19 Nisan 2024
  • Lefkoşa17°C
  • Mağusa17°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele17°C
  • İstanbul13°C
  • Ankara14°C

“KARAKOLDA İŞKENCE VAR”

“KARAKOLDA İŞKENCE VAR”

18 Ağustos 2014 Pazartesi 13:57

Ülkemizde karakolda işkence olduğu iddiaları her dönemde farklı şekillerde kamuoyu ile buluşurken birçok avukat ülkemizde karakolda işkence olduğu iddialarının altını çiziyor. Avukatlar bu iddiaların Polis Teşkilatı’nı da yıprattığına vurgu yapıyor

 YENİDEN HORTLADI

Ülkemizde son dönemde karakolda bir zanlının gözaltında bulunduğu sırada intihar ettiğinin açıklanması, ardından ise zanlının avukatının ve ailesinin işkence gördüğü için yaşamını kaybettiği iddiaları yeniden “karakolda işkence iddialarını gündeme getirdi.

 POLİSİ SORGULAYAN YOK

Avukatlar işkencenin, olayların aydınlatılmasında ve emarelere ulaşılmasında kabul edilmez bir yöntem olduğunu kaydederken hem mevzuatta, hem de bir çok kez bulgularla ortaya çıkan işkencede, polis görevlileri için takipsizlik olduğuna dikkat çekti.

 

 HATALAR YUMAĞI

“Meclis Araştırma Komitesi'', yaptığı araştırmalar sonucunda polis karakollarında işkencenin var olduğu tespitinde bulunurken, raporda zanlılar ile ilgili verilen doktor raporlarının tarafsız olamayacağına ve sorgulama yöntemlerinde de hataların olduğu yönünde saptamalarını kamuoyu ile paylaşmıştı.

 Oshan SABIRLI

 BFT689

Ülkemizde zaman zaman mahkeme tutanaklarına giren ve Cumhuriyet Meclisi’nin 2011 yılında,sistematik ve organize olmamakla beraber polis karakollarında işkencenin var olduğu yönünde yaptığı tespitler son dönemlerde yeniden tartışma konusu oldu.

Lefkoşa Polis Müdürlüğü’nde görevli Polis Müfettişi Mehmet Bayraktar cinayetiyle ilgili tutuklu bulunan Bayraktar’ın kayınpederi Mehmet Vechi’nin, Lefkoşa Polis Müdürlüğü’nün 3’üncü katından kendisini merdiven boşluğuna bırakarak intihar etmesi ve avukatının poliste işkence gördüğünü ve işkence sırasında yaşamını kaybettiğini iddia etmesi üzerine gözler yeniden işkence iddialarına çevrildi. Öte yandan Koop Bank’tan çalınan 3 Milyon TL ile ilgili olarak tutuklanan zanlılardan birisinin işkence altında ifade verdiğini açıklaması ve zaman zaman benzer şekilde ifadeler bir kez daha gözlerin Polis Teşkilatı’na çevrilmesine neden oldu. Detay işkence iddiaları ile ilgili avukatların görüşüne başvurdu. Avukatlar, işkencenin tanımını yaparken, Polis Teşkilatı’nda, şiddet kullanma ve fiziki işkence olduğunu ifade etti.

 

emine colakÇolak: Örgütte çok endişe verici bir tablo var

İnsan Hakları Vakfı Başkanı Avukat Emine Çolak, işkenceyi insan onuruyla bağdaşmayan muamele şeklinde tanımladı. Buna karşın, işkencenin Ceza Yasası’nda tam bir tanımı olmadığını belirten Çolak, işkencenin doğrudan bir suç ve ağır ceza hak eden bir suç olarak da Ceza Yasası’nda yer alması gerektiği kaydetti. Avukat Çolak, Polis Teşkilatındaki işkence iddialarıyla ilgili şunları söyledi:

“Amacını aşan güç, hukuk dışı uygulanan onur kırıcı muamele, aynı zamanda özellikle devlet kontrolünde veya gözaltında iken bir kişinin en temel haklarının ihlali şeklinde muamele görmesi ve o muamele ile ondan bir ifade veya bir itiraf ya da bir bilgi almak amacı ile bu muameleyi görmesi şeklinde bir genel tanımdır”.

Poliste işkence olduğuna dair, İnsan Hakları Vakfı olarak kendilerine zaman zaman şikayetler geldiğini kaydeden Çolak, “Belirli suç türlerinde işkence daha yaygın olur. Bizim tespitimiz, narkotik suçlarla ilgili, o konuda soruşturma yapan polisler, bu yöntemleri benimser şeklinde şikayetler alıyoruz” dedi.

“İtiraf ve ifade alsın diye”

Çolak açıklamasında, ayrıca cinsel içerikli suçlarda da işkence yapıldığını iddia ederken, “genel bir tespitimiz var ki, polis bir suçun aydınlığa kavuşması için ne kadar zorluk yaşayacaksa, itiraf ve ifade alsın diye, o kadar tutukluya yükleniyor. Suçu çözmek ve polis olarak görevini bir tamam yapmış olmak için, terfi, ödül alabilmek için, evine gidebilmek için işkenceye başvuruyor” dedi.

Sistem sıkıntısı var

İnsan Hakları Vakfı Başkanı Avukat Emine Çolak, bir sistem sıkıntısı olduğunu, ülkemizde, adli tıp uzmanları ve bir suçu ortaya çıkaracak ipuçlarını iyi değerlendirebilecek uzmanlıkta eksiklik bulunduğunu, suçu meydana çıkarmakla görevli polisin, yöntem olarak, meseleyi çözmek için en kestirme yöntemi, bir zanlıyı hırpalayarak ondan ifade almak olarak gördüğünü kaydetti. Çolak, “ Bence bu sistem kendi içinde de, işkenceyi ve kötü muameleyi, körükleyen bir olgudur. Bir diğer husus, Vakıf olarak bize gelen şikayetleri, biz ilgili makamlara yazılı olarak ilettik ve soruşturulmasını talep ettik ancak arkası gelmedi. Yeterince ciddiye alınmadı ve hasıraltı edildi” dedi.

Adalette tıkanma

Çolak işkence konusunda bir diğer hususun “mahkemelerde bir ceza davası içerisinde, ifadenin zorla alındığı ileri sürülürse, duruşma içinde duruşma olur ve o konuda ayrı bir tespit yapılır. Ceza Mahkemesi’nin birkaç davasında, işkence yapıldığı tespit edildi. Ancak o zorlamayı ve işkenceyi yapan polis memurları aleyhine de hiçbir şey yapılmadı. Hakim ve amirlerinin üzerine düşeni yapmadığı müddetçe, böyle bir tespitten hiçbiri cezalandırılmadıkça hatta aksine terfi aldıkça bunun önüne nasıl geçilecek? Dolayısıyla, şiddeti ve işkenceyi engelleyecek değil aksine teşvik eden bir düzenle karşı karşıyayız” yorumunda bulundu.

Sistematiğe yakın

İnsan Hakları Vakfı Başkanı Avukat Çolak, endişelerinin, işkencenin, Polis Örgütü içerisinde suç aydınlatma yöntemi olarak sistematiğe yakın bir hal alması olduğunu kaydetti. Çolak “O kişilere belki bunun eğitimi veriliyordur, belki bu konuda ceza verilmiyordur. İfade alacak polislerin özellikle seçilmiş olabileceğini düşünüyorum. Örneğin, eylemlerde, bu işe yatkın olanlar bellidir ve elbette ki bu kişiler özellikle görevlendiriliyor olabilir. Örgüt içerisinde bu konuda gerçekten çok endişe verici bir tablo var” dedi.

boysan BoyraAv. Boysan Boyra: Ülkemizde işkence var

Avukat Boysan Boyra, işkencenin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir insanlık suçu olduğunu söyledi. Boyra, ayrıca demokrasi ve adaletin önünde, tüm bunlarla ilgili kurumları sekteye uğratan bir illet olduğunu kaydetti.

Ülkemizde, işkencenin var olduğunu söyleyen Avukat Boyra, Polis Teşkilatı’nda işkence olduğunu savundu ve şöyle konuştu:

“Özellikle polis ifade alırken, sanıkların avukatları yanlarında olmadan ifade almaktadır. Bu da polisin üzerinde, her meselede tehdit, baskı kullandığı veya yerine göre baskı kullandığı konusunda bir şaibe yaratmaktadır. Bu konuda bana göre tedbir alınmıyor. Mahkemelerde dahi, bu konudaki iddialar üzerine araştırma yapılmıyor. Bir kurum araştırma yapmıyorsa, o da doğal olarak bu olayın bir parçası olmak durumuna geliyor.”

“İnsan Hakları Raporlarına girdik”

İşkencenin polis teşkilatını çok kötü şekilde etkilediğini de vurgulayan Boyra, “insan hakları raporlarına girecek kadar, mesela son insan hakları raporlarında maalesef aleyhimize raporlar tutulmuştur” dedi. KKTC’de işkence konusunun ciddi bir sorun olarak görülmediğini de işaret eden Boysan Boyra, “sorun olarak görülmediği için de geçiştiriyoruz ama sorun devam ediyor ve sorunu çözemiyoruz” dedi.

Boyran Boyra, “poliste işkencenin ortadan kalkmasının tek yolunun, yeni bir yasal düzenlemeyle bundan sonra avukatı hazır olmadıkça, hiç kimseden ifade alınmaz diye bir yeni düzenleme getirilirse, işkence bıçak gibi ortadan kalkar” dedi.

mentes azizAv: Menteş Aziz:

Avukat Menteş Aziz, işkenceyi memlekette polis tarafından uygulanan ve yerleşmiş bir icraat olarak tanımladı. Aziz, her gün gördükleri ve yaşadıklarına dayanarak, polis teşkilatında işkencenin var olduğunu söyledi.

Avukat Menteş Aziz, işkencenin bazı konularda kişisel, bazı konularda da genel olduğunu ifade ederek, “ihtiyat haline gelmiş bir uygulamadır” dedi. Öte yandan, Meclis’te işkence konusunda kurulan komite ile ilgili ise Aziz, “onlar kendi dünyalarında ahkâm keserler. Meclis, öyle orada oturarak, bir birine poz satarak, bu hiçbir mana ifade etmez. Meclis gitsin cezaevindeki mahkûmlarla görüşsün, onları dinlesin” dedi.

Avukatların, alışılagelmiş bir şekilde işkence iddiasında bulunduğu yönündeki sorumuz üzerine ise Avukat Menteş Aziz, “Ateş yanmayan yerden duman çıkmaz. Burada ateş değil, yangın var” diye konuştu.

muhabbet mevsimlerAv. Mevsimler: İşkence geçmiş yıllara nazaran azalmıştır

Avukat Muhabbet Mevsimler, şiddet kullanma yöntemi olan fiziki işkencenin, polis teşkilatında geçmiş yıllara kıyasla çok azaldığını savundu. Avukat Mevsimler, şöyle konuştu:

“Eski yıllardaki gibi değil. Eski yıllara göre yok denecek kadar azalmış durumdadır. Çünkü bilinçlenmiş bir polis teşkilatı vardır. Dolayısıyla işkence olayı azalmıştır. Polisi işkenceye zorlayan imkânsızlıklardır. Delilden zanlıya gitme yerine, zanlıdan delile gitme uğraşı, teknolojik yetersizlikler, teknik takipteki olanaksızlıklar, bazen ilgili polis memurunu olayı çözmede, şiddet yoluna ister istemez itebilmektedir. Ama ona rağmen, bilinçlenmiş bir yapı oluşmaya başlamıştır. Hesap sorulabilir düzeyin artması, hukuk camiasının tepki göstermesi, basının medyanın bu olaya devamlı vurgu yapması, işkencenin azalmasında etkili olmuştur.”

“Şaibesi bile polis teşkilatına zarar verir”

İşkence iddialarının polis teşkilatına zarar verdiğini vurgulayan Mevsimler, “işkence, ispatlanabilirse hatta şaibesi bile polis teşkilatına zarar verir. Çünkü halkın polisten uzaklaşmasına, muhbir olayının azalmasına sebep oluyor” dedi. Bu iddiaların, halkın polisin yanında olmaması anlamına geleceğini kaydeden Avukat Mevsimler, bu gibi kötü iddialar, başarısızlığın ortaya çıkması anlamına geleceğini, dolayısıyla, işkencenin yansımasının polis açısından kötü olacağını kaydetti.

Mevzuatta sorun var

Modern hukuk prensiplerine ve uluslararası hukuka göre, zanlı avukat talep ettiğinde, sorgulanırken avukatının yanında olması gerektiğine dikkat çeken mevsimler, “Bu, adil yargılanmanın ve modern hukukun gereğidir. Ancak, KKTC mevzuatında ise, zanlının yanında avukatın bulunması koşulu yoktur. Tabii sorguda avukatın bulundurulması halinde, polisin suçları nasıl ortaya çıkaracağı sorusu da akla gelmektedir. Dolayısıyla yasal bir düzenleme olması, kamera kaydı eşliğinde avukatı ile birlikte ifade hakkı verilmeli, ancak polise de sorgulama ve araştırmada gerekli olanakların tanıması gerekir. Yoksa başka türlü bu şaibeler, ortadan kalkmaz” dedi.

“Gönüllü ifadeler gönüllü değil”Behind Bars

Gönüllü ifadelerin yüzde 90’ı gönüllü olmadığını kaydeden Muhabbet Mevsimler, “burada her alınan gönüllü ifadede fiziki şiddet var diye bir şey yoktur. Çünkü bir olayla ilgili bağlantısı olan kişi, o verdiği ifadenin ne manaya gittiğini bilmez ve birçok zanlı bu ifade ile mahkum olmaktadır. Kişi gönüllü ifadesinin kendisini suça bağlayacağını çoğu zaman bilemez” yorumunu yaptı.


Meclis kabul etti

Cumhuriyet Meclisi 2011 yılında ''Polis Örgütü Karakollarında Tutuklulara İşkence Yapılıp Yapılmadığı Hakkında Meclis Araştırma Komitesi'', sistematik ve organize olmamakla beraber polis karakollarında işkencenin var olduğu tespitinde bulundu.

''Polis Örgütü Karakollarında Tutuklulara İşkence Yapılıp Yapılmadığı Hakkında Meclis Araştırma Komitesi'' bulgularını rapor şeklinde paylaşmıştı.

Raporundan bazı bölümlerinde şu ifadelere yer verildi:

''Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti karakolları, hücreleri ve sorgu odalarında gizli kameranın olmadığı tespitinde bulunmuş ve yasal düzenleme çerçevesinde kamera yerleştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Yapılan araştırmalarda hiçbir mahkumun tutuklanmadan önce doktor muayenesinden geçmediğini tespit eden Komitemiz, muayene olayının düzenlenecek yasal çerçeve zemininde avukat nezaretinde olmasını ve belli sürelerde muayenenin yapılması gerektiğini belirtmiştir.

Komitemiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde sistematik ve organize olmamakla beraber Polis Örgütü Karakollarında işkencenin var olduğuna yönelik emareleri ortaya çıkarmıştır. İşkencenin önlenebilmesi için yasal düzenlemenin bir an önce yapılması gerektiğini saptamıştır. Komitemiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki suç oranlarında yükselen bir artış olduğunu ve bu hususun önlenebilmesi için yasal mevzuatın yeniden düzenlenmesi gerektiğini; yapılan kapsamlı çalışmalarda işkence olaylarında sadece savcıyı ya da başsavcılık makamını sorumlu tutmanın yanlış olduğu vurgusunu yapmıştır.

Komitemiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde acilen adli tıp kurumunun oluşturulması gerektiğini bu kurumun olmaması, ilgili makamların somut bilgilere ulaşamayacağını, doktorların bağımsız şekilde rapor yazmasına imkan tanımayacağını ortaya çıkarmıştır.''

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA