SAHİBİNE MESAJLAR
Taner ULUTAŞ
13 Mart 2019 Çarşamba 10:10
Sn. Derviş Eroğlu,Ulusal Birlik Partisi (UBP) Onursal Başkanı olarak UBP’de Cumhurbaşkanı adayına ben karışmam. Ona Parti Meclisi karar verecek dediniz. Ayrıca halkın beklentisine, parti tabanın nabzına, devletin ihtiyacına bakılarak yetkili organ karar alsın ifadesinde bulundunuz. Ben aday olmayacağım ama seçime daha bir yıldan fazla bir zaman olduğunu ve ülkede pek çok gelişme yaşanması mümkünken şimdiden Cumhurbaşkanlığı seçimini gündem yapmanın ne ülkeye ne de partiye yararı olmayacağını ve aktif olarak değil ama aktif üstü çalışmaların devam ettiğini dile getirdiniz. Sn. Eroğlu, ben karışmam derken, bir parmak işareti ile partinin başkanlarını bile değiştirdiğiniz bu yerde aktif değilim demenize Husumet Teyze bile kahkahalar ile güldü. Hacı amca, yahu Eroğlu’nun söylediğinin tersini kabul edin. UBP’de başkan dahil, MYK ve PM’ye girecek olanlar onun dergahından geçip onay aldıktan sonra o yerlere girerken ben karışmam demesini ben bu siyasette pasif değil Aktif üstüyüm ve herşeyi de ben belirlerim diye algılayın dedi. Ayşaba, partide görev alan arkadaşlar, yıllanmış şarap olsa bile Eroğlu, o şarabın testisi konumundadır. Testiyi kıran olursa, o şarap ne kadar yıllanmış olursa olsun, o noktada hiçbir işe yaramaz diyor.
**
Sn. Serdar Denktaş Mecliste, kürsüden yaptığınız konuşma esnasında, Türkiye’den para akışının neden başlamadığını soran muhalefet vekilleri sanırım nasırınıza bastı ve sizi kızdırdı. Türkiye’den para akışının başlamadığını bunun sorumlusunun da KKTC hükümeti olmadığını söylerken, savunma ve maaşlar dahil birçok harcamanın, KKTC bütçesinden yapıldığını belirttiniz. Ocak ayında protokol imzalanır, Mart ayında para akışı başlar. Ama Mart’tayız. Henüz başlamadı. Nedeni bizde değil. Nedenini bize değil, Erdoğan’a soracaksınız" dediniz. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna modelindeki cevabınız, sanırım bazı Ana Kuzusu ‘Emir Erlerini’ tatmin etmedi. Sn. Denktaş, büyük hayalleri olan insanlar, bunları gerçekleştirmek adına, zorluklarla savaşmak zorundadır. Dağarcığına koyması gereken en önemli ise, sabırdır. Ancak insanların da bir taşma noktaları vardır. Artık yeter dediği noktada, sabır bile işe yaramaz. Hele hele sizi bu taşma noktasına daha önce yaptıkları ile taşıyanlarsa sanırım o noktada sabır taşı bile işe yaramaz.
**
Sn. Ayşegül Baybars, KKTC’nin en önemli dairelerinden bir tanesi konumunda olan Şehir Planlama Dairesinin maşallahlığı var. Aspest yani halk dilindeki ismi ile amyant kaplı damı, çalışanlara kanser bulaştırmak için köşede saklanmış bekliyor. Bazı binaların arka kısmındaki yabani otlar arasında yılanlar ve fareler saklanbaç ve tutmaca oynuyor. Dairenin iki arabasından biri makinem dar, lastiğim soğanın lastiği ince zar ben oynamam diyerek makinesini ahristoya çıkartıyor. Tek araba ise feryan figan ma be ama haçana bir bana yükleneceksiniz diye bas bas bağırıyor. Haaaa çalışanları sorarsanız, eksik kadro nedeniyle feryanı figan şarkı ve türküsünü söylüyor. Sanırım bestesi isyan makamında, güftesi yeter ama şarkısını henüz duymadınız. Sn. Baybars, kalite insana yapılan yatırımdır. Kalite diyerek bu ülenin en önemli dairesine, İngiliz Kazmiri yerine ‘Basma’ giydirirseniz, kalite bir yerlerini yırtarcasına size kahkahalar ile güler.
**
Sn. Barış Burcu, yapmış olduğunuz açıklamada, ma ne be ama, biz sustukça birileri ensemizde garavolli mi pişirecek? Lingiriyi bıraktık. Piriliyi es geçtik, ama millet bizim ensemizde birdirbir oynamaya başladı. Anastasiadis, Crans Montana sonrasında kafa karışıklığı yaratacak tutarsız şeyler söyleyip, saklambaç oynuyor. Gevşek federasyon, en son da desanralize federasyon diyerek yeni icat ettiği dalga geçme oyunundan pasajlar sunuyor. Eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, imzaladığı federasyon tezine atıfta bulunarak buna ‘Tuzak’ diyor ve imzasını unutturmaya getiriyor imasında bulundunuz. Sn. Burcu, güzel kadınların kalplerinde çirkin izler bırakana delikanlı değil, erkek bile denmezken, halkının kapsama alanından çıkanlara da pili bitti ve artık sarj tutmuyor denir. Teşbihte hata olmasın, Fahişeye laf edenin tek derdi parasının yetmemesinden, ciğercinin kedisi de ciğere bakarken tekme yemesine karşın sokak kedisinin özgürlük felsefesini hala daha benimsememesindendir.
**
Sn. Aziz Kaya, Lefke Belediye Başkanı olarak yaptığınız açıklamada, Lefke’de bakır madeni bölgesinden kaynaklanan sızıntıların araştırıldığını, suyun Güzelyurt’a gidişinin engellenmesi için bakır madeni bölgesinde set çalışmaları başlattığınızı söylediniz.Çarşamba günü söz konusu bölgede suyun göründüğünü ve suyun örneğinin alındığın, mikrobiylojik ağır metal ve çevre analizi için laboratuara gönderildiğini anımsattınız. Sonuçların 6-7 gün içerisinde çıkacağını ancak bu süre içerisinde de suyun akışının engellenmesi için bir takım çalışmalar başlattığınızı belirttiniz. Ayrıca gelen suyun tam sınırda ve BM gözetleme kulübesinin istikametinden, CMC’nin çalıştığı dönemde işlenmemiş madenlerin yığıldığı tepeden geldiğini açıkladınız. Sn. Kaya, tüm uğraş ve çalışmalarınıza karşın, bülbül dilinden ne çekerse, Lefke bölgesi de bu CMC belasından çekiyor. Hacı Mutallip amca, karısına öldüresiye vurduğunu anlatan kocanın nasıl yaptığının erkeklik değil, i,....k olduğunu söylüyorsa, bizlerde bu CMC’nin bölgeye yaptığını kahpeliktir diyoruz.
**
Sn. Leyla Hüseyin Kıralp sosyal medyadaki paylaşımınızda, oğlum 32 yaşında .Hamile olduğumu anladığım andan itibaren sürücü olmadığım zaman arka koltuğa oturdum .Oğlum doğduktan sonra da arka koltuğa oturduk .Konu komşu "Mustafa şöför Leyla Komutan" diye dalga geçti bizimle .Oğlum 12 yaşına gelene kadar ön koltuğa oturmadı. 76 yılından beri araba kullanıyorum. Kıbrısın gitmediğim yeri dağı taşı ovası köyü şehri kalmadı. Cep telefonları çıkdıktan sonra asla araba sürerken telefon kullanmadım. Kenara çeker durur telefona öyle bakarım. Eğer POLİS uyarılarımı dikkate alacak ve gereken cezayı uygulayacaksa , cep telefonu ile araba kullanan her kimi görürsem ihbar edeceğim. Kurallara uymayanların ,kurallara uyanlara yaşattıkları acılar YETER olsun artık dediniz. Ve haklı bir serzenişte bulundunuz. Leyla hanım, ensesine vur ekmeğini elinden al ama sakın telefonuna ve internetine dokunma modundaki bazı insanlarımız ne söylersek söyleyelim yollarda ‘Trafik Canavarı’ olma işlevlerini sürdüreceklerdir. Cezalar caydırıcı nitelikte olmasa da her yol eskiden Roma‘ya şimdi ise eğitime çıkar. Sn. Kıralp, bak Hüsamettin amca, bu işleri düzene sokma işini beceremiyorlarsa bırakacaklar aga, mesela kişilik sahibiymiş gibi davranmaksa, onu da ufak ufak atsınlar ki, civicivlerde yiyebilsin diyor.
**
Sn. Akile Büke, YÖDAK Başkanı olarak günlerce hatta aylarca süren yayınlardan sonra nihayet ağzınızı açarak bazı konulara açıklık getirdiniz. Açıklamanızda, KKTC yükseköğretiminin ambargoları yıktığını ve KKTC’nin tanıtımında yıllarca ulaşılamayan bir tanınırlık sağladığını belirterek, yükseköğretim alanı ve YÖDAK’ın “bilinçli veya bilinçsizce” yıpratılmaya çalışıldığını belirttiniz. Mesainiz ile ilgili ortaya atılan iddiaları da yanıtlayarak, yasal olan izin süresini doldurmadığınız gibi fazla mesaileri da sayıldığında vereceğiniz değil alacağınız izin bulunduğunu dile getirdiniz. Mesaileriniz ile ilgili öne sürdüğünüz iddialara veya izin günlerinize değinmek veya eleştirme gibi bir düşünce ürününe sahip değilim. Ancak neden bu kadar gün sıkı sıkıya kilit vurduğunuz ağzınızı ‘Gındırıp’ iki laf etmediğinizi merak ettim. Kapalı olan ve biraz olsun gındırılmayan, bırakın 7 desimetreyi, 3 desimetre bile ses vermeyen ağızın neden hem sizi hemde koskoca YÖDAK’ı yıpratmasına neden oldunuz. Neden bende ekonomik kriz var artık, bana 1 adım gelene bile 10 adım gelemiyorum modunda hareket ettiniz? Bütün mesele bu hocanım.
**
Sn. Bengül Gargınsu, Lefkoşa’da ikametgahınızda yasa dışı cemiyete, bir başka deyişle PKK’ya ait propaganda kitaplarının, Polis tarafından bulunduğu ileri sürüldü. Tabi öne sürülen iddia sonrasında tutuklandınız. Ve mahkemeye çıkarıldınız. İkametgâhınız içerisinde mahkeme emri gereği yapılan aramada muhtelif sayıda Yasa dışı Cemiyete ait Yıkıcı ve Propaganda niteliğinde yayın olan kitaplar ve üzerinde PKK'nın bayrağının amblemi bulunan, içerisinde hatıra niteliği taşıdığı düşünülen Casio marka siyah renk kordonsuz kol saati olan sandık bulunup emare olarak alındığını belirttildi. Sn. Gargınsu, eylem olmadıkça benim düşünceme göre kitap bulundurmak suç olmamalı. Ancak çocukları katleden. Güneydoğu ile Doğuyu kan gölüne çeviren emperyalist güçlerin maşası, PKK’nın propagandası da sanırım doğru değil. Hatçe Teyze, en büyük zararı borsadan değil, zamanımızı boşa harcadığımız, çocuk katili, PKK gibi ölü yatırımlara yaptığımız yatırımlarda görürüz dedi.
*
Sn. Mustafa Karaduman, kusura bakma sana sayın diyemeyeceğim. Çünkü Sayın Mustafa diye söze başlarsam, sayın kelimesinin lugat anlamı da değişecek. Yahu Karaduman, tencerenin altında oluşan gapgara bir garamuza gibi Mağusa’da yanında yaşamını sürdüren 8 yaşındaki üvey oğlun B.B’yi, kızgın şiş ile her iki bacağını yakarak dağladın. O küçük sabiciğe işkence yaptın. Bununla da yetinmiyerek o küçük çocuğun vücudunun çeşitli yerlerine vurarak, ciddi şekilde darp ettin. Mağusa Kaza Mahkemesi Yargıcı Umut İnan tarafından yargılanarak suçlu bulundun ve 1 yıl hapis cezasına mahkum edildin.Ceza azdı çoktu ona değinmeyeceğim. Ama KKTC halkının vicdanında sen ebedi olarak hapislik cezasına mahkum edildin. Karadumanmın? Yoksa garamuzamısın herneysen, halk olarak bizim korkumuz, hem eli hemde vicdanı bozuk olanlardan değil, hem vicdanı, hem eli hemde karakteri bozuk olup, 8 yaşındaki çocuğa akıl almaz işkence yapanlardandır.
**
Sn. Gülen Kılıç, Kanlıköy olarak yaptığın açıklamada, bölgedeki en büyük sorunun aydınlatma olduğunu söylediniz. Bölgenin, geceleri karanlıkta kaldığını, yolda yürüyen vatandaşların risk altında olduğunu belirttiniz. Ayrıca, köyün çocuk parkının, Atatürk büstünün ve muhtarlık binasının içinde bulunduğu bir alanın otlardan geçilmediğini ve parkın bakımsız, muhtarlık binasının kullanılamadığını dile getirdiniz. Sn. Kılıç, oy zamanında kapımızı aşındırıp, seçtiklerimiz ile ilgili buz gibi hayallerimiz vardı. Onlardan şekerden evlerimizi yenilecekleri yönünde umutlarımız vardı. Ancak yağdırdıkları selli yağmurlar sonrasında ne buzdan hayallerimizi, nede şekerden evlerimizi bıraktılar.
**
Sn. Mehmet Seyis sosyal medyadaki paylaşımında, yıl 2019 ve ne demek ise yasak kitaplar varmış hala. Varmış ama hangi kitaplar yasak bilen de yok. İstediklerini alıp içeri atıyorlar. Her an herkes içeri gidebilir. Üstelik de başbakanlığa bağlı polis, başbakanın partisinin PM üyesini "yasak yayın" deyip tutuklayacak cüreti nereden buluyor dedin. Başkan, Başbakan sessiz. CTP MYK ve PM’si ile ondan daha sessiz. Beni ısırmayan yılan bin yaşasın diyen partililer (Ses verenleri tenzih ediyorum) onlardan daha sessiz. Bu cüreti nereden buluyor diye soruyorsan cevabını buralarda araman gerekmiyor mu? Kurt sisli ve sessiz havaları sevdiğine göre havada muhteşem bir sessizlik var. Ne dersin? Mehmet başkan, Hasibe teyze, yaşım ilerledikçe görücü usulü evliliği mantıklı buluyorum. Çünkü yıllardır ağzını açıp, masaya vuracak ve beni doğru dürüst yönlendirecek adam göremedik malum dedi. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az desem.
**
Sn. Ayşen Fatma Çavuş, paylaşımınızda, evet arkadaşlar, akşam aldığım bir bilgiyi bugün teyit ettikten sonra,bu sayfadan paylaşma ihtiyacı duydum. KKTC’de yaşayan ve nice zorluklarla gerek, Türkiyede gerekse buradaki üniversitelerin birçok bölümlerinden mezun olan ve halen işsiz bekleyen çocuklarımız için çok büyük hayal kırıklığı yaşadım. Burada mezun ve atanmayı bekleyen Almanca öğretmeni, Fransızca ögretmeni genç evlatlarımız dururken,Türkiye'de atanmış olup, maaşı devam eden öğretmenleri, burada yurt dışı görev olarak bizim okullarımıza tayin edilmesi ne kadar vicdanidir? Bu memleket icin bu halkın refahı icin çalıştığını söyleyen Sn.Başbakan, Sn Eğitim Bakanı elinizi vicdanınıza koyun. Öğretmen olmak icin öğrenim gören bizim çocuklarımız işsiz orda burda iş ararken, bu acımasızca duruma ne kadar müsaade edeceksiniz?..Yeni ders yılında da bu durum devam edecekse bunu bilmek en doğal hakkımızdır dediniz. Ayşen hanım, vicdan diyorsunuz da bazı efendiler sayesinde Vicdan ablaya sinirden felç geldi. Yatalak durumda. Adalet diyenlerin yaptıklarını gören Adalet abla hakkın rahmetine kavuştu. Hak ve Hukuk sloganı atanlara bakıp iç geçiren Hakkı amca sinirden kalp krizi geçirdi yoğun bakımda yatıyor. Adil bir düzen diyenlere kızan Adil amca için son soruyu camide hoca ‘Rahmetliyi’ nasıl bilirdiniz diye sordu. Haaaa umut mu? O bisikleti ile arabanın altında kaldı.
GÜNÜN FIKRASI
Boz Kartal
Milli Park Polisleri, adamın birini, nesli tükenmekte olduğu için koruma altına alınan bir Boz Kartal'ı kesmiş, pişirip yerken görmüş ve derhal tutuklamışlar. Mahkemede adamın avukatları müthiş bir savunma yapmışlar:
"Bu adam ormanda yolunu kaybetmişti. Günlerdir aç olduğu için ya kartalı öldürecekti, ya kendisi ölecekti." diye... Yargıç bu savunmayı kabul edebileceğini söylemiş. Kararını açıklamadan önce, sanığa dönmüş:
- "Son bir şey sormak istiyorum" demiş,
- "Ben de av meraklısıyım da. Bu Boz Kartalın tadı nasıl bir şey?"
- "Valla efendim. Tam olarak Kelaynak ile Mavi Gagalı Puhu Kuşu tatlarının arasında bir şey!"
Günün Fotoğrafı
Günün Sözü
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.