KİM KİME DUM DUMA
Ediz TUNCEL
20 Haziran 2017 Salı 08:55
Biz memlekette bir kümese tıksak üç tane tavuğu idare edeceği şüpheli siyasilerin karıştığı rezillikler ve rüsvalıklarla, uyuşturucuyla, trafikle, toplumu tehdit eden envai tür rezillikle, peşkeşle, rüşvetle, güvenlik zaafiyetiyle, toplumun tüm bu rezillikler karşısında akıl tutulmasıyla, duyarsızlığıyla uğraşa duralım, Kıbrıs sorunu da dahil, Doğu Akdeniz coğrafyasında başdöndürücü gelişmeler yaşanıyor.
En son çıkan ve Türkiye’nin de sanki bir ton derdi yetmezmiş gibi taraf olduğu Katar krizi de para konuşunca tık diye çözülüverdi.
Katar ve ABD arasında 12 milyar dolarlık bir silah ve savaş uçağı anlaşmasına varıldı, sorun anında çözüldü, Katar’ın Ortadoğu’daki terör olaylarına destek verdiği iddiaları anında unutuluverdi!
Türkiye, daha doğrusu AKP iktidarı, ABD’nin aklına uyup da İran’a uygulanan ambargoya taraf olunca ve İran’a karşı cephe alınca, birkaç yıl boyunca gereksiz yere her iki taraf da maddi ve manevi zararlara uğradı, en sonunda İran ABD ile ipleri gevşetince, Türkiye ortada kalakaldı, İran ile düşman olduğuyla kaldı...
Aynı şey Suriye ile de oldu, Türkiye ABD’nin aklıyla gereksiz yere Suriye bataklığına daldı, olan hem Türkiye’ye oldu, hem de Suriye’ye oldu, her iki ülke de akıl almaz boyutta maddi ve manevi zararlara uğradı, halen de uğramaya devam ediyorlar...
ABD, Suriye olayında Türkiye’yi diskalifiye etti, ipleri eline tümden aldı, bir Kürt ordusu oluşturdu, bir taraftan terör örgütüdür dediği PKK’ya kendi çıkarları doğrultusunda hem doğrudan hem de dolaylı olarak PYD aracılığıyla destek verdi ve halen de vermeye devam ediyor, diğer taraftan Türkiye’de istediği politik dizaynı yapmak için sürekli olarak farklı yöntemlerle Türkiye’de dert çıkarıyor ve ayak oyunlarıyla Türkiye’yi uluslar arası siyasi arenada yalnızlığa itiyor.
Şu anda Türkiye, bir taraftan AB’nin Türkiye’den umudunu kesmiş olması, diğer taraftan ABD’nin emperyalist politikalarına alet olduktan sonra sonkullanım tarihin gelmiş olması, tüm komşularıyla da köprüleri atmış olması ve kendi iç siyasetinde de barışı, hoşgörüyü ve uzlaşıyı tamamen kaybetmiş olması neticesinde, cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar yalnızlığa itilmiş, önemsizleştirilmiş ve hatta itibarsızlaşmış durumda...
İşte bu şartlarda, Kıbrıs görüşmelerinde de son dönemece girildi.
Burası kesin, artık dönüşü yok.
Rum tarafının yanında AB, ABD, Rusya var.
Türk tarafının yanında sadece Türkiye var.
Rum tarafı, bir anlaşma olması için adanın yüzde dokuzunu oluşturan bir toprak parçası için elindeki tüm yetkilerden ve güçten vazgeçmek, en azından yarı yarıya paylaşmak durumunda...
Türk tarafı, gırtlağına kadar batağa batmış, maddi ve manevi olarak tüm yönleriyle leş gibi kokuşmuş, açık hava tımarhanesine ve sorma gir hanına dönmüş, nüfusu belli olmayan, kimin kim olduğu, ne halt olduğu belli olmayan, üç karışlık yerde dünyada eşi benzeri olmayan şekilde dünyanın en az yüz milletinden insan barındıran, akıl almaz bir güvenlik zaafiyeti yaşayan, polisinin ve güvenliğinin gücü bilerek ve kasten zayıflatılmış, politikacılarının yüzsüzlüğü ve arsızlığı tavan yapmış halde, devlet yapısı ve dört ucunu koyvermiş siyasi sistem artık üç tane tavuğu bile yönetebilecek durumda değil, kısacası, genel olarak tam anlamıyla kaotik bir durumda, amma ve lakin, kokuşmuşluğu ortadan kaldıracak tek çare olarak bir anlaşmayı görüyor ve Rum tarafına nerdeyse hiçbir taviz vermeden Rum tarafıyla eşit şartlarda bir anlaşma yapma, Rum tarafının sahip olduğu güç ve yetkinin yarısını Rumun elinden alma beklentisi içinde...
Ortadaki manzara bu, denklem bu!
Rum tarafı bu zokayı yer mi?
Amma da yer ha!
Peki zokayı çoktan yemiş Türk tarafı ne halt edecek!
Hiç!
Mecburen Rum tarafının beklentilerine cevap verecek.
Bu kafayla eli mahkum!
Cenevre’de tüm güçlü kozlar ve güçlü taraflar, güçlü destek Rum tarafının elinde olacak ve masada istediği gibi at oynatacak.
Artık nefesi iyice kesilmiş ve tamamen yalnızlaşmış olan Türk tarafı ise, Türkiye’nin eski belirleyici gücünü kaybettiği bir ortamda, sağlı sollu gelen darbelere karşı ancak gardını kaldırmaya çalışacak...
Dayanabilirse ne ala, dayanamazsa, ki dayanması pek muhtemel değil, pes edecek ve Rum tarafının bir biri ardına önüne koyacağı kafa bulandıran açılımlara karşı bocalayıp duracak, en sonunda da Rum tarafının yanında duran güçlerin “telkinleri” doğrultusunda teslim olacak.
Türk tarafı bugüne kadar Rum tarafının hamlelerine karşı hiçbir hamle geliştiremedi, hep savunmada kaldık, gökten vahiy inmesini bekledi.
Böyle bir politika eninde sonunda yenilmeye mahkumdur, tarihte savunmada kalıp da galip gelen bir siyaset hiç olmamıştır.
Mesele yine geldi dolandı, kümesteki üç tavuğu bile yönetemeyecek çaptaki siyasi anlayışın bir ulusun, bir ülkenin kaderine karar vermesine kaldı...
Kim kime dum duma...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.