ÖLMEK İÇİN DÖNENLERİN HİKAYESİ…
Kıvanç BUHARA
25 Mart 2015 Çarşamba 08:10
Çok eskilerde, Lefkoşa’nın dar sokaklarında kerpiç evlerin sıralandığı, yasemin kokulu evlerden birinde; Her türlü fal bakabilen, falcı Müsteyde Aba yaşarmış… Kahve falı, bakla falı, avuç içindeki çizgilerin haritasına bakarak; Geçmişi geleceği çekinmeden söylerdi rahmetli Müsteyde Aba! Rahmetlinin günahına girmek istemem, ancak rivayet edilir ki; büyü de yaparmış… Ve yine rivayet odur ki; ölümün büyüsünden başka, her türlü büyüsü de çok etkili olurmuş! Bu yüzden, özellikle sevgilisini kendine bağlamak isteyen hanımlardan tutun da, başka bir kadın yüzünden evini terk eden adamların evlerine dönmelerini sağlamak için etkili büyüler de yaparmış! İşte, Her zamanki Lefkoşa’nın sıcak günlerinden birinde, genç bir bayan telaşlı bir şekilde Müsteyde Abanın kapısını çalar. Sağını solunu kuşkulu bakışlarla kontrol ettikten sonra, eski tahta kapının üzerindeki tokmağa şiddetli şekilde vurur! Evin derinliklerinden Müsteyde kadının sesi duyulur; “ – Geldim, geldim! “ Büyük, tahta sokak kapısı gıcırdayarak açıldı. “ – Bu ne telaş be gızım? “ diyene kadar, genç bayan sokak kapısından içeri süzüldü. Sündürmedeki tahta kanepenin üzerine çöktü. Ağlamaklı, boğuk bir sesle: “ – Müsteyde Aba, beni kurtarırsan sen kurtarırsın! Ben yandım, Allah’ın ateşinde kavruldum. Yardım et Aba…” “ – Ne oldu be gızım? Nefeslen biraz, telaş etme bakalım” Sündürmenin ortasındaki masanın üzerinden aldığı kolonya şişesinden avucuna biraz kolonya dökerek, kızın yüzüne, ellerine sürdü. Genç bayanın yanına oturdu: “ – Şimdi anlat bakalım, kim yaktı seni Allah’ın kızgın ateşinde?” Genç kızın gözlerinden yaşlar süzüldü… “ – Bize büyü yaptılar abacığım, ayırdılar bizi. Kocam bir haftadır eve gelmedi. Şüphelenirdim zaten, başka bir kadın var hayatında…” “- Meraklanma, marazlanma! Ben ona öyle bir büyü yaparım ki, üç gün içinde döner gelir.” Kızın gözleri parladı, ağlaması kesildi. “ – Yapar mısın be aba? Acı bana, ne olur!” Müsteyde kadın, büyülerin en güçlüsünü yaptı. Ancak genç bayanın kocasından hala haber yoktu. Bir gün kapısı çaldı. Gelen postacıydı. “ – Londra’dan mektubunuz var” diyerek elindeki mektubu uzattı. Mektup, “ Sevgili karıcığım “ diye başlıyordu. “ Sana haber vermeden kaçtım. Kusuruma bakma. Londra’ya kaçacağım duyulsaydı, beni gomazlardı. Onun için gizli kaçtım. Şimdi iş buldum, çalışıyorum. Yakında seni de buraya getireceğim. Bir tanıdığım yola çıktı, Kıbrıs’a geliyor. Sana biraz para gönderiyorum. Gözlerinden öperim, kocan!” Bir süre sonra, Londra’ya, kocasının yanına uçtu. Elli yıl aradan sonra, içlerinde biriken Kıbrıs sevgisine dayanamadılar… Çocuklarını İngiltere’de bırakarak, ölmek ve buraya gömülmek üzere döndüler! Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların kötü kaderidir bu güne dek yaşananlar. Kim seçilecek, kim kaybedecek… Ne önemi var!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.