24 Kasım 2024
  • Lefkoşa15°C
  • Mağusa13°C
  • Girne17°C
  • Güzelyurt14°C
  • İskele13°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara3°C

KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER

Hatice İNTAÇ

02 Nisan 2019 Salı 09:37

Nihayet bahara ulaştık derken doğa yine azizliğini yaptı. Mart ve Nisan ayları oldum olası iklim yönünden sürprizleri seven aylardır.  Bu yıl da yapacaklarını yaptılar; kış bitmeden yalancı baharı; Nisana adımını atar atmaz da yeniden kara kışı yaşattılar.  Ben yine de onlara yalancı sıfatını yakıştıramıyorum. Kim bilir!.. Belki de yalanı ve yalancıları hiç sevmediğimdendir. Ama doğayı her şeyiyle seviyorum. Çünkü iklimler ve doğa ne kadar değişim gösterse de bir süre sonra dengesini bulup yalancılığını affettirebiliyor. Ne yazık ki doğanın bir parçası olan biz insanlar bunu pek başaramıyoruz. İpin ucunu kaçırmaya görelim onu yeniden bulmakta zorlanıyoruz. Bazılarımız erken toparlanıp dengeyi sağlayabilsek de bu herkes için geçerli olmuyor. Bazı insanlar ipin ucunu öyle bir kaçırılıyorlar ki bir daha yakalamaları mümkün olmuyor. O zaman da yitirdikleri değerlerin farkına bile varmadan hayatlarını dengesizliğin akışına bırakıyorlar. Pervasız, hesapsız, hukuksuz yaşamayı daha cazip buluyorlar. Onlarda sevgi, saygı, tevazu, empati, hak, hukuk gibi kavramların yerini artık hainlik, yalan, kandırma, inkâr ve gayrı meşruluk almıştır. Kanlarına, ruhlarına işlemiş olan yanlışlıkları doğru sayacak kadar kendilerini kaybetmiş bu tiplerin ne yazık ki zararı sadece kendilerine değil diğer insanlara ve haliyle de topluma oluyor. Yanlış fikirlerini, yalanlarını başkalarına cazip yollarla benimsetmek onların uzmanlık dalıdır. Ayni görüşleri benimsemeyenlere tahammülleri yoktur. Yalan ve yanlışlarını açığa çıkarıp yüzlerine vuranlara adeta düşmandırlar. Bu tip insanların iç dünyalarında kendileriyle olan savaşları ve tatminsizlikleri bazen öyle büyür ki onları gereksiz ve zararlı ideolojilere kadar götürür ki o zaman da sadece birlikte yaşadıkları topluma değil tüm insanlığa da büyük zarar verirler. Aslında onların güdümüne girmek, her dediklerine inanmak ve neticede bu zararlı insanları ideallerine kavuşturmak toplumun yapısı ve kültür seviyesiyle de alâkalıdır. Onlar küçük menfaatlere ram olup günü kurtarmanın geçici rahatlığını yaşarken aslında yok olmaya adım adım yaklaştıklarının farkında olmayan cahiller ve gafillerdir.

                                                          *****

Yukarıdaki paragrafı dün sabah, yani Türkiye’de belediye başkanı seçimlerinin yapılacağı 31 Mart sabahı yazmıştım. Endişeliydim. Yine eski senaryoların tekrarlanacağından; halkın yalanlara, boş vaadlere kanacağından veya ateş püsküren ağızlardan, tehdit amaçlı sallanan işaret parmaklarından korkacağından ve Türkiye’nin içine düşürüldüğü karanlıklardan çıkamayacağı endişesini taşıyordum. Bütün il ve ilçelerde neticenin ne olacağını merak ediyordum ama en çok da Türkiye’nin can damarı, en kalabalık mega kenti İstanbul’u… Nitekim endişemde yanılmadığımı daha bütün sandıklar açılmadan başlayan kutlamalarla, duvarlara asılan afişlerle ve haritada İstanbul’un AKP nin turuncu rengine boyanmasıyla öğrendim. Oysa durum öyle değilmiş. Bu her zaman iktidar tarafından uygulanan bir emrivaki, dayatma ve oldubittiye getirme uyanıklığıydı ama bu sefer işe yaramadı. Seçimin gerçek kazananı Millet İttifakının adayı İslâmoğlu idi. Sadece İstanbul mu?.. Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük kentlerde de durum ayniydi. Bu sefer halk uyanmış, baskıya, ekonomik krize, savaşlara, bu yönetim şekline  “ Yeter” demiştir. 

Bu durum,  işsizliğin, yoksulluğun, betonlaşmanın, satılan arazilerin, peşkeşlerin, haksız yere işten atılmaların ve yerlerine emirleri yerine getirecek kifayetsiz şahısların alınmasının, beka söylemlerinin ve tanzim kuyruklarına mahkûm edilmenin sonucudur. Halk bu sefer muhalefete “Osmanlı tokatı” değil, AKP ye demokrasi dersi vermiştir. Umalım ki verilen ders doğru okunmuş ve bundan böyle ülke demokratik bir anlayışla yönetilmiş olsun. Seçmene “cennet tapusu” vaat edenler,  muhalefet partilerinin liderlerine hapishane kapısı gösterenler, 57 milyon seçmenin yarısını terörle, ihanetle suçlayanlar, sandıktan çıkan iradeye saygı duymayacaklarını alenen söyleyenler,  gazete ve tv. kanallarının neredeyse tümünü, camileri, okulları, kamu hastanelerini seçim propagandası için kullananlar kaybetti. Tüm bu mahrum edilmişliklere rağmen sabırla mücadele edenler, tehditlere pabuç bırakmayanlar, halkın yanında olanlar kazandı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.