22 Kasım 2024
  • Lefkoşa16°C
  • Mağusa17°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt14°C
  • İskele17°C
  • İstanbul17°C
  • Ankara13°C

SİYASETİN YALANLARI BİTMEK BİLMEZ Mİ?

Cenk DİLER

03 Mart 2015 Salı 08:01

Kimler var kimler… Ferdi Sabit Soyer’den Serdar Denktaş’a, İrsen Küçük’ten Sibel Siber’e, Salih Usar’dan Ahmet Uzun’a… Sayfa 113… “1977’de Üçlü Kararname Yasası’yla siyasi mevki yaratma çalışmaları gündeme gelir. Sendikamız bu yasaya şiddetle karşı gelir. Başbakan Nejat Konuk’a karşı çıkışımız yazılı olarak verilir. … devlet yönetiminde siyasetin hiç karıştırılmaması gereken Kaymakamlık, Kaymakam Yardımcılığı ve Daire Müdürleri, esefle belirtmek gerekir ki siyasi mevki olarak ele alınmaktadır. … vatandaşlara eşit işlem yapmak zorunda olan bu mevkilere asla siyaset aleti olarak bakılmamalıdır. … bu sistem Amerika Birleşik Devletlerinde bir asır önce kaldırılmıştır. Bu gibi sakıncalar yanında, maddeler halinde dokuz sakınca daha sıralanıyor ve “Topluma yararı olmayan bu tutumun değiştirilmesi gerekmektedir.”“ diyerekten muhtıra son buluyor (Erdal Süreç’in “Bitmeyen “BEY” Dönemi, KTAMS ve Siyasette Yaşanan Süreç” adlı kitabından). Tarihe dikkat edelim… 1977 yılı… Yani günümüzden 38 yıl önce. Şimdi neredeyiz? Daha da gerideyiz. Neden? Popülizm ve basiretsizlikten, iş bilmezlikten, oy devşirme çabalarınızdan… Günümüzde hala daha gidip gelen tüm hükümetler ve oralarda yuvalanan siyasiler, Üçlü Kararname ile atamaların kaldırılacağından söz ediyor. Şu an hükümette olan “1 parti”nin hazırlamış olduğu; 105 sayfalık Politik Tezler kitapçığının ruhunda, 21 sayfalık Akıl Defteri’nin 3’ncü sayfasında, 212 sayfalık Toplumsal Vizyonumuz Sosyal ve Ekonomik Programınızın 51’nci sayfasının 4.2.3 maddesinde, 6 Eylül 2013 tarihinde, Özkan Bey ile Serdar Bey’lerin paylaşarak birlikte okudukları, 56 sayfalık Hükümet Programın’ın 7’nci sayfasında; MÜŞAVİRLİK SİSTEMİNE SON VERİLECEĞİ yazılıdır. Peki, bu SİYASİ YALAN yeni mi söylenmiştir? Maalesef HAYIR! Bu yalanı, 2 gün sürecek (O kadar çok ki verilen sözler ve sallanan nutuklar bir günlük sayfama sığmayacak) YALAN DİZİSİ ile, siz değerli halkımıza sunmak istiyorum. Bu yara 1977 yılında kanamaya başlıyor. Ben 2008 yılından deşmeye başladım. Bakın zaman tünelinde kimler var kimler?

  • 10 Nisan 2008 Ahmet Uzun: “Müşavirlik sistemi UBP zamanında hazırlanan yasayla yaratıldı, dolayısıyla günahı da UBP’ye ait. Biz bu sistemi değişmede kararlıyız ve bunun için çalışıyoruz”.
  • 2 Temmuz 2008 Salih Usar: Üst kademe yöneticileriyle ilgili olarak yıllardır eleştiriler yapıldığını, bakanların ve hükümetlerin değişmesiyle birlikte üst kademe yöneticileriyle ilgili değişiklikler yapıldığını ve bir müşavirler ordusunun ortaya çıktığını anlatan Usar; Bakanlar Kurulu’nun Üst Kademe Yöneticileri Yasa Tasarısı’nı onaylayarak Cumhuriyet Meclisi’ne sevkine karar verdiğini kaydetti. Yasanın geçirilmesiyle belli sayıda üst kademe yöneticisinin 3’lü kararname ile atanacağını ifade eden Usar, bunun dışındakilerin ise Kamu Hizmeti Komisyonu’nun açacağı sınavlar neticesinde atanacağını belirtti. Usar, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlıkların Müsteşarları, Genel Koordinatörler, Özel Kalem Müdürleri ve Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlerinin eskiden olduğu gibi 3’lü kararname ile atanacağını açıkladı. 3’lü kararname ile göreve getirilen üst kademe yöneticilerinin yine 3’lü kararname ile görevden alınacağını söyleyen Usar, Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından atananların ise, Sayıştay denetimleri sonucunda kurumunu zarara soktuğunun saptanması, performans düşüklüğünün söz konusu olması ya da kamu görevini sürdürme ehliyetini yitirmesi halinde görevlerine son verileceğini belirtti. Usar, görevine son verilmiş olan üst kademe yöneticilerinin atamadan önceki görevlerine iade edileceğini, kamu çalışanı olmayanların ise artık kamu görevlisi sayılmayacağını kaydetti.
  • 31 Temmuz 2008 Ferdi Sabit Soyer: “Başta Kamu Görevlileri Yasası olmak üzere kamu hizmetlerini düzenleyen yasal çerçevenin, modern kamu yönetimi ilkelerine uygun yeniden şekillendirilmesi. Bakanlıkların ve onlara bağlı dairelerin yeniden yapılandırılması, Web tabanlı bir kamu görevlileri envanterinin oluşturulması ve buna bağlı hizmet içi eğitim olanaklarının geliştirilmesi. Politika belirleme ve yasa tasarısı hazırlamada koordinasyonun iyileştirilmesi.”

Başbakan Ferdi Sabit Soyer, komitelerin “yönetim ve yönlendirme” ve “yürütme” olarak isimlendirildiğini kaydederek, şubat ayından bu yana çalışan komitelerden ortaya çıkan en önemli, hatta tarihi nitelikteki sonucun “Üst Kademe Yöneticileri Yasa Tasarısı” olduğunu söyledi. Soyer, bu tasarıyla üçlü kararnamelerin müsteşar, özel kalem müdürü ve basın ve halkla ilişkiler müdürüyle sınırlandığını hatırlatarak, diğer atamaların Kamu Hizmeti Komisyonu’nca yapılmasının öngörüldüğüne işaret etti. “DEVRİM NİTELİĞİNDE” “Hükümetimizin bu konuda attığı adım, kamu reformu hususundaki kararlılığının en açık göstergesidir” diyen Başbakan Soyer, üçlü kararname ve müşavirliğin ortadan kalkacağını, bu yasa tasarısının devrim niteliği taşıdığını; yürürlüğe girmesiyle kamu idaresini siyasallaştıran ve verimsizleştiren uygulamaların tarihin tozlu sayfalarına havale edileceğini söyledi.  

  • 12 Mayıs 2008 Ferdi Sabit Soyer: Verimsizliğin aşılabilmesi için Kamu Reformu Programı hazırladıklarını ve bu çerçevede birçok yasanın değiştirildiğini kaydeden Soyer, Üst Kademe Yöneticileri Yasası’nda yapılacak değişiklikle sadece müsteşar, özel kalem müdürü ve basın ve halkla ilişkiler müdürlerinin üçlü kararnameyle geleceğini belirtti.

 

  • 4 Ağustos 2009 Sibel Siber: Ülkemizde” Müşavir” olmak, ya da Türkçe anlamıyla “Danışman” olmak ne anlama gelir diye bir süredir düşünüyorum. Vardığım sonuç,  ülkemiz adına maalesef üzüntü duyulması gereken bir durum aslında.  Özellikle bugüne kadar yeterli tepki konmaması ve gelen hükümetlerin de bunu olağan bir durum olarak kabullenmeleri de kabul edilemez.

Nasıl bir devlet işleyişidir ki bu;  siz bir dönem bu ülkeye müdür ve müsteşar olarak hizmet vermiş kimselere, kariyerine, bilgi birikimine ve hangi alanlarda hizmetlerinden yararlanılabileceğine bakmadan hizmet sektöründen uzaklaştırıyorsunuz. Yani siz genç, dinamik, henüz emeklilik yaşı gelmemiş ve üstelik devlette kadrolu maaş alan, en verimli çağındaki bu insanları üretimden koparıyorsunuz ve bir anlamda işe yaramaz olduklarını kendilerine( üstü kapalı da olsa) belirtiyorsunuz. Bu kadar küçük bir ülkedeki donanımlı insan sayısını göz önünde bulundurursak, hiç mi ihtiyacımız yoktur bu eski müdür ve müsteşarlara(müşavirlere) veya bu kimselerden yararlanmaya. Hangi mantık izah edebilir devletin kadrolu elemanlarını gelen iktidarların sırf siyasi görüşünden ötürü işe yaramaz diye nitelendirmesini.   Böyle bir lüksümüz olabilir mi? Gelişmiş ülkelerde böyle bir uygulama var mı? İşin insani boyutu da vardır üstelik. Bu kimseler için ne kadar onur kırıcıdır ve rahatsız edici bir durumdur kim bilir? Sabahleyin yataktan kalkarken her yeni gün bir heyecan verir bize. Üretmek başlı başına bir yaşam motivasyonudur. Üretmek ve sonuç alma hazzıdır aslında çoğunlukla yaşama bağlayan insanı. Emeklilik dönemlerinden o yüzden korkulur. Bu dönemde de üretkenliğini devam ettirenlerin daha dinamik ve daha genç kaldığı yadsınamaz. Hal böyle iken yazık değil midir hem kaybedilen iş gücüne, hem bu insanlara, hem de memleketimize. Aslında yetişmiş insan ne kadar önemlidir gelişmiş ülkelerde. İş gücü hep hesaplanır. Bir kişinin hasta olup işe gidememesi iş gücü kaybıdır Bilimsel tıp dergilerinde hastalıkların insanlara etkileri hakkında bilgi verilirken ne kadar iş gücü kaybına sebep olduğu da ilave edilir. Yani hayati önemi vardır iş gücü kaybının ülkeler için. Bizdeki gibi kolay değildir hiçe saymak vasıflı insan hizmetini. Kısaca şunu belirtmek istiyorum ki ülkesini seven hiçbir yurttaşın böyle bir durumu kabullenmesi mümkün değildir.  Hükümetler,  halka daha iyi hizmet verebilmek için elindeki insan kaynaklarından en iyi şekilde faydalanmak durumundadır. Kendi siyasi görüşüne ve programına yakın olmayan, alanlarındaki uzman kişilerden de yararlanabilmektir esas aslında.  Çünkü siyasetçiler veya iktidarlar halka hizmet için vardırlar. Bir bakan göreve gelirken kendisine çalışma açısından çok yakın olan birisini(müsteşar)birlikte getirebilir. Ama müdürler siyasi atama değil de kamu yasasına göre atanmalıdır. Hatta siyasi kadro ile gelen müsteşarların yanında yine siyasi olmayan teknik müsteşarların olması gereklidir. Devlet işlerinin devamlılığının ve koordinasyonun bozulmaması için hükümet değişikliği olsa bile bu kimseler görevlerine devam ederler.  Bu devletin devamlılığını sağlar. Örneğin son dönemde gördüğümüz hala atanmaya müdürler... Yaklaşık 2 ay geçmesine rağmen boşaltılan ve yeri doldurulmayan müdür, müsteşar kadroları. ..İnsan şöyle bir düşünceye kapılmadan edemiyor.   Ciddi bir devlet anlayışında oldukça önemli olması gereken bu kadrolar aslında gereksiz mi ki henüz birçoğuna atama yapılmadı. Dairelerimizde işler hangi yönetim anlayışına göre yürümektedir. Sorumlu kadroların henüz doldurulamaması hangi mantıkla izah edilebilir? Geçtiğimiz dönemde hükümet bu konuya duyarlı davranmış ve bir yasa çalışması yapmıştır. Yasalaşamadan hükümet değişikliği olmuştur. Şimdi iktidarın öncelikli hedeflerinden biri bu yasayı gündeme getirmek ve ülkemiz çıkarları için en uygun olan şekliyle yasalaştırmaktır. Şu unutulmamalıdır ki halka,  tutmak için verilen sözler daima halkımız yararına olmalıdır ( Kıbrıs Postası köşe yazısından).

  • 12 Aralık 2009 Serdar Denktaş: “Yıllar içinde bir müşavirler ordusu yaratarak, bu müşavirlerden faydalanmak istemeyen bir yapıyı oluşturan Türkiye değildir.

İktidara gelindiğinde partizanlık yaptırtan, adam kayırtan, iktidardan olmayana yaşam hakkı tanıtmayan Türkiye değildir” (Devamı yarın) (Yunus Diler’e katkıları için teşekkürler)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.