SN. ÖZERSAY, NEDEN SİZE ÇOK KIZGINIM BİLİYOR MUSUNUZ?
Ayşegül Garabli
02 Haziran 2019 Pazar 16:24
Neden bir çok siyasetçi halka doğruları söylemeyip, verdikleri vaatleri yerine getirmediği halde onlara
gösterdiğim tepkilerin çok daha fazlasını size gösterdim?
Çünkü siz gençlerin umudunu çaldınız!!
Nasıl mı?
O sihirli kelimeyi kullandınız.
“TOPARLANIYORUZ “ dediniz.
Her şeyin darmadağın olduğu, bırakın örgütlenmeyi, örgütlü yapının dağıtılıp, pasifize edildiği bir
dönemde işte sihirli sözcük tam da buydu, TOPARLANMAK.
Zira siyaset laçkalaşmıştı ve toparlanmalıydı.
Torpil mekanizması kamu dairelerini işlevsiz hale getirmişti ve toparlanmalıydı.
Usulsüzlükler, yolsuzluklar, haksızlıklar, eşitsizlikler ve adaletsizlik almış başını gitmişti ve
toparlanmalıydı.
Toplumun nüfus yapısı bozulmuş, işsizlik artmış, dolayısıyla Kıbrıs halkı dünyanın her tarafına
dağılmıştı ve toparlanmalıydı.
Türkiye hükümetlerinin KKTC siyasetindeki eli, Kıbrıs’ın öz değerlerine kadar uzanmış, vesayet
şiddetini artırmıştı ve toparlanmalıydı.
Kıbrıs kültürü ve Kıbrıslı kimliği yok olma tehlikesi ile karşı karşıyaydı ve toparlanmalıydı.
Tabi ki tüm bu yaşanan olumsuzlukların bertaraf edilip, ülkedeki egemenliğin geri kazanılması için
HALK toparlanmalıydı.
Dağıtılmak ve işlevsiz hale getirilmek istenen sendikaların tekrar eski itibarını kazanıp güçlenmesi için
toparlanma şarttı.
Halk, özellikle de gençlik bu gelişen olumsuzlukları da, çözümlerini de çok iyi biliyordu.
Her gün hatta her saat konuşulan konular bunlardı.
Çünkü halk geleceğinden endişeliydi ve bir şeyler yapılmalıydı.
Halkta inanç da vardı azim de.
Tek eksik bir liderdi.
Zira Kıbrıs halkı tarihi boyunca hep sömürge altında kalmış ve kendiliğinden gelişen halk hareketi
lidersiz eyleme dönüşmemişti hiç.
Bilgi, birikim, cesaret hep vardı ama eylem için ya bir lider ya da bir örgüt önderlik etmeliydi.
İşte siz de Kıbrıslıların bu yapısını ve toplumun en çok ihtiyaç duyduğu toparlanma arzusunu bildiğiniz
için ortaya o sihirli kelime ile çıktınız.
“TOPARLANIYORUZ” dediniz.
Bu kelime o kadar özlem duyduğum bir kelimeydi ki, ilk iki toplantınıza ben de katıldım.
İlk toplantıda heyecanım da inancım da hiç olmadığı kadar fazlaydı.
Çünkü etrafınızı çeviren çok genç bir kalabalık vardı.
Hem de öyle mitingler için zorla toplanan ya da ellerine bayrak verip ortaya salınan gençler değildi
gelenler.
Hepsi bilgi ve donanıma sahip, ilkeli ve umutlu gençlerdi.
İnançlı ve bilinçli gençlerdi.
Hepsi siyasi görüşünü, farklılıklarını bir tarafa bırakıp, tek bir ilke etrafında toplanmıştı.
“Ülkeyi toparlamak”.
Çünkü onlar gelecek kaygısı taşıyorlardı ve geleceklerini de ancak örgütlü bir halk hareketi ile
kurtarabileceklerini biliyorlardı.
İçlerinde her meslekten genç vardı ve hepsi de bilgi ve beceri birikimlerini birleştirip, bir güç olmak
için heyecanlanıyorlardı.
Akademisyen bir hoca olmanızın verdiği tecrübeyi kullanarak çok güzel bir toplantı yönettiniz.
Gençler ülkenin siyasi belirsizliğinden, ekonomik yapısına kadar , kültüründen alt yapı sorununa hatta
nüfustan insan ilişkilerine kadar bir çok sorunu çözümüyle birlikte koydu ortaya.
İnanın bu benim yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi.
Gençler örgütlenebilmiş ve ülkelerine sahip çıkacak mecra bulmuşlardı.
Bundan dolayı kendi adıma size minnet duydum.
O dönemde yazdığım gazetedeki köşemde gençlerin bu heyecanını konu ettim ve umudu çoğaltmak
istedim.
Zira ben de gençler kadar heyecanlı ve umutluydum.
Ancak bu umudum fazla sürmedi.
İkinci toplantınızda gençlerin “ileride siyasi bir parti kuracak mısınız?” sorusuna kesin bir dille “Asla”
cevabını vermenize karşın, “Cumhur başkanı olma niyetiniz var mı?” sorusuna kaçamak cevaplar
verip, gündemi değiştirmeye çalıştınız.
Adına ister içgüdü deyin, ister tecrübe, tavırlarınızdan bir anda kuşkuya kapıldım ve sorduğum bazı
sorular karşısındaki tutumunuz sizi sorgulamam sebep oldu.
Ve ben yine bu kuşkularımı köşemdeki yazımda dile getirerek “Acaba Sn. Özersay Türkiye’nin KKTC
için yeni Cumhurbaşkanı adayı mı? Eğer öyleyse çok yazık. Bu kadar güzel yürekli ve donanımlı bir
topluluğu heba edecek. Gençliğin umutlarını yok edecek” şeklinde yazmıştım.
Belki Türkiye’nin sizi Cumhurbaşkanı olarak görmek istediği konusunda yanılmış olabilirim ama tarih
beni yanıltmadı.
Siz “Asla kurmam” dediğiniz siyasi bir partiyi kurdunuz.
“Temiz siyaset “diyerek, yolsuzluklarla mücadele edilmediği gerekçesi ile koalisyonu bozdunuz ve yine
kendinizin yolsuzlukla suçladığı bir parti ile koalisyon kurdunuz.
“Görüşmem ve kahve dahi içmem” dediğiniz parti ile Türkiye’nin 4lü koalisyona yaptıramadığı “Hala
Sultan İlahiyat Koleji’nin Türkiye’ye devredilmesi”, “Elektrik Kurumunun özelleştirilerek Türkiye’ye
devredilmesi” ve KKTC’nin yönetiminin tamamen TC Hükümetinin idaresine verilmesi için koalisyon
kurdunuz.
Önce “UBP ile asla görüşmem” dediniz, sonra “Özgürgün olsa hükümet kurmazdık” diyerek kendi
kendinizi yalanladınız.
Hadi diyelim “Özgürgün varsa kurmam” demiş olun, peki Özgürgün’ü UBP’de sizin gibi suçlu görüyor
mu?
Özgürgün UBP’den ihraç mı edildi?
Tam aksine UBP içerisinde Özgürgün’e büyük bir sahiplenme varken siz UBP’yi neye göre akladınız da
koalisyon kurdunuz?
İşte bu söylemleriniz bizi “aptal” yerine koymaktır.
Ancak biz aptal değiliz ve her şeyin farkındayız.
Yapılan bu koalisyonun Türkiye Hükümetinin isteklerini yerine getirip, cumhurbaşkanlığı kapısını
açmak için yapılan bir manevra olduğunu 7 yaşındaki çocuk da görüyor artık.
İşte hem halkınızı aptal yerine koymaya çalışmanızdan ötürü hem de gençlerin umudunu çalmakla
kalmayıp, onların geleceğini ipotek altına almaya çalışmanızdan dolayı size çok kızgınım.
Anneler, toparlanıyoruz hareketini başlattığınızda çocukları artık göç etmeyecek ümidi ile size
güvendiler.
Siz ise tümden göç yolunu açacak yolu tercih ettiniz.
O yüzden bir anne olarak size çok kızgınım.
Umarım bu yanlışınızdan dönersiniz.
Zira hiçbir mevkii, insanların vicdanındaki ve kalbindeki tahttan daha huzurlu değildir.
Vicdanlarda aklanacağınız adımları atmanız dileğimle…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.