24 Kasım 2024
  • Lefkoşa11°C
  • Mağusa11°C
  • Girne13°C
  • Güzelyurt8°C
  • İskele11°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara0°C

SÜRÜNGENLİK SİYASETİ VE DEVLET NASIL KONTROL EDİLİR!

Ediz TUNCEL

06 Mart 2016 Pazar 08:45

Başlığın ikinci kısmına baktığınızda, bizimki gibi tel tel dökülen, her tahtasının çivisi iyice çıkmış bir devletin kurumlarının, işlevlerinin kontrolünün artık mümkün olmadığını sanırsınız.

Hele hele de su meselesiyle ve birçok bebeğin ana karnında yasal olmayan bir şekilde yaşamlarının sonlandırılmasıyla ortaya çıkan akıl almaz skandaldan sonra, artık devletin bittiğini, siyasilerin ve memurlarının bu hal ve tavrıyla artık ayağa kalkamayacağını, içine düştüğü başıboşluk çukurundan ilelebet kalkamayacağını da düşünebilirsiniz.

Kimse kılını bile kıpırdatmadan başkasının çözüm üretmesini beklerse, daha çok bekleriz.

Geçenlerde saygısızlıkta, sorumsuzlukta, terbiyesizlikte sınır tanımayan, insan hayatıyla oynamayı marifet zanneden bir hemşireyi hem polise hem de Sağlık Bakanlığı'na şikayet ettim.

Her iki kurum da şikayet doğrultusunda işlem başlattı.

Sonucu daha elime ulaşmadı, ama er ya da geç ulaşacaktır.

Bir sağlık çalışanı saygısızlık, sorumsuzluk, terbiyesizlik yapma hakkını kendinde nerden, nasıl bulur?

Cevabı çok basittir.

Birçok bebeğin yaşamını sonlandıran ve onları bir köşeye hayvan ölüsü  gibi gömerken vicdanı zerre kadar sızlamayan, sadece cebine dolan paraların hesabının ve o pis paralarla sürdüğü lüksün keyfine bakan, başka hiçbir şeye aldırmayan zihniyet bu hakkı nerden bulursa, mesleğinin yüzkarası bir hemşire de ordan bulur.

Eğer devletin her köşesinde, siyasilerin de itiraf ettiği gibi, kokuşmuşluk, çürümüşlük varsa, bunun tek sebebi, DENETİMSİZLİKTİR, HESAP SORMA MEKANİZMASININ ÇALIŞTIRILMAMASIDIR.

Denetim iki şekilde yapılabilir.

1. Devlet memurları devlet sisteminin ve devlet sistemine bir şekilde bağlı diğer tüm kurum ve kuruluşların sağlıklı çalışıp çalışmadığını periyodik kontrollerle denetler, kimseye yolsuzluk yapma fırsatı vermez.

2. Haksızlığa uğradığını düşünen vatandaş, ilgili devlet kurumuna ulaşır ve şikayetini iletir, hakkını arar. Devlet bunun için de gerekli zemini hazırlar ve takibatını yapar, gecikmeden de sonuçlandırır.

Nedir gerekli zemin?

"Toplam kalite kontrolü" diye bir kavram vardır.

Bizde genellikle ekonomiyle ilgili konularda kullanılır.

Halbuki çağdaş ülkelerde sadece ekonomide değil, yönetimsel ve uygulama alanlarında kontrol gerektiren her türlü disiplinde kullanılmaktadır, uygulanmaktadır ve yönetimsel ve kurumsal kalitenin en önemli parçasıdır.

En basitinden, kurum ve kuruluşlarda kullanılan "memnuniyet anketi" bile toplam kalite kontrolünün bir parçasıdır...Bunu bile uygulamaya koymak bize çok zor geliyor.

Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Anne karnındaki bebekleri para uğruna katlederken kalbi sızlamayan doktor beyfendinin ve onlara yardım edenlerin  foyaları ortaya çıktıktan sonra birdenbire kalpleri sızladı ve o ana kadar "sağlıksız" çalışan sağlık sisteminin "açıklarını" kullanırken ve saltanatlarını sürdürürken, sistemin iyi bildikleri  "açıklarına" bir kez daha sığındılar, hücrede değil, hastanede gözetim altına alındılar.

Bu da kamuoyunda hiç hoş karşılanmadı ve "doktor dayanışması" şeklinde yansıdı, bu vahşetin bir şekilde örtbas edileceği önyargısı ise daha başından ve ister istemez oluştu.

Sağlık Bakanı ve sağlıkta söz sahibi olan diğer kurum ve kuruluşların başında olanlar bile sistemin çöktüğünü defalarca ifade ettikten, fakat  bunca yıldır sorunlar birikirken siyasilerin ve sendikaların ve sair sivil toplum örgütlerinin kendi çıkarları doğrultusunda körler ve sağırlar diyaloğunu uygulamasından sonra, neydi olacağı!!!

Sağlık Bakanı bu duruma gelindikten sonra istifa etse ne yazar, etmese ne yazar...

Olsa olsa, kendinden öncekilerin günahlarını da yüklenen bir günah keçisi olur.

Bu noktadan sonra yapılacak tek şey, tüm sağlık sisteminin didik didik elden geçirilmesi ve bu uygulamanın sürdürülebilir bir hale getirilmesidir.

Devletin diğer kurumları için de aynı şey söz konusudur.

Bu ülkenin en önemli sorunları eğitim, sağlık ve çevre ile ilgilidir.

Bu konularla ilgili bakanlıklar üzerlerine düşeni tarafsız ve tam sorumlulukla yerine getirirse, sorunlar ancak çözülür veya çözülmeye başlar.

Lakin, hatırlatalım, balık baştan kokar...Bu bakanlıkların başındaki şahıslar siyasi gaylelerle şov yapmaya, günü kurtarmaya devam ederlerse, arkalarında bırakacakları tek şey, enkaza enkaz katmaktır.

Bir de, şu NERDEN BULDUN YASASI çıksa ve bankalardaki paracıkların ve ülkede dönen veya ülke dışına kaçırılan paranın hesabı sorulsa, bu memlekette ne anne karnındaki bebekler öldürülür ve hayvan leşi gibi oraya buraya gömülür, ne de memleketin kaymağını yiyen bazı iş insanlarının  yaptıkları yolsuzlukları, vergi kaçakçılıklarını örtbas ettirmek için siyasilerle kurdukları çarpık ilişkiler, al gülüm ver gülüm zihniyetiyle düzenlenen ve memleketi bir baştan öteki başa kokuşturan rant çarkları kalır...

Şimdi gelelim başlığın ilk kısmına ve kısasından keselim!

"Bize para verin de maaşları ödeyelim" diye Ankara kapılarında sürüne sürüne bir hal olanların aklına acaba toplam kalite kontrol tedbirlerini almak geliyor mu, yoksa "nasılsa bu seferlik de istediğimizi aldık, Allah kerim sonraki safhaya, maaşları ödedikçe bu toplum uyumaya devam eder, biz de koltuklarımızı ısıtmaya devam ederiz" mi diyecekler...

Kırk senede, şahsi rant ve ganimet sevdasıyla örtüştürdüğümüz, vatandaşı devlet kurumlarının kapılarında süründürdüğümüz, siyasilerin de Ankara kapılarında süründüğü ve adına "SÜRÜNGENLİK SİYASETİ" diyebileceğim, artık siyaset tarihine geçmesi gereken yeni bir tür siyaset ve yönetim icat ettik, kokuşmuşluğunda boğulduğumuz bu düzenbazlar düzeninde geriye  çocuk ölülerini çukurlardan toplamak kalmıştı, onu da başardık...

Helal olsun, helallar olsun bize...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.