23 Kasım 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa17°C
  • Girne19°C
  • Güzelyurt15°C
  • İskele17°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara8°C

SAFLAR NETLEŞİYOR..

Derviş DOĞAN

30 Haziran 2016 Perşembe 11:09

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Türk halkı geleceğini AB’de görmeye devam etmeli derken, Başbakan Hüseyin Özgürgün, halkımız  İslamofobik ırkçı Türk ve Türkiye karşıtı bir AB arzu etmez dedi.

İki farklı düşünce.

Ve/fakat tek devlet, tek millet.

KKTC’yi en tepede temsil eden iki devlet erkanı.

Bu konuda belli ki görüşleri farklı.

Birisi AB’den vazgeçmemeliyiz, geleceğimizi bu birlik içerisinde görmeliyiz diyor.

Diğeri İslamofobik ırkçı Türk ve Türkiye karşıtı bir birliği halkımız arzu etmez diyor.

Birisi Cumhurbaşkanı, diğeri Başbakan.

Peki bu ne demek?

Sadece düşünce ayrılığı mı?

Değil elbette..

Ciddi bir vizyon farkı var, öngörü farkı var, üslup farkı var.

İdeolojiye hiç girmeyeceğim.

Dolayısı ile bütün bunlara baktığımız zaman devletin zirvesinde uyumun söz konusu olmadığını görüyoruz.

Birleşik Krallığın AB’den çıkma istenci sandıklara yansıyınca, nedendir bilinmez bu durum bazı Avrupa ülkeleri yanında Kıbrıs’ın Kuzey’inde de AB karşıtı bir konjonktörün oluşturulması çabalarına dönüştü.

Hemde ortada yaşanan hiçbir örnek ve sonuç yokken.

Ha elbette bunun yansımaları olmayacak değil.

Mutlaka birtakım etkilerini Kıbrıs bütününde de hissedeceğiz.

Önemli olan bu gerçekliğe göre siyasetin rotasını  belirleyebilmektir.

Dolayısı ile bu noktada AB karşıtı gard almak çok doğru bir tavır belirleme şekli değildir.

Lakin Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün temsil ettiği siyasi görüşün temelini oluşturan zemin bu.

Hal böyle olunca da Sayın Başbakan’ın konuya daha farklı bir bakış açısyla yaklaşmasını bekleyemeyiz.

Ancak ortada şöyle de bir durum var.

Malum ki adada devam eden bir müzakere süreci söz konusu.

Taraflar görüşüyorlar ve adanın birleştirilmesi için kıran kırana bir mücadele veriyorlar.

Eğer olur da aralarında bir mutabakat sağlanırsa, liderler sağladıkları mutabakat metnini halklarının onayına sunacaklar.

Ve son sözü de halklar söyleyecek.

Yani adada yaşayan insanlar.

Şimdi yine malumunuz olduğu üzere Türk tarafında bu süreci yürüten Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve ekibidir.

Ve yine malumunuz olduğu üzere varılacak son noktaya varmak için toplumsal bir uzlaşının da sağlanması gerekmektedir.

Aksi takdirde yapılacak referandum ile liderlerin masada  vardıkları  mutabakat örtüşmeyecek.

Ve bütün çabalar boşu boşuna heba olup gitmiş olacak.

Dolayısı ile bu husus ayrıca sürece dair büyük öneme haizdir.

Ve/fakat görülüyor ki Kuzey’de bu anlamda şu ana kadar sağlandığı düşünülen bir uzlaşı yok.

Zira AB’de geleceğimizi görmeye devam etmeliyiz anlayışı ile İslamafobik ırkçı Türk ve Türkiye karşıtı bir AB’ye halkımız girmeyi arzu etmez öngörüleri aslında bunun habercisi niteliğinde.

Zira biri adada çözümü öngörüyor, diğeri mevcut durumun devamını savunuyor.

Yani anlayacağınız, olası bir referandum öncesi saflar belirginleşip netlik kazanıyor.

Devletin zirvesi bu manada ayrılıyor.

Cumhurbaşkanı ve destekçileri çözüm yanlısı bir tutum içerisinde olurken, Başbakan ve destekçileri de tam tersi bir pozisyon alacakları anlaşılıyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.