Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için görevlendirdiği geçici danışmanı Jane Holl Lute ile yaptığı görüşmelerle ilgili bilgilendirmede bulunacağı “Ulusal Konsey” toplantısı öncesinde yetkinin merkezden yerele aktarılması (desantralizasyon) konusundaki fikirleri iç cephede çatışma konusu olmaya devam ediyor. 
Fileleftheros “Başkan’a Baskı… Partiler Desantralize Yetkiler Konusunda Tezlerin Netleştirilmesini İstiyor” başlıklı haberinde, Rum Sözcü Prodromos Prodromu’nun, “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon hedefinin değişmediğini, eleştirilerin ise yanlış anlamadan kaynaklandığını” söylemesine karşın siyasi partilerin konuya netlik kazandırılması taleplerini sürdürdüklerini haber verdi.
Habere göre AKEL, Anastasiadis’in, önceki Ulusal Konsey toplantısında ısrarla sorulmasına rağmen cevapsız bıraktığı merkezî hükümetin hangi erk ve yetkilerinin oluşturucu varlıklara aktarılacağını, salı günü açıklaması dileğinde bulundu. 
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu “Anastasaidis kapalı olan bir konuyu açıyor. AKEL, bu başlığın açılmasının ve tartışılmasının, müzakereler yeniden başlarsa Akıncı ve Anastasiadis’in önlerinde bulacağı bütün geriye kalan önemli meselelerin (garantiler, toprak, mülkiyet ve yürütme yetkisi) çözümüne nasıl yardımcı olacağı konusunda cevaplar bekliyor” dedi. 
“Anastasiadis bu taktik hareketi neden yaptı, içeriği nedir, çözüm çabalarına nasıl hizmet edecek?” diye soran Kiprianu, Rum Yönetimi Başkanı’nın “son dönemde, konfederasyon veya taksim çözümlerine göndermede bulunan açıklamalarından dolayı yaşanan tartışmayla yükselen tansiyonu düşürmesi dileğinde bulundu. 
Andros Kiprianu, “konfederasyon çözümü, er ya da geç Kıbrıs’ın kesin taksimini gündeme getirecek. Bir kez daha tekrar ediyorum; esasen Rauf Denktaş’ın vizyonu olan ve onun istediği çözümü asla kabul etmeyeceğiz. Buna karşı bütün gücümüzle savaşacağız” dedi. Kiprianu, “Anastasiadis’in yapması gereken tek şey, Genel Sekreter’in çağrısına hiçbir ön koşul ve şart koşmadan bir evet demekti” diye ekledi. 
EDEK, “bugüne kadar iki bölgeli iki toplumlu federasyon çerçevesinde yakınlaşma olarak uzlaşılanlar vatanımızın bölünmüşlüğünün en kötü meşrulaştırılma şekliydi, normal bir devletin işleyişini iptal ediyordu, BM anayasasının ve kararlarının altını oyuyordu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını küçümsüyordu. Desantralizasyon iki bölgeli iki toplumlu federasyonun ırkçı, demokratik ve işleyebilir olmayan niteliğini değiştiriyor” dedi. EDEK Anastasiadis’le “göstermelik çekişmelerin” hedefinin, sorumluluk almamayı ve halkı yanıltmayı hedeflediğini de savundu.
Ekologlar, ABD’nin Güney Kıbrıs’taki büyükelçisinin Economist konferansında yaptığı konuşmayı “ihtilaflı ve müphem” diye niteleyerek “MEB de mi desantralize oluyor?” sorusunu yöneltti. ABD Büyükelçisi’nin, Rum Dışişleri Bakanı’nın “hakkaniyetli başka, eşit başka” diyerek cevap verdiği “doğal gaz gelirlerinin iki toplum arasında hakkaniyetli paylaşımından” söz etmesini de “kınanası” diye niteledi. 
Dayanışma Hareketi, “uluslararası politikalar anlık fikirlerle değil uzmanlar tarafından yapılacak bilimsel incelemelere dayalı kapsamlı düşünce ile yapılır” dediği açıklamasında, kapalı kapılar ardında konuşulan senaryolar yeni değil. Anastasiadis, Türkiye’ye ‘toprak ve su’ vermeye hazırdır. Hadi inkâr etsin. Kıbrıs’ı yeniden birleştirme anlaşmasında muhatabının Türkiye olması, yaz gecesi rüyasıdır. Çünkü Türkler ne istediklerini biliyorken biz doğaçlama yapıyoruz.”
“İDEALİN PEŞİNDE KOŞARAK MÜMKÜN OLANI DA KÖTÜLEŞTİRİYORUZ”
Alithia’ya göre eski Başsavcı Alekos Mihailidis ile birlikte DİSİ tarafından düzenlenen Kıbrıs sorunundaki son gelişmelerle ilgili etkinlikte konuşan parti başkanı Averof Neofitu, “Kıbrıs Rum toplumu olarak yeniden, birleşmiş bir vatanda yaşamak istiyorsak, siyasi eşitliği kabul etmemiz gerektiğini anlamalıyız. İdealin peşinde koşarak mümkün olanı da kötüleştiriyoruz” uyarısında bulundu. 
Partisinin, Anastasiadis’in “gündelik hayatta sorun olmaması için yetkilerin daha çok merkezden yerele aktarılması önerisine destek verdiğini” söyleyen Neofitu, “Ancak yetkilerin desantralizasyonunun, tek uluslararası temsiliyeti, tek egemenliği, tek vatandaşlığı, tek ekonomiyi, tek para birimini, tek münhasır ekonomik bölgeyi ve tek hava sahasını etkilemeyeceği ölçüde…” diye ekledi.
Neofitu, 1960’taki devletin, üniter olmasına karşın çok güçlü bir iki toplumlu yapıya sahip olduğunu ve iki toplumluluğun 60 Anayasası’nın ana karakteri olduğunu hatırlattı, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yalnız Kıbrıslı Rumlar olarak temsil etmeye devam edebiliriz ve tanınmasında sorun olmaz ama vatanımızın bölünmüş olduğu acı gerçeği varlığını sürdürecek” ifadelerini kullandı. 
“Oluşturucu (kurucu) devletlere ne kadar yetki aktarılsa da, merkezî hükümette kalacak yetkilerde siyasi eşitliği kabul etmemiz gerektiğini anlamamız gerekir” diyen Neofitu, özetle şunları ekledi:
“Çözüm bulabilmemiz için Kıbrıslı Türk vatandaşlarımız da, Kıbrıs Rum toplumu siyasi eşitlik ilkesi aracılığıyla etkin katılımlarını kabul ettiği andan itibaren, ülkemizi yeniden birleştirebilmemiz için, birleşik Kıbrıs’ı yabancı garantilerden ve yabancı askerlerden kurtarmamız gerektiğini anlamalıdır. DİSİ, ana felsefesi ‘idealin peşinde koşarken mümkün olanı da kötüleştiriyoruz” olan Glafkols Klerides’in partisidir. Bu felsefeden sapmadık, sapmıyoruz.”
Alekos Markidis ise kararların öngördüğü gibi iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çabasından vazgeçemeyeceklerini belirterek “Çünkü Kıbrıs Rum idaresi altındaki toprak miktarını artırmanın tek yolu budur” ifadelerini kullandı.