24 Kasım 2024
  • Lefkoşa12°C
  • Mağusa12°C
  • Girne14°C
  • Güzelyurt11°C
  • İskele12°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara0°C

İŞİMİZ GÜCÜMÜZ HİKAYE…

Ediz TUNCEL

30 Haziran 2017 Cuma 09:54

Daha ilk günden Kıbrıs sorunu adı altında Crans-Montana’da görüşülecek esas meselenin Rumların istediği doğrultuda güvenlik ve garantiler konusu olduğu tas gibi ortaya çıktı…

Arkasına ABD, Rusya ve AB’yi alan ve zaten AB’de olan Rumlar tarihte ilk defa “kusursuz” denecek şekilde tüm uluslar arası siyasi kozları ellerine geçirmiş vaziyette görüşme masasına oturdular…

Yine tarihte ilk defa, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı ellerindeki tüm kozları kaybetmiş ve sıfırlanmış şekilde görüşme masasına oturdular.

Kıbrıs Türk tarafı adına Masada belli ki Türkiye Dışişleri Bakanı konuşuyor.

Türkiye’nin Kıbrıs Türk tarafı adına ortaya koyduğu önerilerin özüne baktığınızda, ortaya çıkan manzara, Rum tarafının ortaya koyduğu şartların “sulandırılmış” halidir…

Yani Türkiye, Rumların istediklerini “sulandırılmış” halde kendi önerisiymiş gibi sunuyor.

Bu şu demektir: Yahu, anladık, tecavüz edeceksiniz, ama bırakın da biz bu tecavüzü sanki kendi rızamızla olmuş gibi gösterelim, adına da anlaşma diyelim…

Alemin akıllısı biz, alemin ahmağı da geri kalanlar!

Son yıllarda ulusal ve uluslar arası arenada giriştiği tüm işleri yüzüne gözüne bulaştıran Türkiye’nin ve “muhteşem” bir ekibe sahip olan Sn. Akıncı’nın tek becerebildiği şey Rumların ayak oyunlarının girdabında ordan oraya savrulmak…

Peki, masada harcanacak olan piyonlar kim?

Tabi ki biz, dünyanın Saray Önü’ndeki Dikilitaş’ta döndüğünü sanan Kıbrıslı Türkler!

Peki bizim hükümeti kim temsil ediyor?

Serdar Denktaş ve Tahsin Ertuğruloğlu…

Görevleri de mühim mi mühim doğrusu…

Hazır oralara kadar gitmişken, boş ve hoş vakitlerinde,  biri Crans-Montana’da muhteşem manzaraya sahip bir araziyi gözüne kestirip, eski Zürih-Londra ve bitmez tükenmez Cenevre görüşmelerinin anısına oraya Uluslararası Denktaş Üniversitesi’ni kurmak için İsviçre hükümetinden isteyebilir…

Diğeri de, Crans-Montana’daki helikopter pistinin kontrolörlüğünü bilmem kaç milyon dolara ahbabına vermeyi ve diğer ahbapları üzülmesin diye de dünya dışişleri bakanları arasında eşi benzeri bulunmaz forsunu konuşturmayı ve İsviçre hükümetinden en fiyakalısından sanal bahis lisans hakları koparmayı deneyebilir…

Ben bu sefer hedeflerini tutturacaklarından eminim!

Gelelim güvenlik ve garantiler konusuna…

Yukarda belirttik zaten, daha ilk günden her ikisinin de ruhuna el-fatiha…

Rum diyor ki güvenlik ve garantiler tamamen ortadan kalksın, Türkiye’nin bu konuda hiçbir etkisi ve yetkisi kalmasın,  Kıbrıs’da güvenliği uluslar arası bir polis gücü sağlasın.

Türk tarafı ne diyor peki?

Türk tarafı da diyor ki “tamam, garantileri ve güvenliği sulandıralım,  sonra da duruma göre bakalım…”

Peki Türk tarafı şunu diyebiliyor mu; “sağol ahbap, elin ne idüğü belirsizinin güvenliğine hiç ihtiyacımız yok,  biz kendi güvenliğimizi kendimiz sağlarız,  iki taraf olarak eş sayıda kendi polis ve asker veya jandarma gücümüzü oluştururuz, kurucu devletlerin güvenliğinden de her devletin kendi polis ve jandarma veya asker gücü sorumlu olur, ayrıca taraflardan biri isterse eskiden güvenlik ve garantilerden sorumlu olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile ek güvenlik veya güvenlik destek anlaşması yapabilir, böyle bir anlaşmanın da kapsamı yine taraflarca belirlenebilir…Ayrıca Doğu Akdeniz coğrafyası pek tekin değil, kan gövdeyi götürüyor ve sürekli güç dengeleri değişiyor, yarın bu değişen güç dengelerinden biri, örneğin ABD’nin uydusu olarak oluşturulacak bir Kürt devleti veya yine ABD’nin ayak oyunlarıyla oluşturulacak IŞİD gibi bir terör örgütü Kıbrıs’ı gözüne kestirirse, silahsız ve savunmasız bir Kıbrıs’ı bir lokmada yutar…Rum tarafı olarak yutulmak isterseniz siz bilirsiniz, ama Türk tarafı olarak bizim ne size ne de başkasına yutulmaya niyetimiz yok, güvenimiz de yok,  bu coğrafyada bugünden yarına ne olacağı bilinmez, o yüzden de Türkiye ile kendi güvenlik anlaşmamızı yaparız, olası bir çözümde ve anlaşmada da bunu dipnot olarak koyarız, bu da olmazsa olmazımız, esas kırmızı çizgimiz…”

Yok canım, amma da der ha!

Türk tarafı güvenlik ve garantiler konusunda daha ilk günden tavla teslim!

Tam anlamıyla dört ucunu koyvermiş vaziyette ve tüm güç ve kozlar karşı tarafın elindeyken masaya oturursan, tek yapabildiğin de karşı tarafın ayak oyunlarının maskarası olmaksa, günün sonunda olacağı budur…

Daha ilk günden ortaya çıkan manzara şudur: güvenlik ve garantiler konusu Rum tarafının istediği şekilde kotarılacak, önceden hedeflediği kadar da toprak koparacak…

Bu iki konuda yapılacak birşey yok, kendi elimizle ipi kendi boynumuza geçireli çok oldu, şimdi ipi geriyorlar, Türkiye de “durun, bir çekişte boynumuzu koparmayın, yavaş yavaş koparın, tepine tepine değil, uyuşarak, yavaş yavaş ölelim bari…” diyor…

Peki Kıbrıs Türk tarafının temsilcisi olan ve esas konuşması gereken taraf olan Sn. Akıncı ne diyor…

Kocaman bir hiç! Çünkü kendisine soran yok, sadece imzayı atacağı günü bekleyecek…

İşimiz gücümüz hikaye…

Umalım ki, siyasi eşitlik konusunda olsun dilim dilim doğranmayız…

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.