26 Nisan 2024
  • Lefkoşa19°C
  • Mağusa22°C
  • Girne20°C
  • Güzelyurt18°C
  • İskele22°C
  • İstanbul15°C
  • Ankara17°C

TAM 42 YIL OLDU

Tam 42 yıl oldu

06 Mayıs 2014 Salı 17:43

Devrim şehitleri unutulmaz

42 yıl önce bugün idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan anısına bu akşam saat 19.30’da Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenleri Sendikası’nda (KTOEÖS) anma etkinliği yapılıyor…Boran Kültür Merkezi’nde ise bu akşam saat 20.00’de Deniz Gezmiş Belgeseli “Delikanlım” gösterilecek.

 

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edileli tam 42 yıl oldu. Akşam gazetesi muhabiri Erhan Seven, bu süreci yakından izleyen, röportajlar yapan, hatta üç gencin ölüm yaftalarını alarak saklayan ve daha sonra Ulucanlar Cezaevi'nin yerinde kurulan müzeye armağan eden gazeteci, dönemin Anadolu Ajansı muhabiri Burhan Dodanlı ile idam gecesini konuştu. Gazetenin geçtiğimiz yılki 6 mayıs tarihli sayısında yayımlanan söyleşi şöyle:

-Nerede başladı yargılamaları?

16 Mart 1971 tarihinde Gemerek’te yakalandı Deniz Gezmiş. Yusuf Aslan da birkaç saat sonra Şarkışla’da yaralı olarak yakalandı. Deniz Gezmiş’in üzerinde silah vardı fakat o polise karşı bunu kullanmak istemedi. Biraz müdafaa sebebiyle silahını çekti ama kullanmadı. Ankara’ya getirildikten sonra 16 Temmuz 1971 tarihinde Etlik yolunda askeri tesisler vardı. Orada 100 metre kadar büyük bir salon vardı. İlk yargılama 16 Temmuz 1971 Cuma günü saat 9’da başladı.

-Duruşmalar epey hadiseli başlamış herhalde?

Her zaman olduğu gibi o gün de ambulanslarla getirildiler. Bu bir tedbirdi. Cezaevi arabasıyla getirilirse kaçırılma olur diye. Çünkü Deniz Gezmiş içeriye alındığı zaman 'Beni burada 3 aydan fazla tutamazsınız' demişti. Deniz Gezmiş’i orada koruyanlar da vardı. Hem askerler içinde hem de siviller içinde. Madanoğlu'ndan tutun Orhan Erkânlı, Orhan Kabibay ve İrfan Solmazerler yardımcı oluyorlardı. Hatta CHP’li bir bakan da yardım ediyordu. Deniz Gezmişler güvence aldık diye böyle eylemlere girmiyorlardı. Bunlar çok cesur çocuklardı. Deniz, bir eylem adamı ve lider bir çocuk. Amerikan karşıtı bir çocuk. Türkiye’nin bağımsızlığı için çalışan fakat Marksist-Leninist felsefeyi benimsemiş bir çocuk.

DURUŞMALARDA TANIŞTIK

-Sizin ilk tanışmanız duruşmalar sırasında mı oldu?

Hayır. İlk tanışmamız duruşmalar devam ettiği süre içinde oldu. Her duruşmada beraberdik.

-Kaç duruşma oldu?

50’den fazla duruşma oldu. 6 ay kadar sürdü bu. Salona girişte birtakım sloganlar attılar. Marşlar söylediler. Tabi güvenlik güçleri de kendilerine karşı çıkınca arbede çıktı. Metin Yıldırımtürk diye bir arkadaşları vardı. Onun da kafası yarıldı. Bizim fotoğraf çekmemize bile rıza göstermediler ama biz aradan çektik. Birinci gün 1-2 saat kavga gürültüyle geçti. Onları oturtmak, sakinleştirmek için epey gayret sarf edildi. Daha sonraki duruşmalara İrfan Uçar geldi. O da epey işkence gördü. İstanbul’da yakalanmıştı.

ASIL SUÇU DARBECİLER İŞLİYOR

-146'ya 1’den darbe yapmak suretiyle anayasayı ihlalden parlamentoyu kapatmak iddiasıyla yargılanıyorlardı. Bu yargılama aşamasında savunma yapmalarına bir engelleme oldu mu? Sizin de bir iddianız var. Diyorsunuz ki bunlar 146/1’den yargılanmamalıydı?

146/1 anayasayı ihlal suçudur. Anayasayı ihlal suçu çok ağır bir suçtur. Devleti ele geçirmek anlamına geliyor. Bunların sayısı 25-30 civarında bir grup. Bunların hepsi silahlı diyelim. Silahlı olarak 1 milyona yakın personeli bulunan Türk ordusuyla savaşa girmeleri gerekirdi. Devleti ele geçirmek, 'ben devleti ele geçiriyorum' demekle olmaz ki. Bu 1971 muhtırası devleti değil ama hükümeti devirmiştir. 1980 darbesi devleti devirmiştir. Asıl anayasayı ihlal suçu budur. Asıl darbeciler anayasayı ihlal suçu işliyorlar. Onlar anayasal düzeni ortadan kaldırıyorlar. Fakat meşruluğu da beraberinde getirdiği için yargılanmaları söz konusu değil.

-Kitabınızda 146/1’den değil 146/3’ten ya da 168’den yargılanmalıydı diyorsunuz?

146/1 ile bunun ilişkisi yok. Çünkü bunlar tam bağımsız Türkiye diyorlar. NATO’ya hayır diyorlar. AB’ye ve Amerika’ya hayır diyorlar. Devleti ele geçirmenin birtakım vasıfları vardır. Tankınız, topunuz, tüfeğiniz olacak, hücum edeceksiniz, bir yerleri işgale teşebbüs edeceksiniz. Deniz Gezmiş, İstanbul'da birtakım boykot ve işgal eylemleri yapmıştı. Ankara’ya gelmiş Emek İş Bankası şubesini soymuşlar. Amerikalı bir çavuşu kaçırmışlardır. Amerikalı askerleri kaçırmışlardır. Mütemadiyen kaçmışlardır ve saklanmışlardır. Bunların gizlenme yerlerini ayarlayan birtakım insanlar vardı. Mümkün değil Ankara’da kaçmak.

-Deniz Gezmişler o gün savunduklarını bugün dile getirseler yine idamla yargılanırlar mıydı?

İdamla yargılanma zaten çok yanlış bir şey. Bunlar bağırıp çağırıyorlar yüksel caddesinde, kapitalizme hayır diyorlardı. Türkiye’yi 500 şirket idare ediyordu. Kapitalizme hayır demek Türkiye’yi yıkmak anlamına gelmez. NATO’ya hayır AB’ye hayır. Şimdi de ben AB’ye hayır diyorum. Evet deseniz ne olacak. 1952’den beri AB’ye girmeye çalışıyoruz.

-Diyorsunuz ki 146’dan yargılandı ve cezayı hafifletici olan 159. madde uygulanmadı?

İkinci vasfı elverişli vasfı olmasıdır. Bir insanı öldürmek için silah taşırsınız bıçak taşırsınız. Bunları üzerinizde bulundurursunuz. Bu bir elverişli olma halidir. Bu bir insan öldürmek için kâfidir. Ama 20 tane gencin silahlı da olsalar Türkiye’yi devirecek bir elverişli vasfa sahip olabilirler mi?

KORKU BELİRTİSİ YOKTU

 

-Mahkeme salonundaki hava neydi?

Salona ikişer ikişer alındılar. Önce Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan geldi. Yargıç Ahmet Tetik kararı açıkladı. 146/1’e göre idam cezasına çarptırıldınız, karar tefhim edilmiştir yüzünüze karşı dedi. Hiçbir tepki göstermediler. Korku eseri dahi yoktu. Çünkü biliyorlardı. Nihat Erim 'Pişmanlık gösterirlerse bir şeyler düşünebiliriz' dedi. Deniz Gezmiş bu teklifi reddetmişti. 3 dakika içinde karar okundu. Sonra diğerleri geldi. 15 idam verildi. Kalem kırıldı adet olduğu üzere. Karar tarihi 16 Ekim 1971. Sonra Askeri Yargıtay’a gitti. Askeri Yargıtay’ın tasdik etmesi gerek. Askeri Yargıtay 3 idamı tasdik etti 12 idamı bozdu. 146/3’ten yargılanırlar dedi. Diğer 12 kişiyi müebbede çevirdi yani.

-O geceyi ve o idam anını anlatır mısınız?

Ben Ali Elverdi Paşa’ya 'İdam günü Anadolu Ajansı muhabiri olarak idam yerine gelebilir miyim?' dediğimde 'kesinlikle gelemezsiniz' dedi. Fakat ağzından şöyle bir şey kaçırdı. 'Eğer sen o gün oraya kadar gelebilirsen, infazın yapılacağı yere kadar gelebilirsen seni içeri almaya söz veriyorum' dedi. Ali Elverdi oraya kadar gideceğimi tahmin etmedi. O gün bizi koridorda bile gezdirmediler. O gün akşam üzeri 17.00’dan sonra bir evrakın infaz savcılığı gönderildiğini gözlerimle gördüm tespit ettim.

O gece bizi Samanpazarı'nın orada yakalayıp Anadolu Ajansı'na getirdiler. Ajansa geldikten sonra bu işi ben tek başıma yapacağım dedim. 12’ye yakın ajanstan ayrıldım. Hacettepe tarafından çıktım ve Ulucanlar’a doğru gelirken 3 askeri güvenlik kordonu var ve her kordonda da ayrı bir parola var. Ben birinci kordonu geçtim ikinci kordona geldiğimde yakaladılar. Nereye gidiyorsun diye sordular. Evime gidiyorum dedim. Üsteğmene dedim ki beni yakaladınız ama ben Ali Elverdi ile görüşmek zorundayım dedim. Yasak var dediler. Peki, benim dediğim doğruysa o zaman ne olacak dedim. Zaten yarın sıkıyönetime aykırı hareketten yargılanırım. Ya dediğim doğruysa sen ne yapacaksın dedim.  Ali Elverdi Paşa’ya bir haber gönderin dedim.

AMBULANSLA DENİZ'İ GETİRDİLER

Onlar beni bir araçla Ulucanlar'ın önüne getirdiler. Ben önüne indiğim zaman da Deniz Gezmiş geldi. Ambulansla tek geldi. Arkadan elleri bağlı ayakları zincirli ve etrafına baktı. Bir bakıştık. Deniz’de, çocukta korku eseri yoktu. Çünkü o korku geçmişti. İçeri alındım. Sonra Hüseyin İnan ile Yusuf Aslan'ı getirdiler. 15 dakika sonra da Halit Çelenk ve Mükerrem Erdoğan ayrı ayrı arabalarla geldiler. Onların da haberi yoktu. O gece onların asılacağını kimse bilmiyordu. Halit Çelenk dedi ki 'Bizim askeri Yargıtay’a talebimiz vardı o neticelenmeden nasıl asarsınız' nerede resmi gazete dedi. İşte resmi gazete dediler. Gece yarısından sonra basılmış resmi gazeteyi de gösterdiler. Deniz başgardiyan odasında konulmuştu. Hüseyin İnan ile Yusuf Aslan da ayrı odalardaydılar.

-İdamları birbirlerine izletildi mi?

Kesinlikle böyle bir şey olamaz. Ya birlikte asılacaklar ya da birbirlerini görmeyecekler. Yusuf Aslan, Deniz’in sesini duydu. Deniz Gezmiş'in odasına girdik. O sırada Halit Çelenk de geldi. Sigara istedi Deniz Gezmiş. Fazıl Alp, Ankara savcısıydı. İnfaz savcısı da Sami Uğur’du. Deniz Gezmiş çay istedi ve ‘babama bir mektup yazdırmak istiyorum’ dedi.

İdama 20 dakika kalmışken yazdırttığı mektupta bir kelime düşüklüğü bile yoktu. ‘Kardeşime kitaplarımı verin o bilim adamı olsun’ diyor. ‘Baba beni anlamaya çalış’ diyor. Ellerini çözdüler imzaladı. 3 bardak çay arka arkaya içti. Diğer arkadaşlarıyla son arzusu olarak görüşmek istedi. Üçünü bir araya getirdiler. Sarıldılar konuştular. Kulaklarına bir şeyler söylediler. Ama biz duymadık. Bir korku yoktu. Ama Halit Çelenk ağlıyordu. Sami Uğur 'Hadi Deniz çıkalım' dedi. Sanki bir yere davet ediyormuş gibi. Beyaz gömleği giydirdiler. Yaftayı boynuna taktılar.

BOYNU KIRILMADI DENİZ'İN

Bir masa var masanın üstünde bir sehpa var. Konuşmasına izin verdiler. Konuşuyordu. ‘Yaşasın Marksizm, yaşasın Kürt ve Türk halkalarının bağımsızlığı, kahrolsun faşistler’ gibi laflar etti. Tabi bunlar yasak şeylerdi. Birtakım şeyler daha söyleyecekti ama infaz savcısının işaretiyle cellâtlardan biri tabureyi çekti. Boşluğa düştü ve ayakları masaya çarptı. Ayakları masaya çarptığı için boyun kırılması önleniyor. Deniz Gezmiş'in boynu kırılmadı.

52 DAKİKA ÇIRPINIŞINI GÖRDÜK

Doktor 15 dakika sonra nabzını kontrol etti atıyordu. 52 dakika o çocuğun orada çırpınışını gördük. İndirip tabuta koydular. Ali Elverdi tabuta ayağını çarpıyor. Tabutun içindeki Deniz Gezmiş'le konuşuyor. Ali Elverdi 'Ulan Deniz, sen bu kadar Amerikan düşmanısın ama Amerikan parkası giymişsin, Amerikan potinleri ayağında. Nasıl Amerikan düşmanısın' demiş. Ardından Yusuf Aslan getirildi. O da birtakım şeyler söyledi. O daha sert konuştu. İnfazlar 01.25’te başladı 3 buçuk saat sürdü 3 idam.

ANMA ETKİNLİĞİ

42 yıl önce bugün idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan anısına bu akşam saat 19.30’da Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenleri Sendikası’nda (KTOEÖS) anma etkinliği yapılıyor… Boran Kültür Merkezi’nde ise bu akşam saat 20.00’de Deniz Gezmiş Belgeseli “Delikanlım” gösterilecek. Belgesel gösterimi halka açık ve ücretsiz olacak. Açıklamada, belgeselde dönemin tanıkları ve Deniz Gezmiş’in arkadaşlarının anlatımlarının yer aldığı belirtilirken, Deniz Gezmiş'e dair daha önce yayınlanmamış yurtdışı ve yurtiçi arşivlerden derlenen fotoğraf ve görüntülerin belgeselde izleyiciye ulaşacağı kaydedildi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA