23 Kasım 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa17°C
  • Girne19°C
  • Güzelyurt15°C
  • İskele17°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara8°C

KOŞUL ŞART ABARTILINCA İŞ ÇIĞRINDAN ÇIKTI!

Derviş DOĞAN

23 Haziran 2016 Perşembe 22:44

Trodos yangınının 4. gününde nihayet Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye’nin yardım teklifini kabul etti.

Tabi şartlar, şurtlar ortaya koymayı da ihmal etmedi.

Bu yardımı uluslararası yardım şemsiyesi altında kabul ettiklerini, Türkiye’den gelen yangın söndürme uçak ve/veyahut helikopterlerin Larnaka veyahut Baf hava limanlarına inebileceklerini, yangını söndürmek için ihtiyaç duyulan suyun Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen olduğu sulardan alınabileceğini, Türkiye’nin diğer yardıma gelen ülkeler olan Yunanistan, İsrail, Fransa, ve İtalya’nın izlediği yolu örnek almasını vs…

Duyan da zanneder yangın Türkiye’dedir.

Ve Türkiye,Kıbrıs Cumhuriyeti’nden  yardım talep ediyor.

Yahu Kıbrıs yanıyor, kül oluyor o güzelim ağaçlar.

Ortalık tozdan dumandan geçilmiyor.

Yagın bugün 4. gününde ve devam ediyor, Kıbrıs Cumhuriyeti hala şartın şurtun peşinde koşturuyor.

Türkiye bütün bunlara riayet ederek adaya yardım elini uzattır mı?

Bilmiyorum.

Bu kadar gereksiz şart koşul,hem de böylesi insani amaç taşıyan bir girişim için.

Burada maksat tamamen insani bir işbirliğinin sağlanmasıydı  nihayetinde.

Ancak anlaşılıyor ki Türkiye buna sıcak bakmadı.

Oysa 4 gündür yanan ve bir türlü kontrol altına alınamayan bir yangın vardır Kıbrıs’ta.

Dağ, taş yanıyor, burada canlılar ölüyor.

Kıbrıs’ın en büyük oksijen sahası yerle bir oluyor.

Telafisi çok uzun yıllara yayılacak bir hasar sözkonusu.

Binlerce metre kare alan yandı bitti kül oldu.

2 itfaiyeci yangını söndürme çalışmaları sırasında hayatını kaybetti.

Kuzey Kıbrıs bu felaketi çaresizce izledi.

200’e yakın Kıbrıslı Türkler’den  oluşan bir  gönüllü kitlesinin bu yangının söndürülmesinde aktif görev istediği lakin Rum Yönetiminin sadece 20 gönüllü seçerek bölgeye gönderdiği haberleri de var.

Eğer bu haber doğru ise gerçekten üzücü.

Ada yanarken dikkatlarini nelere veriyorlar.

Gönüllü 180 kişiyi yardımdan men ediyorlar.

Bu köhne ve işe yaramaz siyasi zihniyeti maalesef bir türlü aşamadık.

Etrafında dönüp dönüp duruyor ve bir yere varamıyoruz halklar olarak.

Ha aşar mıyız  bütün bunları birlikte..

Açıkçası hiç umutlu değilim.

Ya gerçeklerle yüzleşip ona göre doğruyu bulmaya çalışacağız. Ya da yalanın içinde bir yalanı yaşamaya devam edeceğiz hep birlikte bu güzelim adada.

Ve gelelim gerçeklerimize..

Kıbrıs Cumhuriyeti, masaya oturup, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için haftada 2 kez görüştüğü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  İdaresini uluslararası alanda görmediği için,adada yanarken bile onu yok saymaya devam etti.

Türkiye hariç tüm ulusların Kıbrıs Cumhuriyeti diye tanıdığı, bizim ise Rum Yönetimi diye bahsettiğimiz egemen yapının siyaseti doğrultusunda şekillenen bir hadise olmuştur her zaman bu!

Oysa bizler  Kıbrıs’ın bir tarafında yaşayan, bu topraklar üzerinde en az Kıbrıslı Rumlar kadar hakkımızın olduğunu bilen Kıbrıslı Türkleriz.

Yani onlar kadar gerçeğiz.

Varız ve bu adadayız, onların nazarında  yok sayılsakta.

Kıbrıs gerçeği bu.

İşte bu gerçeklikle bu temel üzerinden  konuya baktığımız zaman, içerleniyoruz haliyle.

Bu duruma sitem ediyoruz.

Nihayetinde bu topraklar da canlı kanlı insanlarız.

Yok sayılmayacak kadar da ortadayız.

Ve/ fakat gel gelelim bu sadece  konunun insani ve biraz da duygusal pencereden bakış açısıdır.

Lakin konunun bir de realite yönü vardır ki o da adada Rumlar’ın lehine işlemektedir.

Nedir o?

Kıbrıs Cumhuriyeti gerçeği.

Oysa Kuzey’de uluslararası yapının içine girebilecek meşru ve egemen bir yapı yoktur.

Burada Türkiye’nin oluşturduğu alt bir yönetim vardır ve bu ada üzerinde otorite değildir.

Biz istediğimiz kadar bunun tersini savunsak da maalesef adada ki varlığımızın gerçekliği ile bu yapının varlığı örtüşmez.

Hoş uygulamada da bunu en açık şekliyle görüyoruz zaten.

Yaşayarak tecrübe ediyoruz, hayatın her alanında.

Dolayısı ile birbirimizi bu noktada daha fazla  kandırıp, egemeniz, ayrı devletiz vs gibi tamamen var olmayan bu yapıyı savunma mantıksızlığına düşmeyeceğim.

Zira buna inanasım yok.

Kendimi kandırmayacağım.

Hal böyle olunca tabi dünyanın itibar ettiği,devlet olarak tanıdığı ve Türkiye’nin de kurucuları arasında olduğu garantörlük yaptığı  bir yapının bizi ciddiye almasını beklemek gerçekçi olmaz.

Zaten müzakerelerde de masada verdiğimiz mücadele budur.

Çoktan hak ettiğimiz uluslararası topluluğun içine girmek için çalışıp duruyoruz.

İşte konuya bu pencereden baktığımız zaman , Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kuzey’de oluşan yönetim yerine, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti ile temas etme istemini yadırgamamak gerekir.

Nitekim bu yangın olayında da, her ne kadar da Kuzey’deki liderliğin etkin rol üslendiği söylense de, ki mutlaka olmuştur, fakat işin aslı Türkiye’nin Türkiye Cumhuriyeti olarak doğrudan böyle bir yardım teklifini Kıbrıs Cumhuriyetine iletmesi hususu bu yardımın kabulünde büyük ve etkin rol oynamıştır.

Fakat ne yazık ki bu teklif sulandırılmış ve adanın her 2 yanında doğru algılanmamıştır.

Oysa bu gerçeklikte gelişen hadise de  Kıbrıs’ın çok önemli bir değeri olan ve adanın oksijen deposu konumundaki yeri olan Trodos bölgesindeki yangının söndürme faaliyetlerine Türkiye’nin aktif olarak iştirak etmek istemesiydi.

Bu elbette olumlu bir gelişmeydi.

Ve/ fakat bunun üzerinden konuya çok fazla anlamak yüklemek abestle iştikal olacaktı.

Nitekim de öyle oldu.

Rumların insani bir amaç için yapılan teklife koyduğu anlamsız ve gereksiz şartlar maalesef iş birliği sürecini  başlamadan bitirdi.

Kıbrıs’ta mevcut siyaset bir kez daha kaybetti.

Türkiye hem kurucusu hem garantörü olduğu Kıbrıs’a istekli olmasına rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından ortaya konan koşullar nedeni ile yardım elini uzatamadı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.