24 Aralık 2024
  • Lefkoşa20°C
  • Mağusa18°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt16°C
  • İskele18°C
  • İstanbul13°C
  • Ankara9°C

GÜVEN YARATAMAYAN ÖNLEMLER

Oshan SABIRLI

13 Temmuz 2016 Çarşamba 08:20

Kıbrıs Müzakereleri çerçevesinde liderler dün bir kez daha ekipleri ile birlikte ara bölgede görüşme yaptı. Uzun zamandır müzakere dönüşünde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamalarını canlı olarak takip edememiştim ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda bu açıklamayı yerinde takip ettim.

Liderler “2016 yılı sonuna kadar bir çözüm mümkündür” şeklinde ifadelerde bulunurken dün yeniden Akıncı bu cümlenin altını çizdi. Üstelik görüşmeye dair detayların yanı sıra hem güven yaratıcı önlemlerin son durumundan hem de 5’li görüşmenin yapılması olasılığından bahsetti.

Akıncı bu basın toplantısında, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs ile ilgili raporuna da atıfta bulundu dün. Güven yaratıcı önlemlerin istendiği noktada olamadığına vurgu yapıldığını kaydeden Akıncı, bunun sebeplerine değinilmediğini de belirtti.

Sahi neydi bu güven yaratıcı önlemler?

Gerçekte güven yaratabilecek herhangi bir fayda sağlayabildi mi topluma?

Zaten özellikle Kıbrıs Rum liderliğinin isteksizliği nedeni ile büyük oranda duvara toslayan bu çalışmaların “güven yaratıcı” olup olmadığı konusunda kuşkularım olduğunu önceden de defalarca dile getirdim.

Cumhurbaşkanı’nın basının sorularını yanıtladığı bölümde “Güven yaratıcı önlemler yeterli mi? Yeni güven yaratıcı önlemlere de ihtiyaç var mı?” şeklinde bir soru yönelttim Cumhurbaşkanı’na.

Açıkçası tatmin olamadım verilen cevaptan.

Cumhurbaşkanı “kararlaştırdıklarımızı henüz yerine getiremedik” dedi.

Mutlu olamadım bu açıklamalardan.

Hala birbirini düşman olarak gören birçok insanın bulunduğu bu adada, güven yaratıcı önlem konusunda yeterince güçlü adımların atıldığını düşünmüyorum.

Ortaya atılan “yeni sınır kapıları açılması”, “elektrikte birleşme”, “GSM hatlarının iki tarafta da kapsama girmesi” gibi konuların güven artırmayacağını da biz çok iyi biliyoruz. Saray’ın sokağın nabzını başarı ile tutup tutmadığı konusunda da şüphelerim var.

Şimdi Kıbrıs Türk liderliğinin, bir dizi, yeni, basit güven yaratıcı önlemler adına adım atması gerek. Tek taraflı adılar olabilir bunlar. Siyaseti, siyasileri bulaştırmadan katkı konulabilir. Daha kitlesel çalışmaların, iki toplumun daha yakın temasının sağlanması lazım.

Burak Kut ve Sakis Ruvas konseri yıllar önce yapılmıştı ve ilk kez “düşman” olan toplumların ara bölgede sanatın sihri ile buluştuğunu görmüştük.

Belki haksızlık ediyorum ama, Dünya Çocuk Günü etkinlikleri çerçevesinde İki Toplumlu Eğitim Komitesi’nin, iki toplumun çocuklarını buluşturduğu etkinlik dışında ciddi bir açılımı ben göremedim son yıllarda.

Binlerce Kıbrıslı Rum sınırın kuzeyine dahi geçmiyor. Yaşanan münferit şiddet olayları tüm topluma mal ediliyor. Politikacıların el attığı işlerde güvensizlik ve inançsızlık yükseliyor.

Mafyaların, suç gruplarının, aşırı milliyetçi odakların, iki toplumlu işbirliği ve dayanışması veya yaptıkları birbirlerini besliyor. Şimdi iş dünyası ve eğitim kuruluşlarının çözüm için girişim başlatması lazım. Bu çerçevede güven yaratıcı etkinlik, oluşum ve projelere destek vermesi gerek. Bunu Kıbrıs Türk Liderliği’nin tetiklemesi ve domine etmesi şart.

Bir adım öne çıkmak ve Rum siyasilerin blokajlarının altında kalmamak, blokajlara sığınmamak için girişim yapmalı.

Halklara dokunan, halkları yakınlaştıran ve motive etmeden adım atılan bu süreçlerde ne momentum, ne doğal/doğal olmayan takvimler işe yarayabilir. Ayia Napa, ELAM saldırısı, “suya konulan değnekler” ise daha da büyüyüp bu adanın insanlarına şiddet olarak geri döner düşüncesindeyim. 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.