ORMANLARIN KABUSU “ÇAM KESE KURDU”
Hatice İNTAÇ
20 Mart 2016 Pazar 08:00
Dünyadaki en güzel seslerden biri belki de yağmur sesi… Hele uzun zaman ona hasret kalınmışsa ve sabahın ilk ışıklarına bir de yağmurun o mistik sesi eklenmişse… Huzur verirdi eskiden böyle başlayan günler ama ne acıdır ki son zamanlarda doğanın mucizeleri bile içimizdeki hüznü, isyanı gidermeye yetmiyor. Ardı arkası bir türlü kesilmeyen şehit haberleri, canlı bomba katliamları, masum insanların teröre kurban edilmesi içimizi acıtıyor, bir yumru gibi boğazımızda düğümleniyor. Geleceğe, hatta insanlığa olan inancımızı her gün biraz daha kaybederken ne yağmurun sesi, ne güneşin doğuşu içimizde yaratılan karanlığı aydınlatamıyor.
İnsanların sokağa çıkmaktan çekindiği, korkuyla yaşadığı bir zaman yaşanıyor şimdi Türkiye’nin her yerinde. İnsanlar hep diken üstü ruh hallerinde, panik içinde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. En küçük bir şüphe bile hayatı felç etmeye, durdurmaya yetiyor. Bu daha ne kadar sürecek diye düşünürken acı haberlere her gün yenileri ekleniyor. Yolda unutulan bir paket, bir poşet bile insanların yüreğini ağzına getirmeye yetiyor. Daha geçen gün boğaz köprüsünde kenara çekilen bir arabadan dolayı, içinde bomba olabilir şüphesiyle köprüdeki trafik durmuş, güvenlik birimleri, polis alarma geçmiş, insanlar uzun süre oralarda mahzur kalmıştı. Oysa araba sadece benzini bittiği için kenara çekilmişti. Öyle bir ortamda, öyle şartlarda yaşayan her insanın göstereceği tepkilerdir bunlar. Korku, endişe, panik… Ve bu duyguların oluşturması muhtemel travmalar.. Kelimelerin bittiği, insanlığın tükendiği bir dönem yaşıyoruz adeta.
Türkiye’ de uzun zamandır devam eden ve bir türlü sona erdirilemeyen bu nahoş durumlardan dolayı uzun zamandır oralarda yaşayan Kıbrıs’ lı Türkler şimdi daha sık Kıbrıs’a gelmeye başladılar. Hatta bazıları, adadaki durumlar sanki daha iyiymiş; her yer güllük gülistanlıkmış gibi buraya yerleşme kararları aldılar. Gerçekten de can emniyeti bakımından bizim durumumuz daha iyi. Hiç olmazsa sokakta korkusuzca yürüyebiliyor, günlük yaşantımızı daha normal şartlarda idame ettirebiliyoruz. Tabii ki ŞİMDİLİK! Hani hep diyoruz ya Türkiye hapşırsa biz nezle oluruz diye. Her şeyimizi ellerine teslim ettiğimiz, ona sormadan hiçbir şey yapamadığımız, kendi ayaklarımız varken özürlüymüş gibi başkasının değnekleriyle zar zor yürümeye çalıştığımız gerçeğini düşünürsek kendi durumumuzun vahametini de kavramış oluruz. Baksanıza şimdiden bizde de bomba paranoyaları başladı bile. İskele’de, Mağusa’da, Güzelyurt’ta başıboş bırakılan poşetler ve çantalar için emniyet birimleri geçen gün alarma geçirildi. Dileyelim ki Türkiye’deki terör olaylarının bir an önce önüne geçilsin. Gençler, çocuklar, günahsız insanlar lânetlenmiş terör uğruna can vermesin. Bu insanlık dışı vahşet artık son bulsun.
Türkiye’deki olaylar kendi memleketimizdeki sorunları unutturacak kadar içimize işledi, oralara kilitlenmemize neden oldu son zamanlarda. Bu yüzden siyasilerimiz de bir süre şikâyetlerimizden, sorgulamalarımızdan kurtulmanın rahatlığını yaşama fırsatı buldular muhakkak. Esasen biz de usandık bıktık her gün olmayacak duaya âmin çekmekten, hak, hukuk, adalet aramaktan ve istemekten. En basit sorunlara bile çare bulamayan sağır, duyarsız bir iktidarla cebelleşmekten. Varsın onlar yurt dışı gezilerle, açılışlarla, kurdele kesmelerle, fahiş paralar ödeyerek güya KKTC ni tanıtmak için fuarlara katılıp eğlensinler, halk onların umurunda mı? Uzun süredir onlardan umudu kestiğimiz için kendi yağımızda kavrulmaya çalışıyoruz. Sorunlar o kadar çok ki hangi birini yazmalı? Örnekler saymakla bitmiyor da ben güncel olan bir tanesinden kısaca bahsetmekle yetineceğim bugün.
Çevre bakanlığı var mı bizde bilmiyorum (bilsem ne olacak sanki) ama orman dairelerinin olduğunu biliyorum. Muhakkak ki onların bağlı olduğu bir bakanlık da vardır ve orman ağaçlarını koruma onların en önemli görevidir bildiğim kadarıyla. Çünkü ormanlar kurak iklime sahip adanın en önemli servetidirler. Bu yüzden ilkokul çocuklarına bile öğretmenleri çam ağacı diktiriyorlar zaman zaman. Fakat bu ağaçlar o kadar başıboş ve bakımsız bırakılmış ki; Bakımsızlıkları yetmezmiş gibi, son zamanlarda sayıları her yıl artan çam kese kurtları tarafından zarar görerek cılızlaşıyor, hatta yok oluyorlar. Özellikle bu aylarda olgunlaşıp ağaçtan inen bu böceklerin sadece ağaçlara değil insanlara da çok zararı olduğu; hatta ağır alerjik hastalıklara yol açıp özellikle de çocukları hastanelik ettiği bilinmesine rağmen maalesef ilgili birimler bu konuda hiçbir tedbir almıyorlar. Askerler gibi disiplinli, uygun adım marş misali birbirlerine tutunarak metreler boyunca uzanan, tüyleri zehirli bu hayvancıklar, özellikle çam ağaçlarının yoğun olduğu bölgelerde yaşayanların korkulu rüyası olmasına ve her yıl orman dairelerine bu konuyla ilgili başvurulmasına rağmen yetkili birimlerin hiçbir girişimleri olmamaktadır. Onlar ancak bu parazitlerden kurtulmak için bahçenizdeki ağacı kesmek istediğinizde size engel olmayı, habersiz keserseniz de ceza kesmeyi bilirler.
Ne diyeyim!.. Acı bir gerçektir ki biz, böceklerle bile baş edemeyen bir iktidarın talihsiz halkı haline geldik. Hangi soruna hal çaresi buldular ki buna da bulsunlar!..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.