KIBRIS’TA BARIŞ ENGELLENİR
Oshan SABIRLI
27 Mayıs 2014 Salı 13:45
Ada, 2004 yılında unutulmaz bir dönemi yaşadı. Üstelik neredeyse 30 yıl boyunca birbirini görmeyen, birbirini tanımayan iki toplum, sınırların yeniden karşılıklı geçişlere başlamasıyla iletişim kurma fırsatı yakaladı. Derken, sınırın hem kuzey, hem de güney yanında, farklı mitinglerde, farklı sloganlar öğrenildi. “Yes be annem” sloganı, CTP Genel Merkezi’nin bahçesinde limon ağacının altında yapılan toplantılardan birisinde referandum için itici bir güç şeklini aldı. “Yes be annem” ile çıkılan yolda Kıbrıs’ın kuzeyinde “Kıbrıs’ta barış engellenemez” sloganları atılıyordu. Binlerce kişi meydanları doldurmuş, hep bir ağızdan barış istencini haykırıyordu. Üstelik ne kadar bağırsak, ne kadar yüksek ses çıkarsak, ne kadar kalabalık olsak, sanki Avrupa Birliği, İngiltere, Amerika hatta Birleşmiş Milletler bizi daha çok duyacakmış gibi hissediyorduk. O dönemde, ABD'nin Lefkoşa Büyükelçisi Michael Klosson’u sokaklarda görmemiz çok doğaldı. Şapkası, kısa şortu ile farklı köşelerden karşımıza çıkıyordu. O dönem Alvaro De Soto’yu daha çok görüyorduk çevrede. Üstelik farklı dış temsilcilerin ilgisi bizi şaşırtmıyor, bu günkü kadar rahatsız olmuyorduk. Hatta ambargolar altındaki bir toplumun bireyleri olarak, ilgiden çok memnun kalıyorduk. Pazar günü, Kıbrıs’ın güneyinde Avrupa Parlamentosu seçimleri vardı. O yarışa katılan 5 Kıbrıslı Türk, AP’da kendilerine yer bulmak, barış sürecine katkı koymak veya Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımızın hala yerinde durduğunu, sahip çıkmamız gerektiğini oraya koymak gibi farklı nedenlerden aday oldu. Haftalar öncesinde özellikle Şener Levent ile ilgili yazdığım bir yazımda Afrika’nın manşetini merak ediyorum diye belirtmiştim. Seçimin en iddialı Kıbrıslı Türk adayı Şener Levent’in gazetesi, “Çifte Hançer” başlığını attı. Haberin özünde yine umutsuzluk, yine hayal kırıklığı vardı. Maalesef 2014 yılı AP seçimi Kıbrıslı Türkler için hayal kırıklıkları ile hatırlanacak. Kıbrıs’ın güneyinde ise Rumlar, Kıbrıslı Türkleri “iş karıştırıcı” “gölge düşürücü” şeklinde bir kez daha yorumlamaya başladı. Kıbrıs Türk toplumu hiçbir zaman kendi haklarına sahip çıkmadı. Tam 2004 referandum sürecinde kendi haklarımıza sahip çıkacağız dediğimiz anda Papadopulos’un gözyaşları, AKEL’in Ohisi vurdu darbeyi. 1974’te gerçekleşen harekat Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) duvara toslarken, Loizidou Davasında 1 milyon 120 bin Euro tazminat verilirken, Orams Davası, Arestis Davası derken Kıbrıslı Türkler devekuşu edebiyatı, mağdur göçmenler şeklinde kaldı. “Zaten bizi sevmiyorlar” zihniyetinde sineye çektik. Devlet büyüklerimiz ham hum siyasetinde toplumsal haklarımızı savunmak için ciddi uğraş göstermedi. Biz Türkiye’nin üzerine attık sorumluluğu. Ne lobi için çalıştık, ne KKTC’nin tanınması için. AP seçimlerinde yaşanan kriz bu noktadan sonra bir başlangıç olacak. Barış arayışına vurulan bu darbe, zaten Kıbrıslı Türklerde çoğalan inançsızlığı daha da perçinlerken, hak arama konusunda uluslar arası girişim ihtiyacı daha net ortaya çıkacak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.