KORKU İMPARATORLUĞU..
Arif Alasya
23 Aralık 2016 Cuma 09:00
Göstermelik demokrasi ile yönetilen ülkelerde düzenin korunması yaratılan doğrudan veya dolaylı korku imparatorluğu ile mümkündür.
Ülkelerin bir kısmı silahlı güçlerin yarattığı korku imparatorluğu ile yürütülmektedir.
Şeriat ile yönetilen ülkelerde korku imparatorluğu din üzerinden uygulanmaktadır.
Popülist demokrasi ile yönetilen ülkelerde ise çıkarcılığa dayalı bir korku imparatorluğu yaratılarak statükonun devamı sağlanmaktadır.
Ülkelerin büyüklüğüne göre de bu korku imparatorluğu yukarıdaki her üç unsuru da içerisinde barındırmaktadır.
Küçük ülkelerde ise bu genel olarak kendisini siyasi partilerin ya milliyetçilik ya da emekçilik siyaseti ile oluşturdukları popülist politikalar ile yapmaktadırlar.
Mesela İran, BAE, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ülkeler din terörü ile yürütülmektedir. Ana felsefeleri şeriatın kestiği parmak acımazdır.
Bazı Güney Amerika ve Afrika ülkelerinde silahlı güçler egemendir. Silahlı kuvvetlerin yarattığı bir korku imparatorluğu vardır.
Yüz ölçümü büyük ülkelerde bölgesel olarak bu korku imparatorlukları değişmektedir. Sermaye terörü, Ağalık terörü, Askeri terör, dinsel terör gibi tüm yaratılan korku imparatorlukları bir arada yaşamakta hangi taraf diğerlerine egemen olursa o ülkeyi yönetmektedir.
Yüz ölçümü KKTC gibi küçük olan ülkelerde bir tarafın egemen olması yaratılacak korku imparatorluğunu yürütmeye yeterli olmaktadır.
Çünkü bu imparatorluğu sağlayacak partiler yukarıda da belirttiğim gibi bunu ya milliyetçilik ya da emekçilik vurgusu ile siyasi partiler üzerinden yapmaktadırlar.
Yıllardır KKTC’de yaşanan budur. İktidara gelen partiler bu iki unsur üzerinden toplumsal baskı oluşturmaktadır.
Devlet kadrolarında özellikle üçlü kararname kapsamını genişletmişler, Müşavirlik sistemini getirilmiştir. Bu yöntemle Devlet içinde etkin kadro yaratmışlardır.
Devlete ait kurum ve kuruluşlarda da uygulama aynidir. Hükümete gelen bu partiler sürekli buralara değişik atamalar yaparak bu kurumlarda da kadrolanmışlardır.
Köylerde benzer sistemi örgütleri aracılığı ile uygulamaya koymuşlardır. İş, mal mülk dağıtımı birinci olarak onlar üzerinden sorgulanarak yapılmaktadır.
Düşünün bu kadar çarpık ve çöken sisteme, ortada dolaşan bunca yolsuzluk söylentilerine rağmen üstelik mali denetleme görevini yürüten Sayıştay ve Ombustman’ın varlığına rağmen bu güne kadar sadece bir bakan yargılanmıştır. O da küçük bir cezaya çarptırılmıştır. Enteresan olan da bu Bakanın cezalanması için yargıya müracaat eden partinin bir dönem sonra o şahsı partisinden milletvekili adayı göstemesidir.
Bu ülkede yukarıda belirttiğim unsurlar üzerinden devlet terörü yaratanlar. Yani bizden olmayana bir şey yok zihniyetini savunanlar. Her hükümet değişikliğinde çalışanları sorgulayanlar, işe alımlarda had safhada partizanlık uygulayanlar yarattıkları bu terörün karşılığını her seçimde fazlasıyla mükâfat olarak almaktadırlar.
Yukarıda bahsettiğim yöntemlerle ülkeyi yönetenler son yapılan genel seçim sonuçlarına göre %88.83 oranında seçmen oyu ile ödüllendirilmişlerdir.
İşin en garip yanı ülkede bu kadar şikâyet varken nasıl olur da bu yöntemi uygulayan partiler bu kadar oy alır sorusunun cevabıdır?
Cevaplanamayan en gerçekçi soru da bu şikâyetçi vatandaşın sorunlarını onlar adında sorgulayan o geride kalan %11.17’lik bölümün mükâfat yerine yine onlar tarafından cezalandırılmasıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.