27 Kasım 2024
  • Lefkoşa7°C
  • Mağusa11°C
  • Girne11°C
  • Güzelyurt5°C
  • İskele11°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara-4°C

KENDİ GERÇEKLERİMİZ

Oshan SABIRLI

19 Ekim 2015 Pazartesi 10:42

Üzerinde yaşadığımız bu coğrafyayı düşündüğümüzde kendi gerçeklerimiz ile yüzleşiriz. Farklı kesimler farklı benzetmeler veya karşılaştırmalar yapar ve biz bu benzetme, karşılaştırmaların neresinde olduğumuzu anlamaya çalışırız. Ülke gerçeklerimiz ne acıdır ki diğer “normal” ülkelerden oldukça farklı şekilde suratımıza vurur. Gerçeklerimizin toplumu parçalara bölmesi de kaçınılmazdır. Şu an adına KKTC denen bir coğrafyada yaşıyoruz. KKTC, TC dışında kimse tarafından tanınmıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni biz ve TC tanımıyoruz. Oysa Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tüm dünya tanıyor. Bu bir realite. KKTC’nin bize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri de bu noktada önem kazanıyor. İşte bu noktada ideolojik olarak bölünmeler başlıyor. Her ne kadar benim ülkemin sağ ve sol ideolojileri ile siyasi söylemleri birbirinden farklı olsa da, yani dünyanın siyasal kavramları ve yaklaşımları ile benim ülkem tam bir paralellik göstermese de konumlandırma üzerinden gitmekte fayda var. Bir grup 1963 - 1974 – 1978 ve 1983 yıllarında savaş acıları ve dönemeçler ile konumlandırıyor Kıbrıs’taki bu iki devleti. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadıklarını iddia eden herkes orada dünya devletleri arasında bir devlet olduğunu gayet iyi biliyor. Bir diğer grup pencereye daha farklı bakıyor ve aslında yaşanan ganimet döneminin, eşitsizliklerin savaştan beter olduğunu iddia ediyorlar. Bal tutanın parmağını yaladığı, milli söylemler ile eşitsizlik dağıtan ve bir çok insanın göç etmesine neden olan statüko diye bahsediyorlar onlar sistemden. KKTC’nin uluslararası arenada tanınması mümkün olsa, kamuoyu araştırmaları hiç kuşkusuz yüzde 90’larda evet denilmesine neden olurdu KKTC’nin sonsuza kadar yaşamasına. Oysa KKTC’nin mevcut şartlarda, çözümsüzlük ortamında tanınmayacağı, hiçbir zaman BM’ye üye olamayacağı, uluslararası örgütlerden kabul görmeyeceği bir diğer gerçek olarak karşımızda duruyor. Karşılaştırmalar dedim ya hani, 1974 öncesinde Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nı kullananlar, “Rum bize bir kutu lokumu çok görürdü” ifadelerini kullanır ve baskı rejiminde Rumların yoğun ambargoları altında ezilen Kıbrıs Türkü’ne atıfta bulunurlar. Öte yandan 2015 yılı ile sürekli olarak 1963-74-83 yıllarını, o dönemlerdeki şartlar ile günümüz şartlarını karşılaştırmaya çalışırlar. Yolumuz yoktu, elektriğimiz yoktu, arabamız yoktu, huzurumuz yoktu diyenler şu anın teknoloji dünyasından da kopuk yaşıyorlar. Tıpkı Kapalı Maraş’ın duvarlarında yazan “Askeri Bölge, Fotoğraf Çekmek Yasaktır” tabelaları gibi Google Earth, SATVIEW gibi uygulamalardan bihaber hala geçmişin arabesk yapısını şu ana monte etmeye, bahaneler üretmeye çalışıyorlar. Bu güne kadar boşa kaybedilen zaman çoktan yetti. Müzakerelerde çatırdamalar başladı. İş ciddiye binince gerginlik tavan yapıyor. İyi bir hafta geçirmeniz temennisi ile…  

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.