24 Kasım 2024
  • Lefkoşa15°C
  • Mağusa13°C
  • Girne17°C
  • Güzelyurt14°C
  • İskele13°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara3°C

SULTAN BACININ 50 LİRASI

Mesut GÜNSEV

18 Temmuz 2016 Pazartesi 14:13

İki gün sonra 20 temmuz…Barış Ve Özgürlük Bayramı…Artık unutulmaya başlamış bir savaşın 42 ci yılı.. Bu haftaki yazıyı  Yayın Kurulu Başkanlığını da yaptığım ZOOM dergisinin temmuz sayısından alıntıladım..Dergi yayınlanmaya başlayalı beri ki 12 yıl geçti,bu yıllar boyunca özellikle temmuz sayılarının her ay bana ayrılan iki sayfasını 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın pek fazla bilinmeyen olaylarına, yaşayanların anılarına ayırdık..Ne mutlu ki bu anılar özellikle internet ortamında paylaşıldı,alıntılar yapıldı,yeni yazılan kitaplara kaynak oluşturdu.Ama beni en çok mutlu eden “Şu Çılgın Türkler” gibi bir milyondan fazla okura ulaşma rekorunu elinde tutan rahmetli araştırmacı-yazar Turgut Özakman  ustamızın “yazmadan ölmemeliyim” diye tamamladığı “Çılgın Türkler –Kıbrıs” kitabına alıntıladığı ;-kitap yayınlandıktan sonra imzalayarak ban gönderme inceliğini  gösterdiği bu son eseri kitaplığımın en müstesna yerinde benimle birlikte yaşayacaktır -ZOOM da ilk kez yayınladığımız yazılar ve Türk basınında gene ilk kez dergimizin sayfalarında yer alan harekatın isimsiz kahramanları “Gazi Harp Hemşirelerimiz”le ilgili çıkan yazımızdan sonra TC Genel Kurmay Başkanlığının gazilere yönelik etkinliklerinde gazi hemşirelerimize protokolde yer verilmesi , anılmalarına vesile olmamız 30 yılını tamamladığım gazetecilik hayatımın en güzel anıları olarak kalacaktır…

  Bu yıl da geleneği bozmadık… Bu sayımızda da iki gazimizin anıları var …Anılar,harekat öncesi çıkarmanın ana üssünü teşkil eden Mersin ‘e intikal eden birliklerimiz içinde yer alan Gazi Komutan Ahmet Demir ve sınıf arkadaşım sevgili Ali Özbek ‘e ait…Bu pazartesi onları paylaşıyorum :

 

Sultan Bacının 50 Lirası

 

Ahmet Demir anlatıyor:

“Kıbrıs Barış Harekatı başlamış büyük bir coşku ve heyecanla birinci harekat tamamlanmış bu arada Etimesgut’taki zırhlı birliklere bağlı alayımıza (Zırhlı Muhabere Grubu) da Kıbrıs’a çıkma görevi verilmişti.

6 Ağustos 1974 tarihinde saat 08:00’de Etimesgut Garnizonu’ndan anlamlı bir törenle uğurlandık. Akşama doğru da Konya’ya 60 km. mesafedeki Karayolları Dinlenme Parkı yakınlarında geceyi geçirmek üzere konakladık.

Saat 08:00’den 18:00’e dek 240 km. yol katetmiştik. Personelin yemek yemesi, araçların bakım ve ikmallerinin yapılması gerekiyordu. Ertesi gün de erkenden hareket edileceği için, personelin yemek yedikten ve ikmal görevini bitirdikten hemen sonra dinlenmelerini istedik. Saat 20:00 sıralarında büyük bir kalabalığın güruhu ile ordugaha doğru geldiğini gördük. Nöbetçi Subayı Üsteğmen Şefik Fidan’a bunlarla ilgilenmesini söyledim. Üsteğmen Fidan, Cihanbeyli’ye bağlı Dedeler köylülerinin geldiğini ve yiyecek getirdiklerini söyledi. Üsteğmenle birlikte köylülerin yanına gittik.

Köylüler traktör ve kamyonlara yiyecekleri doldurmuşlar, askere ikram etmek üzere gelmişlerdi. Ben kendilerine, askerlerin yorgun olduğunu, uzun yoldan geldiklerini, yarın da erkenden yola devam edeceklerini, yemeğin yendiğini ve askerlerin dinlenmeye çekildiklerini, rahatsız edilmemelerini, gösterdikleri ilgiye teşekkür ve minnet duygularımızı bildirdim.

Getirdiklerini, gösterilen yere koymalarını ve kaplarını yarın sabah aynı yerden almalarını söy1edim. Büyük anlayışla karşıladılar. “Komutan, o halde onlar adına sizinle konuşalım” dediler. Ben de kabul ederek, kendilerini memnuniyetle dinledim.

Cihanbeyli’nin Dedeler köyünden geldiklerini söylediler. Kıbrıs’a giden birliğin yolda olduğu haberini alınca, köy imamı Kemal Göksu, akşam namazından sonra camide köylülere, askerlere yardım etmeleri çağrısında bulunmuş.

Bunun üzerine köylüler akşam yediklerinden kalanlarını askerlere getirmişler. Öyle ki tenceredeki pilavın yarısı yenmişti, ama öteki yarısını getirmişlerdi. Yumurta öyle, çorba öyle. Hatta ertesi gün yiyecekleri yemekleri, kısaca neleri var, neleri yok hepsini getirmişlerdi.

Köyün öğretmeni Ahmet Candan, Muhtar Ziya Öz. İmam Kemal Göksu ve birçok köy delikanlısı duygulu, heyecanlı konuşmalar yaptılar, şiirler okudular. O kadar içten konuşuyorlardı ki yanıt vermek olanaksızdı. Bu yakın ilgiye teşekkür edip, verilecek görevleri en iyi biçimde yaparak, kendilerine layık olmaya çalışacağımızı söyleyebildim.

Çok yiyecek getirmişlerdi, hepsini bıraktılar. Ayrılmak üzereyken köy imamı Kemal Göksu yanıma yaklaştı ve bana bir 50 TL uzattı: “Köyümüzden yiyecek gönderemeyen Mesude Özcan adındaki, Sultan Bacı lakabıyla anılan hanım gönderdi bunu” dedi. “Parası olmayan bilere verirsiniz.” Ben şaşırdım, almak istemedim. Kendisine teşekkür ederek “Harbe gidiyoruz, orada paraya gerek olmaz, askerin yiyeceği de giyeceği de var. Kendilerine teşekkürlerimizi bildirin” dedim. İmam Göksu “Ben bir din adamıyım. Bu parayı bana askere vermem için verdiler, geri götüremem” dedi ve almadı.

Parayı aldım. Ertesi gün sabah tekmilinde Keşif. Bölük. Komutanı. Üstğm. Fikret Nebioğlu’na olayı anlattım ve bu parayı, parası olamayan bir ere vermesini söyledim. Bölük komutanı gereğini yaptı. Erler bu olaya çok duygulandılar.

Birliğimiz Kıbrıs’a çıktı. İkinci Barış Harekatı başladı. Alayımıza da hedef olarak Mağusa verilmişti. 15 Ağustos 1974 günü saat 18.30’da Mağusa’ya girildi. Yeni sınır çizildi. Ertesi gün, Mağusa’yı güneyindeki Derinya sırtlarından gurur ve sevinçle seyrederken, bizimle birlikte tüm Türkiye’nin de heyecan içinde olduğunu biliyordum. Bizi buralara uğurlarken Türk halkının içtenlikle gösterdiği yakınlığa ve güvene layık olduğumuzu, borcumuzu ödediğimize inanıyordum.

Dedeler köyünden verilen Sultan Bacı’nın 50 TL’sinin öyküsünü unutmamıştık. Mağusa’nın en güzel üç kartpostalını Dedeler köyünün muhtarına, öğretmenine ve imamına gönderdik. Kartın arkasına da kendimizi tanıtan birkaç cümleden sonra “50 TL’sini unutmadık, karşılığında sizin şahsınızda Türk ulusuna Mağusa’yı armağan ediyoruz” diye yazdık.

Sonradan öğrendiğimize göre, Kıbrıs Barış Harekatı heyecanının devam ettiği günlerde ellerine geçen bu kartlara tüm köy halkı çok sevinmiş. Kartları okula, köy odasına ve caminin önüne gururla asmışlar.

Aylar geçmişti… Görev süremiz dolup Anavatan’a, Ankara Etimesgut’taki Zh. Brk. Okulu ve Eğitim Tümeni’ne döndükten sonra Dedeler köyü köylüleri bir heyetle gelip bizi ziyaret etti, köylerine davet ettiler. Bizi köylerinin fahri hemşerisi yaptılar.

Halkımızın, ordusuna bu kadar içten davranışının en güzel örneği olarak bu 50 TL hiçbir zaman anılarımız arasından çıkmayacaktır.”

*****

O MİLLET, BU MİLLET Mİ?

Temmuz1974. O zamanlar bir yıllık Üsteğmenim.Mersin Çıkarma Filo Komutanlığı yükleme limanına yakın bir alanda çıkarma gemisine yüklenme sıramızı bekliyoruz.Bulunduğumuz yer Mersin-Adana karayolunun kenarı.Halk heyecan içinde akın akın askere yiyecek içecek ikramı yarışında.Kumanyamız yeterli olmasına rağmen kırılmasınlar diye alıyoruz.Bir ara 10 yaşlarında bir çocuk yanıma yaklaşarak sert bir asker selamı verdi ve aramızda şu diyalog geçti :

-Komutanım bir şey söyleyecem
-Söyle bakalım
-Düşündüm de siz savaşa gidiyorsunuz...
-Evet?
-Ben harçlığımla biraz zarf kağıt aldım.Asker abilerimin belki ailelerine yazmak istedikleri son birşeyler vardır,bunları vereyim yazmak isteyenler yazsın,ben götürüp postaya vereyim...

O anki halimi anlatamam.Karşımda bir çocuğun benliğinde tecelli eden milli ruhun büyüklüğü karşısında ezildiğimi hissettim...

Şimdilerde düşünüyorumda o millet bu millet mi diye,tereddüte düştüğüm oluyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.