23 Kasım 2024
  • Lefkoşa13°C
  • Mağusa17°C
  • Girne18°C
  • Güzelyurt13°C
  • İskele17°C
  • İstanbul17°C
  • Ankara11°C

GÜLŞEN ERÇİN ATİNA'DAN YAZDI...

Avrupa’nın Demokrasi Sınavı: Çözüm ve Avrupa mı? Çözülme ve Avrupa mı?

Gülşen Erçin Atina'dan yazdı...

05 Temmuz 2015 Pazar 15:45

Avrupa’nın Demokrasi Sınavı: Çözüm ve Avrupa mı? Çözülme ve Avrupa mı?

Günlerdir krizin merkezinde ve Syriza’nın uluslararası ilişkiler departmanında bulunmama rağmen, parti çalışanları ile gündemi, açıklamaları takip edip yetişebilmekte zorlanıyorken, gerek Kıbrıs gerekse Dünya medyasında Yunanistan’da son bir haftadır yaşanan gelişmelerle ilgili, hem siyasetçilerin hem de toplumların söylemlerini oluşturmakta etkin rol oynayan ‘resmi ‘ haberlerin sadece Avrupa Birliği penceresinden aktarılması, aslında ‘neler’ olduğu ve neler ‘olacağını’ örtmeye çalışmanın en popülist ve yasal yolu olsa gerek. Peki Yunanistan’ın ve Güney Avrupa’nın tahta kenarlı camsız çerçevesinden bakmak neden bu kadar zor?

[caption id="attachment_84548" align="alignright" width="284"]Gülşen Erçin/ Atina Gülşen Erçin/ Atina[/caption]

Avrupa Birliği’nin bir sonraki ‘Ekonomik Kurtarma Paketi’ adı altında Yunanistan’a sunduğu anlaşmanın, Radikal Sol Koalisyon Syriza ve Hükümet ortağı Anel tarafından reddedilmesi ve Aleksis Çipras’ın referandum kararı kuşkusuz ki Avrupa Birliği’ni gerek ilkesel gerekse ekonomik açıdan büyük bir çıkmaza sürükledi. Euro bölgesinden veya Avrupa Birliği Üyeliği’nden çıkalım mı çıkmayalım mı referandumu olarak yansıtılsa da sadece referandum sonucuna bağlı olasılıkların evetçiler ve hayırcılar tarafından yorumlanış biçimi bu şekilde. Yunanistan siyasi tarihinde neredeyse yarım asır aradan sonra ilk kez referanduma gidiliyor. Referandum sonucu AB’nin önerdiği anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağını belirleyecek ve elbette ki Avrupa’daki Sol Akım’ın geleceğinde büyük rol oynayacak.

Peki herşey yokuşa nasıl sürüldü? İki hafta önce AB’den ve IMF’den Yunanistan’ın sunduğu öneri anlaşması ile ilgili olumlu tepkiler gelirken, bir anda değişen bu atmosferin sebebi ne? Kimse bunu sormuyor. Yunanistan Borçları Araştırma Kurumu’nun Haziran ayında sunduğu raporunda 2008’den bu yana AB yardım paketi adı altında Yunanistan’a aktarıldığı gözüken paranın Yunanistan’daki hangi kurum ve bütçelere gittiğine dair hiçbir kayıtlı veri bulamazken, gönderilen mali yardımlarının bir kısmının Yunanistan’a uğramadığı, Yunan Hükümeti’nin borçları yapılandırma umuduyla AB ile sürdürdüğü müzakereler sürecinde bu raporu sunup, gönderilen yardımın takibinin yapılıp yapılmadığının sorulduğu, AB’nin ise buna karşılık Yunanistan’ın sözde Sosyal Demokrat partisi PASOK ve PODEMOS yetkililerini görüşmeye çağırması ve içişlerine yönelik müdahalesi için Avrupa Birliği’nin bir açıklaması var mı?

Syriza partisi içerisinde konuşulan, kulisten öte olan bu söylentilerin gerçekliği , Yunanistan’ın onca mali yardıma rağmen IMF’ye olan dış borcunun bu denli artmasını açıklar nitelikte. Bırakın Avrupa Birliği’nin kendi Avrupa Hukuku ilkelerini çiğnemesini, yedi yıldır Yunan halkını , işçi ve emekçilerinin ağrır vergilere maruz bırakıldığını, asgari ücretin bir bireyin bağımısız bir şekilde hayatını sürdüremeyecek miktara düşürülmesini bile umursamadı. Bağımsız ve sol. Özgürlük ve Demokrasi terimini kullandığı kadar kolay kullanamıyor tabi Avrupa Birliği bu iki kelimeyi yan yana. İkinci dünya savaşını görmüş 70-80 yaş aralıklarında bulunan bireylerin, üniversite öğrencilerinin çoğunluğunun, işçilerin, mezun işsizlerin, ve fakirleştirilmiş orta sınıfın ‘hayır’ demesi beklenirken yukarı sınıfın, özel şirket yönetimleri tarafından baskı altına alınan özel sektör çalışanlarının, 60-70 yaş arası emeklilerin ise referanduma ‘evet’ ile cevap vereceği tahmin ediliyor. Yüzdelikler ne olur bilinmez ancak ‘Hayır’ çıkması olasılığının daha yüksek olduğu herkesçe biliniyor. Yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir panik havası yok Atina’da. Bir haftadır her gün eylemler devam ediyor. Yunan halkı özgürlük ve bağımsızlık savaşı veriyor. Ve bu diğer ‘devrimlerden’ farklı olarak her sınıftan insanın bir araya gelip baş kaldırmasıyla oluyor. İşte Yunanistan’da yaşananların Avrupa Birliği’ni korkutması ve Neo Liberalizmi tehdit edebilmesi buna paralel olarak AB’nin Avrupa’nın ilk sol devletini yıkma çabaları hep bu yüzden. Yunanistan’ın Euro Bölgesi’den çıkarılması, tüm Euro Bölgesi’nin çökeceği anlamı taşımasının yanında, AB üyeliğinden de çıkarılması stratejik ve ekonomik açıdan şu an çatırdayan AB için imkansız. Yunanistan referandum sonucunun yaratacağı zincirleme etki Güney Avrupa’daki AB’nin yıkıma uğrattığı diğer ülkeleri de cesaretlendirecek. Çipras’ın bunların tersi dışında herhangi bir ‘B’ planı var mı bilinmez ancak kozunu zekice kullandığı kesin. Syriza’nın ise Türkiye’den gelen borçları ‘üstlenme’ söylemlerine karşı önerisi açık. Sınırlarda askerin azaltılması ve silahlanmanın düşürülmesi. Böylelikle 2008’den bu yana her yıl Yunan Devleti’nin azaltılmak zorunda kaldığı askeri savunma bütçesinin maliyetini hem daha da fazla azaltma imkanı sağlayacak, hem de iki ülke halkları arasında karşılıklı güven teşvik edilecek...

Yunanistan örneği Kıbrıs için çok büyük bir emsal teşkil etmeli. Anastasiadis’in güya arabuluculuk yapmaya çalıştığı ama ayni zamanda Maliye Bakanı tarafından Yunanistan’ın sunduğu öneriye red oyu kullandığı Avrupası’yla mı Kıbrıs sorununu çözecek Kıbrıs Türk Müzakere Heyeti? Yoksa iki gün sonraki akımda oluşması muhtemel olan içerisinde İtalya, İspanya, İsviçre ve hatta Fransa’nın yüzüne güldüğü Güney, Akdeniz Avrupasıyla mı? Artık ütopya değil. Hepiniz biliyorsunuz. Bildiğiniz için korkuyor, eşitlikten rahatsız oluyorsunuz. Yapılan açıklamaları okudukça gülüyorum. Çünkü AB Bakanı ile gün aşırı görüşerek Kıbrıs Sorununu’nun çözüleceği ve Kıbrıslılara ‘Barışı’ getireceğine inanan bir heyetimiz , siyasetçilerimiz var. Akıncı’yı AB üst düzey yöneticilerin karşılaması övünülecek değil, aksine utanılacak birşeydir. Lakin Avrupa halklarına ve kendi halklarına gözünü kırpmadan acı çektiren politikacıların Kıbrıs Halklarına ne getireceği merak konusu. Biliyorum sizin siyasi dünyanızda pragmatik herşey, duygulardan yoksun ve içerisine girdikçe bu işlerin bana da sizin gibi olacağımı söylüyorsunuz. Siz dedikçe tersi oluyor, siyasetin içine girdikçe insanlığımı daha çok hatırlıyor, kapital güçlerden ülke ve bireysel olarak saygınlığı, saygı görme gereksinimi hissetmiyorum. Tıpkı Yunan halkının yüzde ellisinden fazlası gibi...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA