HASTANE ODASINDAKİ VEDA
Oshan SABIRLI
07 Ocak 2016 Perşembe 09:32
Onunla en son Lefkoşa’daki hastane odasında konuştuk. Daha doğrusu ben konuştum o dinledi. Göz teması ile anlaşmaya çalıştık. Arslan Mengüç’ün o gün beni gördüğü andaki sevincini ve o gözyaşlarını tutamamasını unutamam. Ben daha güçlü gözükmeye çalışmış, gülümsemiş ve gözyaşlarıma dur demiştim. İşte vedamız o gün o hastane odasında oldu. Ben onu İsveç’e uğurluyordum ama içten içe dönmeyeceğini, dönemeyeceğini biliyordum. Huysuz ihtiyarın tekiydi. İnatçıydı, küfürbazdı, çokbilmişti anacak melek gibiydi. Konuşanlar ya çok sever, ya da nefret ederdi. Ben onu çok sevdim. Aslında onu tanımayı becerenler, ruhuna dokunabilenler, samimiyetini anlayabilenler ülkemizin için kendi tabiri ile “Kara Sakal olmayı beceremeyen, İsveç’e tutunamayan” bu enteresan adamın, ne denli bir önemli kişilik olduğunu, bu kaybın yerinin dolmayacağını farkındadır. Beyin kanaması geçirdiği güne kadar üretti. Üstelik beyin kanaması geçirdikten sonra bile üretti. Hep üretti. Bir çocuk gibi, yaşı 20’lik bir genç gibi durmadan üretti. Zaman zaman kalıplara takıldığını, eski moda olduğunu söylesek bile, aslında o hem zamana, hem teknolojiye ayak uydurmak adına hiç vazgeçmedi. Bir Türkiyelinin Kıbrıs’ı karış karış gezip belgelemesi, tarihe not tutması bir çok kişi tarafından eleştirildi. O gülümseyerek, “eleştirenler de yapsınlar, hem de daha iyisini yapsınlar” deyip dalga geçti. Onlarca kadın ile yaptığı röportajları belgeselleştirmesi, kitaplaştırması ve daha sayamayacağım bir çok konu ile ilgili yarına eserler bırakması kuşkusuz onun ne denli büyük bir insan olduğunu gözler önüne seriyor. Daha geçen haftalarda yine huysuzluk yaptığının haberi geldi. Yemeklerini yemiyor, ilaçlarını içmemek için direnç gösteriyordu. Acaba İsveç’e gitsek, bizi görürse morali düzelir mi diye Mesut Günsev ile uzun uzun konuştuk. Faydası olmayacağını biliyorduk. Dün defalarca telefonlarım çaldı. Birçok kişi “başın sağ olsun” dedi ve her defasında garip oldum. Şimdi yukarıdan yine o gülüşü ile tebessüm ettiğini düşünüyorum. Dün bir hesap yaptım da galiba 17-18 senedir birlikteydik. O kadar çok olmuş muydu? O üniversitedeki günlerden bu güne o kadar uzun zaman geçti mi? İnanılır gibi değil. Biz bir çok kez birlikte uyuduk, birlikte gezdik, dertleştik. O huysuz ihtiyar, postu yere vurmasını da bildi “küçük piç” diye küfür ederek sordu, görüş istedi, eleştirileri dinledi ürettikleri hakkında. Hatta zaman zaman bana köşe yazılarını da baskı öncesinde gönderdi, “Bir Kıbrıslı nasıl yorumlar bunu” diyerek… Sözün bittiği yer işte. Şu an moralim bozuk, kelimeler bile çıkmıyor. İyi ki vardın Arslan abi. İyi ki hayatıma girdin ve sen bana çok şey öğrettin.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2014 Detay Kıbrıs
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.