlık ve insanlık bozuldu. Ganimet icat oldu, düzgün dönen Kıbrıslı Türk’ün çarkının ruleması bozuldu. Ciğerciden besleme tekerlemesi altında, tekme yiye, yiye ciğercinin kedisinin, özgür sokak kedisinin ‘ benimsediği ‘Özgürlük’ felsefesinin ruhu bozuldu. Anası tarafından kulağı çekile çekile, kulağı kepçeye dönüşen siyasetçinin, Dikili Taş altında tırnak kontrolü yapa yapa kamburu çıkarak ‘Dik duruşu’ bozuldu diyor.

**

Sn. Devrim Barçın, CTP PM Üyesi Bengül Gargınsu'nun, yasaklı kitap bulundurduğu gerekçesi ile tutuklu kaldığı sürede yaşadıklarını anlattığı röportajı izlediğinizi belirttiniz. Ve izledikçe de sinir oluyorum ama umut da doluyorum dediniz. Sorgu sırasında, Polisin kendisine yaptığı hakaretlere, psikolojik şiddete ve ev aramasında şahsi eşyalara verilen maddi hasara değinirken bunlara yönelik bir soruşturma başlatılacak mı acaba diye soruyorsun. Ve tabi ki sorunun cevabını da vererek, hani hukuken, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Başbakanlığa bağlı bir daire ve o dairede çalışan kişilerin gerekçesi ne olursa olsun vatandaşa hakaret etme, psikolojik şiddet uygulama ve kişinin şahsi mallarına maddi zarar verme hakkı olamaz diyorsun. Sevgili Devrim, Rumların Arasta’da, Mücahittin nöbet kulübesinin altındaki dükkândan alış veriş yaptığı, Girne’de rakı içip balık yediği, ancak 50 yıldır ateş kes hikayesinin devam ettirilip, Anayasanın 10. Maddesi, Demokles’in kılıcı gibi ensemizde sallandırıldığı,  ülkemde bundan başka ne beklenir ki? Devrim, Hasibe teyze, bizim buralarda emir alanlarda bir kibir, bir kibir sorma gitsin. Hâlbuki kibir bir siyasetçinin konuşması gibidir. Hiçbir zaman yanlışını kabul etmez, hep haklı olmaya çalışır. Aynen bugüne kadar yanlışlarını kabul etmeyip, Nuh deyip peygamber demedikleri gibi diyor.

**

Sn. Ahmet Vamık özel sektörde çalışanlara ek maaş desteği ile ilgili soruya yanıt veren Başbakan Tufan Erhürman, sendikalaşmayı sağlamaktan çok, 200 milyon TL’lik kaynağın en verimli şekilde nasıl kullanılabileceğinin önemli olduğunu açıkladı. Gözünüzü kapatın ve bir an bu açıklamayı UBP Genel Başkanı'nın yaptığını hayal edin. Özel sektörde sendikalaşmanın önemli olmadığını söylese kimse yadırgamazdı. Hadi gene çıkıp bağırın "Emek en yüce değerdir", "Birlik Mücadele Dayanışma". Hazır 1 Mayıs'ta yaklaşıyor meydanlara inersiniz yine en devrimci hislerinizle diyorsun.  Ahmetciğim, canım abim, dün dündür. Bugün de bugün be abim. Dün koltuğa gelmek için binbir dereden su getirenler, o dereden su getirip, koltuğa oturunca, kırmızıdan, yeşile boyanmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyorlar. Bak, Habibe Teyze bile, bütün insanlar, özellikle siyasiler, “orijinal” olarak doğarlar. Siyasi hayatlarına orijinal olarak başlarlar. Ancak birçoğu; emir eri ve “kopya” olarak ölür ve siyasi mezarlıktaki yerlerini alırlar diyor.

**

Sn. Ergenç Semerci Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Çalışma Dairesi Müdürlüğü’ne atandığınızı öğrendik. Resmi Gazete’de yayımlanan üçlü kararnameye göre, atama işleminizin geçtiğimiz günden itibaren geçerli olduğu belirtildi.  Daha önceki Çalışma Dairesi Müdürü olanYusuf Önderol, 27 Şubat tarihinde bu görevden alınmış ve koltuk bir süredir boş kalarak sahibini beklemekteydi. Kısmet bugünmüş. Sn. Semerci, hükümet her değiştiğinde, koltukların sahibi de değişir. Bir başka deyişle koltuklar eğreti, o koltuğa oturanlarda geçicidir. Hacı amca, bazı şeyler çabuk biter. Sigara, çay, uyku, sevdiğin şarkı, hepsinin hevesi çabuk geçer ve buhar olup gider. Hızlı yaşarsan ömür, Çok seversen aşk, hükümet kadük olunca müdürlükte çabuk biter. Hayırlı olsun diyelim.  

**

Sn. Fuat Çelebi, Planlama ve İnşaat Dairesi Müdürü olarak görev yaparken hokus, pokus yapılarak, ne sihirdir ne keramet, bunun adı hükümet kararı denilerek, 8 Mart itibarı ile hortlayan müzmin hükümet hastalığı sonrasında, koltuk altınızdan çekildi. Sn. Çelebi, bu ülkede mühim olan işinizi iyi yapmak değil. İşinizde elde ettiğiniz deneyimi, ülke yararına kullanmaya başlamanız siyasiler için hiç mühim değil. Mühim olan ülke insanı yerine partiye en iyi şekilde hizmet etmektir. Ülkeyi aydınlatan cadde projektörü olmak yerine, sokak lambası olup, sadece partinizi aydınlatmaktır mühim olan. Ülkeyi aydınlatan projektör olma gibi bir düşünce içerisine girdiğiniz zaman, işte böyle elinize pasaportu verirler ve hadde mahalleye derler.  

**

Sn. Doğuş Veysioğlu, Çevre Mühendisleri Odası Başkanı olarak yaptığınız açıklamada, birçok alanda geri kalmış bir ülkeyiz. Kanalizasyon ve arıtma konusunda ülkeye çok ciddi yatırımlar yapılması gerektiğini, atıkların geri dönüşümü noktasında ise hala bir sistem geliştirilmediğini söylediniz. Girne ve Kuzey Sahili yollarında göllenmeler ve su birikintileri gibi problemlerin,  çok yağıştan dolayı daha çok görüldüğünü dile getirdiniz. Arazi kıtlığı olmayan belediyeler kendi bölgesi içinde atıkları, kontrolsüz bir biçimde depoluyor, sağa sola gömüyor veya atıyorlar. Tabi ki bu uygulamanın son bulması gerekiyor ifadesinde bulundunuz. Sn. Veysioğlu, Mümine teyze, Doğuş ovlucuğum çok haklıdır. Herhalde şu deveye sorulan soruyu bir an unuttu. Hani deveye neren doğru diye sormuşlardı. Da, devede nerem doğru demişti ya. İşte o mesele dedi.

**

Sn. Mustafa Gökmen, siyaset arenasından bir çekildiniz ama pir çekildiniz. UBP sonrasında DP ve en son ilk göz ağrım UBP dedikten sonra kayıplara karışmanız, sonrasında milleti meraka soktu. Sn. Gökmen, doğru, dürüst bir siyasetçi olmanız nedeniyle memlekette uyandırdığınız sevgi ve saygı nedeniyle, Millet, ünlü düşünür  Diyojenin elde fener dolaştığı gibi yeşil altlı mum ile sizi arıyor. Siyaset arenasından çekilmenize karşın, full çeken saygı ve sevgi dolu bataryanız ile vatandaşın gönlündeki kapsama alanından çıkmıyorsunuz. Arandığınız zaman, şuanda kapsama alanı dışındadır. Daha sonra yeniden arayın cevabı yerine şuanda kapsama alanındadır deniliyor.

******

GÜNÜN FIKRASI

Hayırseverlik

Şehrin hayırsever vakıflarından birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ettiler.

Bağış toplama görevindeki kişi avukatı bağışta bulunması için ikna etmeye çalışıyordu.

- "Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"

Avukat bir süre düşündü, sonra:

- "Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi?"

Görevli utandı:

- "Şey... hayır."

- "Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu?"

Görevli utancından kıpkırmızı kesilmiş bir halde özür dilemeye çalışırken avukat onun sözünü kesti:

- "Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?"

Görevli yerin dibine geçmişti sadece,

- "Hayır, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mırıldanabildi.

Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:

- "Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"

******

Günün sözü

gnn-s”z(1)-001.jpg

Günün fotosu

gnn-fotosu-001.jpg

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA