24 Kasım 2024
  • Lefkoşa12°C
  • Mağusa12°C
  • Girne14°C
  • Güzelyurt11°C
  • İskele12°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara0°C

İNSAF ARTIK…

Ediz TUNCEL

12 Mart 2017 Pazar 20:08

Trafikte kazasız gün geçmiyor, nerdeyse trafik kazasında ölüm olmadan da hafta geçmiyor…

Peki, başta Ulaştırma Bakanı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgili birimleri olmak üzere, devletin geri kalanı, Meclis filan ne yapıyor bu konuda???

Hiç! Kocaman bir hiç!

İş lafazanlığa ve şova geldiğinde ise manşetleri süslüyorlar, kabak kesiyorlar, lafgüzarlıkta ve şovmenlikte kimselere pabuç bırakmıyorlar!!!

İnternet gazetelerinin baş köşelerinin birinde Ulaştırma Bakanı bilmem nerde nereye yol yapacağız diyor (bu arada, bu işle esas meşgul olması gereken memurlar da herhalde bakanlıkta bakan koltuğunda oturup, çay kahve filan içiyordur), bu karenin  hemen yanında ise ölümlü bir tarafik kazası haberi…

Nasıl ama!

İnsaf da insaf be!!!…

Trafikteki ölümlerin ve kazaların tümünden başta Ulaştırma Bakanlığı’nın tepeden tırnağa gelmiş geçmiş tüm yetkilileri ve devlet sorumludur…

Neden sorumludurlar? Güvenli trafik için gereken tedbirleri almadıkları, yol kalitesine ve güvenliğine gereken önemi vermedikleri, kevgire dönmüş yolları tamir ettirmek için kıllarını bile kıpırdatmadıkları,  sürücüleri trafik güvenliği konusunda bilinçlendirmek için kıllarını bile kıpırdatmadıkları, bu konudaki uyarıları hiçbir şekilde dikkate almadıkları, hala en ilkel şartlarda ehliyet verilmesine göz yumdukları için sorumludurlar…

KKTC sınırları içinde tek bir metre kare yol yoktur ki uluslar arası standartlardadır, nizamidir, güvenli yoldur, güvenli sürüş yapılabilir…

Amma ve lakin, devlet çatır çatır seyrüsefer vergisi almayı bilir!

Vergiyi alır almasına da, aldığı verginin bir tek kuruşunu bile ülkedeki trafik şartlarının ve trafiğin güvenliğinin iyileştirilmesi için harcamaz, patlayana kadar doldurdukları devlet kadroları için maaşlara harcar…

Hatta, vergisini ödeyeni enayi yerine koyar, ödemeyeni de ikide bir af çıkararak ödüllendirir, vergisini dürüstçe ve sorumluluk bilinciyle ödeyen vatandaşı da azdırır, yoldan çıkarır, “ne bu rezillik be, ben ödeyecem ve enayi yerine girecem, ödemeyen de karlı çıkacak, varsın ben da ödemeycem” diyerek kanunlara karşı gelmeye zorlar…

Memleketteki tüm yolları ve trafikle ilgili yatırımları ise ya Türkiye yapar, ya da Türkiye’nin verdiği paralarla yapılır.

Sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkar ya...

Peki, bu süreçte başkta Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere, devlet ne yapar, ya da ne yapmalıdır?

En azından yol yapımlarının, trafik yatırımlarının kalitesini denetlemelidir.

Belki yapar, ama elinin körüne benzete benzete yapar…

Manzara ortadadır, tam anlamıyla yollar cehenneme giden sırat köprüsüdür…

Sonuç ise tam bir felakettir, birbiri arkasına yaşanan vahşet ötesi kazalar ve tüm yaşam sevincimizi bir anda yok eden, silip atan, bir travmayı atlatamadan bir başka travma yaşatan ölümlerdir, hele hele de çocuk ölümleri, ki bizi zıvanadan çıkarır…

Ölenler ve yaralananların büyük bir kısmı ise genelde masumlardır, kendi yolunda giden, hiçbir suçu olmayanlardır…

Türkiye her sene milyar liraları KKTC bütçesine aktarır, ancak bu paralar devletin ülkedeki yaşam kalitesini artırmak için üreteceği projelerde kullanılabilir, şovmenlikte zirveyi kimselere kaptırmayan siyasetçi müsveddelerinin koltuk dertleri için kullanılamaz…

Açıkcası artık Türkiye Meclis’i ve oturtukları koltukları bubasının malı sananları ve elde ettikleri koltuklar korumak ve kollamak için Türkiye’nin verdiği paraları çarçur edenlerin yarattığı “besleme” düzenini devam ettirmek için para vermiyor…

Ver projeyi, al parayı diyor…

Durum böyle olunca da, devlet yönetiminde koltukları işgal eden malum vatandaşların bazıları, ki çoğu eskiden beri bir koltuktan ötekine gezmektedirler, aklını projeyle filan yormaz, şovmenlikle vakit geçirir, ne kadar gündemde kalırsam o kadar tekrar seçilme şansım artar mantığıyla “kıvranır” durur…

Son yıllarda trafik kalitesini artırmak için ayrılan yüzlerce milyon liralık, hatta milyar liralık bütçe kullanılmadığı, proje üretilmediği için heba oldu gitti…

Adamlar şovmenlikten, lafgüzarlıktan proje üretmeye filan vakit bulamıyorlar ki…

Güzelyurt-Lefkoşa anayolunun bir kısmını, bazılarında canımız ciğerimiz arkadaşlarımız ve aileleri,  meslekdaşlarımın ve öğrencilerimin katledildiği vahşet ötesi kazalardan ve ölümlerden sonra bariyerlerle ayırdılar, bir kısmı ise halen olduğu gibi duruyor ve bir taraftan ötekine “uçuşlar” gerçekleştirilebiliyor…

Aynı durum Lefkoşa-Girne ve Lefkoşa-Mağusa anayolu için de geçerli…

Ya Değirmenlik-Girne arasındaki yolun rezilane hallerine ne demeli…

Çok mu zor, şu kadar metre, şu kadar kilometer orta refüjü ayıracak bariyere ihtiyacımız var, şu kadar da maliyeti var demek!!!

Son iki ayın içinde yaşanan trafik kazalarına ve ölümlere baktığımızda, görünen sebep şöför hatası olsa da, esas sebep şöförleri hata yapmaktan caydıracak ve kaza olması durumunda ölümleri engelleyecek tedbirlerin devlet tarafından gerektiği gibi alınmamış olmasıdır…

Başta Ulaştırma Bakanı olmak üzere, devletin trafikle ilgili tüm yetkililerine ve son zamanlarda yine Hababam Sınıfı’nı aratmayan şovlarla vakit geçiren Meclis’e bir önerim var…

Hem de ciddi ciddi düşünmeleri gereken bir öneri!

Her ölümlü trafik kazasında varın gidin ve paramparça olmuş, insan kılığından çıkmış, kan revan içindeki cesetleri ceset torbalarına siz koyun, polisler ve sağlık çalışanları değil…

Varın gidin ve otopsilerini siz yapın, otopsi masasında bir zamanlar insan olandan geriye ne kaldıysa, siz de geri kalanları parçalayın ve “ölüm sebebini” keşfedin.  doktorlar ve polisler değil…

Varın gidin ve vahşice öldürülen veya ölen insanların, çocukların annelerinin, babalarının, sevenlerinin gözlerinin içine bakın, biraz yüreğiniz, biraz insanlığınız varsa…

Öyle laf ola cenazelere gelip de karşınızda acısından eriyip giden insanlara sırıta kırıta “başınız sağolsun” deyip de, hemen ahbap çavuşlarınızla dedikoduya geçmeyin…

Cehenneme çevrilmesinde, sırat köprüsüne dönüşmesinde birebir rolünüz ve sorumluluğunuz olduğu trafikte ölen yüzlerce insanın günahı boynunuzdadır…

İnşallah o günahların hesabını verdiğiniz, bedelini ödediğiniz, Azrail’le ortaklığınızın bozulduğu günleri de görürüz…

Unutmayın, kendi yarattığınız bu cehennem çukurunda siz ve sevdikleriniz de vardır, Azrail’in piyangosunun kime çıkacağı da hiç belli olmaz…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.