24 Kasım 2024
  • Lefkoşa15°C
  • Mağusa15°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt12°C
  • İskele15°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara1°C

KARDEŞİM İLHAK MI İSTİYORSUN ?

Ayşegül Garabli

28 Mayıs 2023 Pazar 20:22

EL-SEN greve gittiği dönemde, toplumun belli bir kısmı, hatta içinde az da olsa öğretmenin bulunduğu bir kısım, EL-SEN’i eleştirerek, grevin sorumluluğunu EL-SEN’e yüklemişti.

Oysa EL-SEN, tamamen toplumu ilgilendiren bir sebeple greve gitmişti.

Halkın malı olan KIB-TEK, özele peşkeş çekilmesin diye,

Özelin ödemediği elektrik faturalarının bedeli, halka ödetilmesin diye,

Devletin, kendi sorumluluklarını yerine getirmemesi dolayısıyla, halk cezalandırılmasın diye greve gitmişti.

Kısacası bu güne kadar haksız yere AKSA’ya ödenen haksız paralar yetmiyormuş gibi KIB-TEK tamamen AKSA’ya devredilmesin diye grev yapmıştı.

Ama bazılarımız kendi menfaatlerinin bu eylemde olduğunu bile görmeyip, o anki konforlarını düşünerek, EL-SEN’in eylemini zayıflatmış ve en sonunda grevin kalkmasına neden olmuşlardı.

Ne yazık ki, bu sürece bazı öğretmenler de dahil olmuşlardı.

O zamanlar herkes gibi, EL-SEN de bu eleştirenlere karşı çıkmış ve eleştirmişti.

Hatta gerçeği göremedikleri, asıl sorumlunun Hükümet olduğunu anlamadıkları için gönül koymuşlardı.

Haksız da değillerdi.

O günlerde gerekli direnişe maruz kalmayan hükümet, o günlerden güç alarak, bu gün de Devlet eğitimini tamamen bitirmeye kalkıştı.

Dolayısıyla öğretmenler greve gitti.

Ancak bu sefer de bazı kesimlerle beraber, bazı EL-SEN üyeleri eleştiriyor.

“Çocukların eğitim hakkı ellerinden alınıyor” diyorlar ve Öğretmenlerin grevlerini zayıflatıyorlar.

Tabi ki bu rast gele bir etki- tepki olayı değildir.

Bu  toplumun yapısı göz önünde bulundurularak, hassas noktaları kullanılarak çok önceden planlanmış bir projedir.

Amaç toplumun elinde olan tüm gücü Türkiye’ye bağlamaktır.

Önce halk üretimden koparılıp herkes memur yapılacaktı.

Yapıldı ve halk bundan hiç de rahatsız olmadı.

Sonra meslek liselerinde kalifiye eleman yetiştirme yerine, Türkiye’den nüfus taşınarak vatandaş yapıldı.

Halk uyanmasın diye de “Kıbrıslı çocuklarını bu işte çalıştırmaz” sözlerini yaydılar. Doğruluk payı olsa da bu söz tamamen doğru değildi çünkü bu işlerde çalışacak elemanları yetiştirecek bölümler açıldığında halkın nasıl çocuklarını gönderdiğini gördük.

Gönderdiler ama bu arada piyasa göçmen işçilerin tekeline geçmişti zaten.

Hatta öyle ki peşkeş çekilen Oteller bile elemanlarını Türkiye’den getirip, KKTC okullarında yetişen elemanları almıyorlardı.

Tabi ki sendikalar buna karşı çıkmaya başladı.

O zamanda sıra Sendikalara geldi.

Ne yazık ki sendikaların etkileri, KKTC’deki hükümetler ve partiler kullanılarak yapıldı.

UBP, DP olsun CTP olsun önce   öğretmeni halka şikayet ederek itibarsız hale getirmeye çalıştı.

UBP’ nin zamanında yaptığını CTP de DP ile iktidar olduğu dönemde yaparak, kendisine yakın sendikalarla protokoller imzaladı ve sendika yönetimlerinde kendilerine biat edecek yöneticilerin seçilmesi için bizzat sendika seçimlerine müdahale ettiler.

Sendikaların da etkisi azaltıldıktan sonra sıra halktaydı.

Halka , UBP hükümet yetkileri tarafından “Türkiye ne isterse o olur. Bizim elimizde bir şey yok” denerek, halka çaresizlik öğretildi.

Oysa halk top yekun neyin karşısında durmuşsa kazanmıştı. Bu halkın gözünden kaçırıldı hep.

Maaş kesilmesi yasa tasarısının, halkın karşı koyması sonucu geri çekilmesi gibi.

İsias hotel’de deprem  sonucu hayatını kaybeden Şampiyon Meleklerimiz adına açılan davaya tüm halkımızın sahip çıkması sonucu , bu davanın Türkiye’de açılan çatı davadan ayrılıp tek görülmesi gibi.

Aslında onlarca örnek verilebilir.

Halkın topluca tepki gösterdiği ya da sahip çıktığı hiçbir olay halkın aleyhine son bulmuyor.

Çünkü ne KKTC’deki politikacılar tüm halkı karşısına alabilir ne de Türkiye yetkilileri dünya karşısında tüm halkın karşılarında olduğu görüntüsünü verebilir. Onlar bunun farkında ama ne yazık ki biz halk olarak bunun yani gücümüzün farkında değiliz.

Dolayısıyla da Hükümetin Türkiye’den aldığı talimatı yerine getirmek için halka oynadıkları oyna geliyoruz.

Grevlerde grevin sebebini, ne için yapıldığını ve sonucunun kimi etkileyeceğini düşünmeden, grevi ortadan kaldırması gerekenin Hükümet olduğunu, dolayısıyla oluşan her mağduriyetten hükümetin sorumlu olduğunu düşünmeden, grevi yapanlara karşı durup, hükümetin dolayısıyla Türkiye’deki yetkililerin dayatmalarına ortak oluyoruz.

İşte biz bundan kaybediyoruz.

Türkiye siyasileri, elektriğin Türkiye Özeline devredilmesini istiyor, biz EL-SEN i suçlayarak kendi ellerimizle elektriğimizi devrediyoruz.

Eğitim tamamen özel okulların ( TC Üniversitelerinin çoğu KKTC’de açıldı ve anaokulundan itibaren tüm eğitimi kendi bünyelerinde yürütmeyi hedefleyenler var) himayesine geçmesini istiyorlar. Bu yüzden de eğitime bütçe ayırmayıp, okulların yıkılmasına göz yumuyorlar. Diğer yandan halkın evlatları boşta gezerken Türkiye’den öğretmen getiriyorlar. Bunlara karşı çıkan öğretmenler greve gidiyor, biz ise öğretmenleri eleştirip, çocukların eğitim hakkının gasp edilmesinin sorumlusu olarak öğretmenleri görüyoruz.

Tamam öğretmen okulların yıkılmasına ses çıkarmasın, öğretmen atamalarına göz yumsun ve öğretmenlerin yıllarca hak ettiği özlük haklarından vazgeçsin.

O zaman çocuğunun hakları savunulmuş mu olacak?

Ya da çocukların eğitim hakkını ellerinden alan kim?

Öğretmenler mi? KKTC. Milli Eğitim Bakanlığı mı?

Karar sizin?

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.