POLİSLER VE “TABBA LAMARİNACILAR”
Ediz TUNCEL
28 Haziran 2017 Çarşamba 08:53
Başlığı okuyunca “tabba lamarina” da nedir diyenleriniz olabilir.
Bizim yaşlarda olanlar ve bizden öncekiler bu lafı iyi bilirler.
Bir zamanlar yollarımızda değil araba, insan bile bulamazdınız, ve hatta, yollardaki kedi, köpek, tilki sayısı arabalardan fazlaydı...
Bir zamanlar dediğim zaman süreci de en fazla 20-25 sene öncesidir!
Memleketin genelinde barış ve saygı kültürü olduğu için Polis kırk yılda bir belki yola çıkar ve trafik kontrolü yapardı.
Genelde kimse ceza yemezdi, herkes birbirini tanırdı, varsaydı bir kusur, uyarı yapılırdı, vatandaş da utancından gider ertesi gün yükümlülüğünü yerine getirirdi...
Arada bir, bazı gençler babalarının arabasıyla “tabba lamarina” yapardı, yani gaz pedalını dibine kadar dayardı ve süratin keyfini çıkarırdı, şanslıysa eve sağ giderdi, değilse kestirmeden cennete tek bilet alırdı, arkasında bir yığın gözü yaşlı, yüreği kan ağlayan insan bırakırdı...
İşte bu tabba lamarinacıları polis bilirdi...
O zamanlar sosyal medya filan yoktu ama toplum medyası iyi çalışırdı, bir tabba lamarinacı peydahlandı mı, anında dedikodusu yapılır, polis de çok geçmeden duyardı ve önce ailesine veya kendine ulaşır, uyarısını yapar, aklı başına gelmezse de, serserinin ne zaman tabba lamarina yapacağını da bir şekilde kestirip, yola çıkar ve enselerdi...
Nerden mi biliyorum!
Gece karanlığında ışıksız bisiklet sürdü diye hergün kahve içtiği ahbabını iki defa uyaran, üçüncüsünde de kendi eliyle karakola götürüp ceza yazan, dördüncüsünde ise laf dinlemeyen muhtereme gece karanlığında bir arabanın toslamasıyla “dünya değiştiren” muhteremin arkasından “şansını fazla zorladı, ama azrail affetmez” diyen rahmetli babamdan ve ondan sonra polis örgütüne giren akrabalarımdan biliyorum!
Hem o zamanlar karakollar polis de doluydu, öyle ortalık “boş” değildi...
Şimdi ise sadece tabba lamarinacılar yok, esrarkeşler, eroinmanlar, sabahın köründe zil zurna sarhoş olarak direksiyonun başına geçenler, kısacası envai tür ipini koparan mahlukat yollarda dolaşıyor!
Polis ise eleman ve ekipman eksikliğinden grak grak ediyor.
Bu arada, teknoloji de gelişti ya, polis yola çıktığında anında 20 bin kişilik bir “çete” de faaliyete geçiyor, polis, özellikle de trafik polisi nerde ne halt ediyor sosyal medya üzerinden yayılıyor.
Öncelikle sorgulanması gereken nokta şu: Vatandaş bunu niye yapıyor, polis denetimine karşı birbirini niye uyarıyor?
Eksik evrakla araç kullanan, özellikle de devletin soytarılığından, hırsızlığından, aymazlığından usanan, sorumluluğunu ve yükümlülüğünü yerine getirip de bir süre sonra enayi yerine konduğunu gören ve “alemin enayisi benmiyim, cehenneme kadar yolu var seyrüseferinin de bilmem nesinin de” deyip de aracına seyrüsefer çıkarmayanların polisin eline düşmesini engellemek için uyarıyor!
Amma ve lakin, bugün sosyal medyada iyice yaygınlaşmış olan bu uyarılar, hırsızların, kaçakların, eroinmanların, esrarkeşlerin ve sair mahlukatların da “sistem içinde” bilerek veya bilmeyerek uyarılmasına ve paçayı kurtarmalarına da neden oluyor, kaş yapayım derken göz çıkarılıyor!
Mobese kamera sisteminin de bir türlü devreye girmemesi, akla ciddi art niyet getiriyor, polisin ister istemez yola çıkmasına neden oluyor...
Allah aşkına adam sen de, diyeceksiniz...Adamlar koltuğu bulmuşken haraçla, rüşvetle, peşkeşle mi uğraşacaklar, yoksa memleketin güvenliğiyle, trafiğiyle mi uğraşacaklar!
Eh, yüzlerce milyon, hatta milyar liralık hibe veya yardım proje üretilip de kullanılmadığı için Türkiye’ye geri dönerken bu siyasi kafalardan, şovmenlerden medet ummak, ölü gözünden yaş beklemekle eşdeğerdedir, burası da bir gerçek...
İşin özüne dönersek tekrardan, artık polisin yollardaki belirli noktalarda durup da evrak kontrolü yapmasının bir anlamı yoktur.
Sürat kontrolü yapması elzemdir, ancak sürücüler “bildik” yöntemlerle birbirlerini anında uyarmakta ve polisin bu kontrolünü de genelde boşa çıkarmaktadırlar.
Bu bakımdan, özellikle anayollarda ve trafiğin yoğun olduğu bölgelerde iki nokta arasında araçların süratini ölçen sabit radarların yerleştirilmesi kaçınılmazdır.
Aksi takdirde, bir şekilde kafası bulutlanmış tabba lamarinacılar “uçuşa” devam edecekler, ölmeye ve öldürmeye de devam edecekler...
Polis ise, artık nokta kontrolünü bırakıp, trafiğin içine girmeli, trafiğin içinde gezinirken kontrolünü yapmalıdır.
Nokta kontrolünde tesbit edilen suçların milyon fazlası, ve hatta, ölümcül şekilde olanı, akan trafiğin içinde yaşanmaktadır...
Örneğin Lefkoşa’daki bazı trafik ışıklarında, örneğin Atatürk spor salonunun önündeki ışıklarda, her bir dakikada en az 30-40 kırmızı ışık ihlali yaşanmaktadır...
Nerden mi biliyorum, usanmadım, orada pozisyon aldım ve saydım!
Bu da, trafiğin yoğun olduğu saatleri hesaplarsak, sadece o noktada günde en az bin trafik suçu işleniyor demektir...
Polisin sivil veya resmi araçla trafik içinde dolaştığı anlaşıldığında herkes kendine bir şekilde çeki düzen verecektir, aklını başına toplayacaktır.
Hele de polis araçlarına 24 saat kayıt yapan kamera sistemleri takılırsa, seyredin siz cümbüşü...
Millet uyanmadığı için önce suçlarda müthiş bir patlama yaşanacak, sonra da herkes, özellikle de kafası bulutlu tabba lamarinacılar, aklını başına toplayacak ve trafikte “kameraya yakalanırım, polise yakalanırım, ceza yerim...” korkusuyla adam gibi araba sürecektir...
Basit bir yöntem değişikliğiyle, bir ay içinde bütün bu keşmekeş, bütün bu trafik kaosu tersine çevirebilir, trafiği daha yaşanır hale getirebilir, en azından polisin her an her yerden çıkıp da trafik kontrolü yapabileceği algısını yaratabilir, ki bu bile kısmen de olsa, trafikte bazı başıbozuklukların düzelmesi veya asgariye inmesi için yeterli olacaktır...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.