24 Kasım 2024
  • Lefkoşa11°C
  • Mağusa11°C
  • Girne13°C
  • Güzelyurt8°C
  • İskele11°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara0°C

NOSTALJİ...

Arif Alasya

22 Ağustos 2016 Pazartesi 13:04

Bu hafta sonu genellikle herkes bir deniz kıyısına gidip serinlemek ister

Bense gençken yaşadığım bir deniz kazasından dolayı çok çok uzun yıllardır denize giremiyorum. Yani çok sevdiğim denize hasretim. Kıyılarda oturan ve denizde eğlenen insanları kıskanmamak için da plajlardan uzak durmaktayım.

İşte bu nedenle ben de bu hafta sonunu doğup büyüdüğüm Lefkoşa sokaklarında dolanarak geçirdim.

Önce doğduğum evde yaşamını sürdüren anneciğime gittim. Anılarıma oradan başlayım.

Şimdilerde evin arka balkonu Atatürk ilkokuluna bakar. Bense oraya bir baktım ve Mevlit dayımın bahçesini gördüm gözü kapalı merkebini değirmene bağlamış o döndükçe çıkan su ile sebze yetiştirmeye çalışıyor. Sonra Evkaf’a ait olan bu bahçeye okul yapılacağı için Mevlit dayımın nereyse ailesinin tümü Saman bahçe’ye yerleştirildi. Halen Mevlit dayının ailesi Saman bahçenin kökleridir.

Sonra Okulun girişinde oturan dedemin annesinin evi göz önüme geldi. Rahmetli dedem ilk yarış atı yetiştiren Türk ailelerinden biridir. Nasulla ve Kızılırmak diye iki atı vardı ve onları annesinin evinde beslemekteydi. o günlerde sünnet çocuklarının at sırtında davullu zurnalı gezdirmesi yapılırdı. Sünnetimizde abim Kızılırmak’a ben da Nasulla’ya bindirilmiştim. Birden bire sünnetimde sağdıçlık yapan Hüseyin Dayıyı (Cincer) hatırladım. Mekânı cennet olsun.

Sonra gözlerim Yeni caminin minaresine ilişti. Oradaki yıkık minarenin altında gençler Yeni cami Ağdelen Kulübünü (YAK) kumuşlardı.Sonra Fevzi Adanır’ın (Baba Fevzi) babası  Kara babadaki dükkanını klüp binası olarak vermişti.Kısa bir süre sonra Araz’ın Mehmet valentino’nun annesi  rahmetli Ayşe ablam evinin yanında yine kendisine ait olan evi kulüp binası olarak vermişti.YAK  o evde büyüdü..

Sağ tarafta rahmetli Ahmet Pehlivan dayımın evi gözüme ilişti. Meşhur Asma altı kahvesini çalıştırırdı. Alnında kocaman bir beni vardı. Tazı köpekleri beslerdi. Büyük bir bisikleti vardı ve bu köpekler eşliğinde işe gider ve onlarla geri dönerdi.

Sol tarafta Kurtuluş dayının evi görünüyordu. On parmağında on marifeti olan birisiydi. Gazete dağıtır, Hafızlık yapar, mevlit okur. YAK’a  antrenörlük  yapar. Kırtasiye satar ve daha bir sürü meziyeti olan bir amcamızdı.

Hemen onun yanında tarihi yapı o zaman da ilkokul. Bir ve ikinci sınıfların okuduğu okuldu. O okulda okudum öğretmenim da rahmetli Münire Adiloğlu idi.

Oradan kalkıp aşağıya indim anneciğim Yukarda ne yapardın oğlum dedi? Gözlerim yaşardı kapının önündeki sekiye oturdum. Başımı kaldırdım karşımda Ayluka kilisesi.1958’de Rum komşularımız mahalleyi terk edene kadar bu kilise’de de ne anılarımız var. Hele panayırlarda Türk ve Rum çocuklar birlikte tezgâhlardan sucuk ve köfterleri nasıl arakladığımız aklıma geldi. Bir dikiş iğnesine iplik geçirir ve iğneyi sucuk veya köftere saplardık. Uzaklaşır bekler satıcı başka yere bakarken hızla çekip malı götürdük.

Hey günler deyip başımı çevirdim karşımda Sarı taş’dan bir ev. Evet mahallemizin belki da en tanınmış simasının evi Eğlenceli Cemaliye ablamın evi. Erkeklerin bile korku ile baktığı hatta korktuğu biri. Mahalleden geçen herkes ona hesap vermek zorundaydı.

Sağıma döndüm bitişik komşumuz Hacı Faik Efendi aklıma geldi. Yenicaminin imamı idi. İlkokulda din dersi verirdi. Ben laikliyi ondan öğrendim. Bu işlerinin yanında Lefkoşa nikâh memurluğunu yapardı. Yanılmıyorsam 1977-78 yılına kadar da bu görevi yaptı ve binlerce nikâh kıydı.

Şimdi bir bize dini öğretmeye çalışanlara İmam resmi nikah kıyabilir mi? Diye sorsak cevabı haşa mümkün değil.İmam İmam nikahı kıyabilir resmi nikah kıyamaz der..

İşte Kıbrıslının din anlayışı..

Şimdilik bu kadar..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.