ÖL YADA ÖLDÜR
Oshan SABIRLI
05 Eylül 2015 Cumartesi 10:30
Savaşın bir kuralıdır bu. Yüksek rütbeli birileri emri verir. Belki de bir tavsiyedir söylenen. “Öl yada öldür”. Svaşın paranoyasında hiç kullanmadığımız stok fazlalarımız var. Mutfak dolaplarını açsak, yaşı 45’in üstünde olan her bireyin evinde sanki savaş çıkacakmışçasına stoklar durur. Bulgur, pirinç, makarna hatta bakliyat biriktiririz ihtiyaç fazlası olan. Bir düşünsek nedenini aslında tamamen esaretin kanıtıdır dolaplarımızdaki bu fazlalıklar. Hala annem silah sesi duyduğunda korkar. Üstelik patlayan havai fişekler onu heyecanlandırmaz, endişelendirir. Tadını çıkaramaz annem gökyüzündeki o görsel şölenin. Çatışma yılları geçer gözlerinin önünden ve o babasının otobüsünde teşkilata iletilecek mektupları sakladığı zamanları, Rum barikatındaki korkularını hayal eder. “Öl yada öldür” tavsiyesi aklamaz bizi. Oysa savaşın acı gerçeğidir bu üç kelime. Bazen kendimi Kıbrıslı Rumların yerine de koymaya çalışır, Hissetmeye çalışırım onların da çektiği acıyı. Sen başlatın , ben başlattım tartışmalarının ötesinde, Savaş çocukları büyüttüler onlarda tıpkı bizim gibi. Daha dün bu sayfayı hazırlarken ödüllü bir fotoğrafla daha buluştum. Çocukluğum hep bu fotoğrafın kahramanları ile geçti. Geçitkale Boğaziçi çatışmalarında eşini kaybeden, oğlu yetim kalan ailenin dramını kim anlayabilir ki? Yine çukurlar açılıyor. Yine balık istifi gibi cesetler. Üstelik tümü de “düşman” dediğimiz insanlar. Öl yada öldür denilmişti onlara da. Kimin öldürdüğü bile bilinmiyor, önemi de yok. EOKA-A, EOKA-B, C,D,E, TMT, TÜRK ASKERİ VS. Şimdi geçmişi kimse unutmamalı. Kimse sünger çekmemeli, çekemezde. Bahanelerimizin hepsi dikenli tellere takılmış durumda. Vakit yeniden başlama vakti. Cesurca, özgürce, eşitçe, mertçe. *** Gözüm dikenli tellere takılıyor. Bir kez daha çocukları düşünüyorum. Ben şanslıyım, aslında galiba hep şanslıydım. Çatışmanın çocuklarının resimlerini sunmak istedim size. Sahile vurmuş çocuk cesedi gibi gerçek. Tümünün farklı hikayeleri vardı. Tümü, yaşanan endişenin ne demek olduğunu bilmiyordu. Susmak gerekiyordu eminim. Eminim sus, konuşma diyordu anne babaları. Yandaki resimlerdeki çocukların kaç tanesi yaşıyor dersiniz? Fotoğrafçı iş icabı denklaşöre bastı. O anı ölümsüzleştirdi. Peki ardından ne oldu? Öldü mü ölümsüzleşen karedeki çocuklar? Büyüdüler mi? Vatansever mi oldular? Yoksa vatan haini mi? Savaşçı mı? Savaşın kirli yüzünde en büyük acıyı yine çocuklar çekiyor. Kendi gerçeklerini anladıklarında ise bir çoğu için hayatın akışı çoktan değişmiş oluyor.. *****
Ödüllü fotoğraflar
Fotoğrafçı: Carol Guzy (2000)
2 yaşındaki Agim Shala, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Arnavutluk’ta kurduğu kampta dikenli teller üzerinden büyük anne ve büyük babasının ellerine teslim ediliyor
Fotoğrafçı: Kyoichi Sawada (1965)
Japonya Güney Vietnam'da anne ve çocukları ABD bombalarından kaçmak için nehri geçmeye çalışıyor.
Fotoğrafçı: Larry Towell (1993)
Kanada Gazze Şeridi'ndeki Filistinli çocuklar oyuncak tabancalarıyla...
Fotoğrafçı: Francesco Zizola (1996)
İtalya Angola'daki iç savaşta öldürülen ve şok içinde yaşayan küçük çocuklar...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.