28 Kasım 2024
  • Lefkoşa5°C
  • Mağusa3°C
  • Girne9°C
  • Güzelyurt5°C
  • İskele3°C
  • İstanbul9°C
  • Ankara-2°C

HEP KENDİMİZİ KANDIRDIK..(2)

Arif Alasya

23 Ağustos 2017 Çarşamba 15:21

1963 ile 1967 arası sınırlı kaçak ülkeyi terkedenler dışında yüksek öğrenime giden gençlerimiz yoktu.1974 öncesi giden öğrencilerimizin çok çok büyük bir kısmı milliyetçi duygularla Erenköy’e çıkarak orada direnişe katılmışlardır..
Türkiyeden Erenköye çıkıp direnişe katılan gençlerimiz geri Türkiyeye döndüklerinde Türkiye siyasetinin sağ ve sol aolarak bölünüşüne ortak olmuşlardır.
Kıbrıslı Türklerin genel yapısı o yıllarda orta direk tabir edilen insanlardan oluşmaktadır. Özellikle 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti oluşumundan sonra bu orta direk aileler Ne İngilize ne de Ruma yama olmamanın yolunun eğitimden geçtiğinin farkına vararak tüm güçlerini okumuş bir nesil yaratmaya yönelmişlerdir. Bunun en büyük nedeni da Liderlerimiz sayesinde 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında bize tanınan %30 Devlet kontenjanını hiçbir alanda dolduramamızdır. Bu nedenle o yıllarada çocuğum okusun da Devlete memur olsun hayatımız kurtulsun felsefesi ile gençlik eğitime yönlenmiştir.
1968-69 yıllarında Kıbrıslı öğrenciler arasında yapılan anketlere göre hemen hemen öğrencilerin tümüne yakın bir kısmı mezunuyet sonrası ne beklersin sorusuna ‘’Devlette memur olma’’cevabını vermekteydi. Galiba bu düşünce günümüze kadar gelmektedir.
İşte Türkiyeye dönern gençlerimiz orta direkten gelen insanlar olduğu nedenle olacak sol düşüncelerin ağır bastığı bir yapıya bürünmüşlerdir. Nitekim 1967 yılında benim Türkiyeye gittiğim dönemde Başta İstanbul olmak üzere Ankara ve İzmirde sol düşüncede kıbrıslı öğrenci cemiyetleri kurulmuştu. O zamanlar Çetin Altanın yazdığı Akşam gazetesi en fazla satan gazeteydi. Türkiye İşçi Partisi kurulmuş ve seçimlerde ilk kez meclis’e Milletvekili göndermişti. Biz Kıbrıslılar olarak bunun önemi sol ideolojinin temelinde öğretildiği gibi Kıbrıs dönüşümüzde ülkemizde da hakça bir düzen kurmaktı. Bütün bu sol görüşlerimize rağmen içimizde bir de Kıbrıs Türk milliyetçiliği yatmakta ve kurulacak düzenin temelinde Atatürk’ün öğretsinde olduğu gibi laik bir toplum yaratmaktı.
1974 öncesi mezun olup ülkeye dönen gençlerimiz bütün düşüncelerine rağmen uygulayacak alan bulamamaları bir yana BEY düzenine uymayanların cezalandırıldığı bir ortamda kendilerini bulmuşlardır. Nitekim o dönemde bu hızlı solcu diye tanımladığımız gençlerden birçoğunun bu BEY düzeninin adamı gibi hareket ettiğini görmekteyiz. Burada isimlere girmenin kimsesine faydası olmadığı gibi konunun sapmasına da neden olmak istemiyorum.
1974’e kadar gelişen süreçte Türkiyenin birçok ilinde öğrnim gören gençler o zamanın Türkiyesi içinde ya solcu ya da sağcı olmak zorunda bırakılmışlardır. Öldürülen solcu kardeşlerimiz yanında sağcı Kıbrıslı öğrenciler tarafından ihbar edilerek öldürtülen Kıbrıslı kardeşlerimiz da vardır. O devirde ortada olmak da suçtu ya sağcı olacaktınız ya da solcu bu süre içinde tarafsız kalmanız mümkün değildi. Bu süreç 12 Eylül 1980 darbesine kadar devam edecek ve Evren cuntası altında özellikle sol çok çok büyük darbe yiyecektir. Bu 27 Mayıs 1960 darbesinin akasine çok daha fazla kırılgan bir türkiye yaratmıştır. Her iki darbeden yara almadan çıkan dinsel kesimler olmuştur. Tekke zaviye ve Tarikatlar hep ihtilallerden güçlenerek çıkmışlardır.
Kenan Evren’in cunta dönemimden çıkarken yapılan seçimleri Anavatan Partisini kuran Turgut Özal kazanmıştır. Turgut Özal 1980 darbesi öncesi yapılan 1977 seçimlerinde Erbakanın Partisi Milli Selamet Partisinin İzmir milletvekili adayıdır.
Turgut özal’ın seçilmesi ile birlikte ülkede ekonomik olarak ‘’Bırakın yapsınlar bırakın geçsinler’’politikası dışında tüm tarikat. Tekke ve zaviyeler artık cirit atar konuma gelmişlerdir.
Anayasaya aykırılık gerekçesi ile kapatılan MSP Refah partisini doğurmuştur. Seçimlerden da güçlenerek çıkmış ve artık hükümet ortaklığı yapmaktadır. Necmettin Hocanın meşhur iki cümlesi vardır.’’Kadayıfın altı henüz yanmadı’’bir de ‘’Türkiyede değişim olacak ama kanlı mı olacak kansız mı?’’Bu iki cümle hala daha geçerliliğini korumaktadır.
Recep Tayyip o zamanlar genç bir partili 1989 yerel seçimlerinde Beyoplu Başkan adayı oldu fakat seçilemedi.1991 seçimlerinde 6.cı bölge Refah partisinin birinci sıra adayı oldu. Bu bölgeden bir milletvekili çıkmasına rağmen ve de onun birinci sıra adayı olmasına rağmen Türkiyede ilk kez uygulanan tercih sistemi ile seçmenin tecihini ikinci sıra adayı Mustafa Baş’tan kullanması nedeniyle vekil olmadı.
1994 yerel seçimlerinde Erdoğan Refah Partisi’nin İstanbul Büyük Şehir Başkan adayıdır. Otoriteler Anap’tan İlhan Kesici, CHP’de Zülfü Livanelli, Doğru Yol ‘dan Bedreddin Dalan ve Demokratik sol Partiden Mehmet Özkan’ın yanında ona şans tanımamaktadır fakat sonuçta Refah partisi oy oranının %15 civarında artırarak onu birici yapmış ve İstanbul Büyğkşehir Belediye Başkanı olmuştur.
Bu seçilmişlik Türkiye’de Erdoğan serveninin başlangıcı olmuştur.
(Devam edecek.Bu sürecin Kıbrıs’a yansımaları)
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.