25 Ekim 2024
  • Lefkoşa21°C
  • Mağusa24°C
  • Girne24°C
  • Güzelyurt20°C
  • İskele24°C
  • İstanbul15°C
  • Ankara9°C

ŞENGÜL’ÜN KADERİ…

Kıvanç BUHARA

23 Ekim 2014 Perşembe 12:54

Gece karanlığında, kahır dolu çığlıkları kaybolup gitti. Her tarafı titriyordu. Yağan yağmurda sırılsıklam ıslanmıştı. Yaşamaktan umutsuz, gelecek denen tüm kavramları yok olmuş kimsesiz, zavallı bir kadın… İtilmiş, kakılmış, terk edilmiş; Ve çaresiz… Yarınları, yaşamı, umutları tükenmiş… Geçmişine yanıyordu sadece; ağlamak, haykırmak, isyan etmek ne çare… “ Benimle birlikte tüm yaşam bitmeli, bu kıyamet kopmalı artık” diye düşündü. Büzüştüğü yerden kalkmaya çalıştı, kalkamadı. Ayakları dayamadı. Ellerini ıslak toprağa uzattı. Kalkmak için bir daha denedi. Bir araba yavaştan geçip gitti. El etmek istedi. “ Dur, çok kötüyüm, yardım edin” diyecekti. Soluğu yetmedi. Kimsesizdi. İki evliliğinden hiç çocuğu olmamıştı. İlk kocası, çocuğu olmuyor diye boşamıştı onu. Uzun zaman dul yaşadı tek başına. Bir daha evlenmek istemedi. Tanıdıkları, komşuları ısrar ettiler. “ Hayırlı bir kısmetin çıkar inşallah, evlen gitsin be kızım, böyle yalnız başına yaşanmaz ki” “ Birincisinde denedim şansımı Nazire abla, yastık değişir de kader değişmez. Bir daha yaşamak istemiyorum, böylesi daha iyi” “ Gülşen kızım, bu hayatın yaşlılığı da var. Bak, benim çocuklarım evlenip gittiler. Ahmet dayın yanımda olmasa, yalnız başıma naprdım be gızım?” “ Haklısın, ben da düşünmez değilim, ama sütten dilim yandı, çok gorkarım ikincisi da çocuk isterse…” “ Biraz yaşlıca olsun, öyle ellisinde, çocuk mocuk istemez o zaman” Şengül bir an düşünceye daldı. Gözleri doldu. Uzaklardaki dağlara baktı. Bulutlar ve sis ne kadar güzel sarmalamıştı eteklerini… “ Öyle biri var mı buralarda Nazire abla?” “ Var be Şengül, geçenlerde geldi bizim mahalleye, Türkiyelidir, vallahi neme lazım, efendi adam, elli beş atmışlık var, tam sana göre.” Nazire kadın “ Türkiyelidir” deyince, Şengül’ün içi titredi. Liseden sınıf arkadaşı Meryem’in başına gelenleri anımsadı. “ Meryem’in başına gelenleri sen de duydun Nazire abla, nasıl güveneyim şimdi ben…” “ Onun kocası Digomo* ovasına paraşütla atlayan askerlerdendi be gızım; sonra Değirmenlikte yaralandı. Ee kolaydır sandın, o kadar bomba attı gavur bizim askere, çoğu aklını kaybetti zavallıların…” Şengül, Nazire ablasına hak verdi. O gece uykuya dalmadan önce uzun uzun düşündü. Belki de Nazire ablası haklıydı. Adamla tanışmak için dayanılmaz bir arzu hissetti. Sabah olsun, adamı görmek istediğini söyleyecekti Nazire ablasına… Bir gün, birlikte kahve içtiler, tanıştılar. Tuhaf bir adı vardı;Şehmuz. Zayıf, uzun boyluydu. Saçlarına ak düşmüş, alnında derin çizgiler vardı. Karısı ölmüştü. Sekiz çocuğunun tümü Türkiye’deydi; hepsini baş göz etmiş, Yavru vatanı tanımak için çıkıp gelmiş buralara. Bir süre sonra evlendiler. O günden sonra, Şengül’ü sokakta gören olmadı. Ayak bileklerine kadar örtünmüş, başını kapatmıştı. Ve bütün bu işkenceye dayanamadı Şengül. Bir gece yarısı sokağa fırladı. Şiddetli yağmur yağıyordu. Sabah bir duvar dibinde buldular onu; mosmordu. Ölmüştü. Duyanlar acıdılar Şengül’e. Sırları ile birlikte göçüp gitti. Nazire ablasından başka arkasından yürüyen olmadı.. *Dikmen

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.