SU AKAR YATAĞINI BULUR…..
Ayşegül Garabli
06 Eylül 2015 Pazar 09:30
“Ne diyor şarkıda? “Beni düşünme, su akar yatağını bulur” İşte KKTC’nin özeti bu. Her alanda , su akıp, yolunu buluyor. Ama ne yazık ki, hiçbir su kendine ait doğru yatakta akmıyor. Daha doğrusu, doğru yollar öylesine kapatılmış ki, su mecburen kendi yolunu buluyor. Adalet yok. Eşitlik yok. Liyakat yok. Beceri yok. Çoğu işte, bilgi yok, donanım yok. Herkes, bilgi ve becerisinden başka bir işte, çalışmaya mahkum edilmiş. Ülke yönetimine talip olanlarda, ülkeyi kurtarmak için bir gayle yok, inisiyatif yok. En ufak bir olay bile, ya torpil ile çözülüyor, ya da şiddet ile. Yok, başka çare yok ne yazık ki!! İşler ya yürümüyor, ya da, yürüse bile çok yavaş. Alacaklı, alacağını alamıyor. Tacize, tecavüze uğrayan, ya da tehdit alan, ya duruma boyun eğiyor, ya da zarar görüyor. Çünkü, sistem içindeki adaletsizlik ve hantallık, hukuk sistemine alternatif doğurmuş. Yani, siyasi erkin zafiyetinden, kendine “mafya” diyen bir yığın yasa dışı insan piyasada. Hatta öyle ki; bu yasadışılık ülkede öylesine meşrulaşmış ve öylesine güç olarak görülüyor ki; her birey tek başına “mafya”. Yasaların uygulanmasını istediğinizde ya da toplum ve insanlık için mücadele ettiğinizde bile karşınıza bir mafya bozuntusu çıkabiliyor. Ancak işin acı yanı, siz toplum için bu tehditleri alırken, yetkililerin yapması gerekeni yaptığınız için bu tür olaylarla karşılaşıp, kendinizi ve ailenizi tehlikeye sokarken, yetkililer, sizi korumakta acizlik gösteriyor. Haa eğer güçlüyseniz, tüm psikolojik baskılara rağmen, bu tür soytarılıklara boyun eğmeyip, mücadelenize devam edebilirsiniz. Ama bu gücü kendinizde bulamazsanız, ya da direncinizi kaybederseniz, o zaman siz de, “sistem” denilen bu sistemsizliğe, bir ucundan dahil olup gidersiniz. Sorununuzu çözmek için ya yasadışı bir yol seçersiniz, ya da yasadışı kişilerden yardım isteyerek, yasadışılığı beslersiniz. Çünkü size akacak bir yol bırakmamışlardır. O yüzden de, kendi yatağınızı yaratıp, akar gidersiniz, gittiğiniz yeri bilmeden. Ya hiç bilmediğiniz bir denize karışıp, yok olup gidersiniz; ya da, bir ağacın dibine süzülüp bitersiniz. Sonrasında da, yasayı temsil etmesi gereken Belediye Başkanları çıkıp, yasa dışılığını dile getiren dürüst gazetecileri tehdit eder, yasalara ve yargıya kafa tutar. Haluk Doğandor gibi yürekli gazetecileri, dağa kaldırmakla tehdit eder. Haksız kazanç elde edenlere engel olmaya kalkıp ülke menfaatini korumaya kalkan amirler, ahlaksızlığı meslek edinmiş personelleri tarafından taciz ve tehdit edilir. Peki bütün bunlar olurken, bu işleri düzenlemesi ve yasaları uygulaması gerekenler ne yapıyor dersiniz? Bakıyorlar. Sadece bakıyorlar. Birileri ülkede karagözlük yapıyor. Birileri, karagözlerin oyunlarına karşı gözü kara davranıyor. Ama Onlar sadece seyrediyor. Karagözler artarken, gözü karalar bitip gidiyor. O yüzden de, hiçbir su artık yatağında akmıyor….
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.