29 Haziran 2024
  • Lefkoşa24°C
  • Mağusa25°C
  • Girne25°C
  • Güzelyurt23°C
  • İskele25°C
  • İstanbul23°C
  • Ankara19°C

HATİCE İNTAÇ YAZDI... "ATEŞ SICAĞI"

Hatice İntaç yazdı... "Ateş Sıcağı"

Hatice İntaç yazdı... "Ateş Sıcağı"

26 Haziran 2024 Çarşamba 14:32

Uzun zamandır gerek şahsi gerekse toplumca yaşanan talihsizlikler neşeyi, sevinci yasakladı.  İçten gelen ağız dolusu kahkahalarımız çok gerilerde artık. Gülüyoruz gülmesine de daha çok sinirden, gerginlikten..Televizyon yayınlarında bile bir süreliğine bu olumsuzluklardan uzaklaştıracak belgeseller, eğitici öğretici, yaratıcı programlar bulmak neredeyse imkânsız oldu. Yüzlerce kanalın arasından onları mumla arıyoruz. Elimiz komutada kanal değiştirmekten yoruluyor ama yok... Varsa yoksa insanları genelde kandırmaya çalışan kampanyalar, saçı sakalı birbirine karışmış, ürkütücü görüntüleriyle en inançlı insanı bile dinden imandan soğutan sarıklı hocaların yer aldığı programlar ve bunlar gibiler. Hele yemek programları!..O yemekleri yapamayanların;bunu yapacak maddi olanaktan yoksun olanların varlığını hesaba katmadan yapılan lüzumsuz, faydasız bir meşgale ve zaman kaybı.

                                                  
Yaşadığımız bu alanı küçük ama sorunları büyük ve düzeltmek için kendi çıkarından başka ülke ve toplum adına hiçbir çabası, becerisi, bilgisi olmayan yönetenlerin koltuk kapmaca oynadığı böyle bir ülkede?.  Bu sıcak havalarda ve içinde bulunduğumuz bu kötü şartlarda vakit nasıl geçer? Bu uzun yaz nasıl savılır?.. Denizlerimiz var ama çoğu mikroplu. Otellere ait denizlere girmekten bile kaçınıyoruz çünkü onların da temizliklerinden emin olamıyoruz. Üstelik herkesin otel plâjlarına gidecek maddi gücü de yok. Her konuda olduğu gibi bunda da denetimsizlik başını almış gidiyor. Henüz yazın başında olmamıza rağmen hava sıcaklıkları dayanılmaz derecelere varmışken Temmuz ve Ağustos aylarını düşünmek bile istemiyorum. Havanın sıcaklığı hayatı olumsuz yönde etkilemekle kalsa neyse de bizim bir de yıllardır süren ve çaresi hiç bulunamayan; en olmadık zamanlarda kesilen elektrik ve su sorunumuz da vardır ki, sıcağa biraz çare olan bu unsurların da her an devreden çıkma ihtimaliyle endişelenmek de sıcağı daha fazla hissettiriyor.

                                                   *****

Bu şartlarda bu yaz nasıl geçer demiştim ya..  Ben çareyi öteden beri alışkanlığım olan okumakta buldum. Öyle internetten falan değil… Çevirdiğim sayfaların hışırtısını duya duya, kâğıdın kokusunu ala ala okumaktan bahsediyorum. Her ne kadar okumak,  yağmurlu ve loş kış mevsimine daha çok yakışsa da bu yaz ondan daha güzel bir meşgale bulamıyorum. Okumak… Sadece vakit geçirmek değildir okumanın amacı. Okumak bilmediğini öğrenmektir. Öğrenmek paylaşmaktır... Paylaşmak çoğalmaktır… Çoğalmaksa bir ülkenin kültür seviyesini yükseltmektir.

Şu sıralar Buket Uzuner’in “SU” adlı kitabını okuyorum. Fazla okuduğum bir yazar olmamakla birlikte, Türklerin kadim Kamanlık geleneğindeki evrensel tabiat- insan değerlerini çağdaş Türk edebiyatına kazandırmak amacıyla uzun araştırmalar yapmış olması ve bu araştırmaları sonucunda “ SU, HAVA, TOPRAK ve ATEŞ” adlı dört romanını kaleme almasını takdire şayan buluyorum. Bu yüzden öğrendiklerimi paylaşmak amacı da güderek kitaptan bir paragrafı aktarmak istiyorum.

“Dünya yaratıldığında sadece SU vardı. Su, ebedi bir başlangıçtı. Ondan önce hiçbir canlı olmadı ve ondan sonra da olmayacaktır. Ondan önce dünyada yer, gök, ay, güneş, toprak, hava, ateş ve bitki yoktu. Sudan önce zaman da yoktu ve ondan sonra da zaman olmayacaktır. Su saflıktır, berekettir. Kötülüğü yıkayıp temizleyen; kötüyü iyiden ayıran en şeffaf sınırdır. Bedenimiz de büyük ölçüde sudan yaratılmıştır. İnsan bedenle su ilişkisini en iyi bir hamamda yıkanırken veya suda yüzerken öğrenebilir.”
 

Son günlerde zirveye ulaşan hava sıcaklıkları tam da okuduğum kitapla uyuşuyor; suyun hayatımızdaki yerini çok güzel anlatıyor. Bu kavurucu sıcaklara baş edebilmek bile ancak suyla mümkün değil midir?. Su olmadan dünyada hiçbir canlının yaşamasının mümkün olmaması bir yana bize verdiği pozitif enerji ve ferahlama duygusu bile onun önemini anlamaya kâfidir sanırım. Meselâ özellikle bu mevsimde bana en çok huzur veren şeylerden biridir hortumla bahçe sulamak. Suyun toprakla buluşmasına, çiçeklerin canlanmasına tanık olmak ve en çok da nemlenen toprağın kokusunu duyumsamak.. Arada kendimi de sulayarak…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA